'Filistin halkının direnişi güçlenecek'

İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak girişimi, üçüncü intifadayı başlatabilir ve işleri 30 yıl öncesine, İsrail’in madde madde katlettiği Oslo mutabakatından da geriye götürebilir.

Dış Haberler

İsrail ABD destekli Batı Şeria'nın ilhak planını hayata geçirmek için ilk adımları atarken, İsrail Komünist Partisi ve Filistin Halk Partisi temsilcileri, İsrail'ın amaçları, ilerici güçlerin yapması gerekenler ve Covid-19 pandemisinin İsrail ve Filistin halkları üzerindeki etkisine dair soL Gazete'nin sorularını yanıtladı:

Denebilir ki Türkiye’de Kübalılarla birlikte tarihsel olarak toplumun büyük çoğunluğunun sempatisini ve desteğini alan iki ulustan biri Filistinliler. Bu nedenle, Türkiye’de Filistin davasına karşı dostça duygular hakim olmakla birlikte, bu zaman zaman bölgedeki günlük gelişmeleri yakından anlamanın önüne geçebiliyor. Bugün ise çok ciddi ve geri dönüşsüz olabilecek bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Neler olduğundan bahsedebilir misiniz? İsrail’in niyeti nedir, ve bu adım nasıl bir yasal arkaplana dayanıyor? 

İsrail’in 1967’de işgal edilmiş Filistin topraklarını ilhak etme girişimi uluslararası hukukun daha fazla ihlal edilmesini amaçlıyor. İsrail barış yerine savaşı, istihdam, eğitim ve refah yerine işgali tercih etmeye devam ediyor. Sadece Filistinlilere karşı değil, kendi yurttaşlarına karşı da bir suç işliyor.

Yakın zamandaki “Yüzyılın Anlaşması” İsrail'in bölgedeki politikasının tam bir ifadesi ve gerçekte Filistinlilerin haklarına karşı ne amaç güttüklerini gösteriyor. Aynı zamanda ABD emperyalizminin bölgedeki varlığı için bir kanıt. İsrail, Filistin’in bağımsız bir devlet için haklı talebini tarihsel Filistin’in %22’sine daraltarak bitirmek, sahadaki gerçeği değiştirmek ve geri dönüşü olmayan yeni bir gerçeklik yaratmak istiyor. İsrail'in hiçbir zaman anayasal olarak sınırları kabul etmediğini göz önüne alırsak, tüm bu Siyonist projenin, etrafındaki tüm toprakları işgal etmeye ve buradaki kaynakları ve serveti kontrol etmeye dayandığı anlaşılıyor.

İsrail'in niyetlerini uygulamak için dayanabileceği yasal bir çerçeve yok; fakat kendi iktidarının ve ABD yönetiminin desteğini arkasına alıyor. İşte bu yüzden dünyanın buna karşı sözünü söylemesi önemlidir.

Gerçekten bu adımı atmaya cesaret ederse, İsrail devleti eşi görülmemiş bir hamle yapmış olacak. İsrail ve Filistin ilerici güçlerinin bu tehdide karşı eylem planı nedir?

Batı Şeria'da Filistinli ilerici ve ulusal güçler, İsrail işgaline karşı halk direnişini güçlendirecek. Özellikle de İsrail'in ABD’nin desteği ile Ürdün Vadisi’ni ve Batı Şeria’nın % 60'ından fazlasını kontrol altına almayı planlamasından sonra Filistin köylerine saldıran yerleşimcilere karşı halkın direnişini güçlenecek. ABD'deki son gelişmelerden sonra halkların mücadelesinin yeni bir ivme kazanacağını düşünüyoruz.

İsrail'de, bu adımın yol açacağı kaçınılmaz gerginliğin kamuoyu tarafından anlaşılması için uğraşıyoruz. Bu girişimin, muhtemelen bir üçüncü intifadayı başlatma ve işleri 30 yıl öncesine, İsrail’in madde madde katlettiği Oslo mutabakatından da geriye götürme ihtimali var. 

Bu nedenle 6 Haziran Cumartesi günü, İsrail KP’nin Tel Aviv örgütünün 30’un üzerinde İsrailli örgütle birlikte ''İşgale ve İlhaka karşı, Barış ve Demokrasi İçin'' başlığı altında örgütlediği bir eylemi gerçekleştireceğiz, Geçtiğimiz haftalarda yetkililer, aslında bizim de gerekli gördüğümüz “sağlığı koruma düzenlemeleri”ni kullanarak her gün daha fazla kısıtlama yapmaya zorladılar. Bunun nedeninin böylesi bir gösteri ve ortaya konacak taleplerden korkmaları olduğunu düşünüyoruz, kaldı ki işgal çok daha tehlikeli ve buna karşı çıkmak çok daha acil.  Bölgedeki İsrail ve ABD planlarına karşı mücadeleyi yükseltmek için kardeş partilerle koordinasyon içinde hareket edeceğiz ve işbirliğini sürdüreceğiz.İsrail Komünist Partisi, İsrail’in ülke içindeki ve dışındaki politikalarına karşı eylemlerde bulunuyor, işgale son vermek için mücadelemizde saflarımızı büyütmeye çalışıyoruz. İsrail'de kamuoyunu etkilemek ve hakim görüşü değiştirmek zorundayız.

İsrail’in planlarını protesto eden bir açıklamanın, Türkiye Komünist Partisi de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanından çok sayıda komünist ve işçi partisi tarafından imzalandığını biliyoruz. Filistin için uluslararası dayanışma ne boyutta? Ne kadar etkili? Filistinlilerin mücadelesine sempati duyanlar bu davanın yanında olmak için ne yapmalı?

Filistin halkının mücadelesi hiç bitmedi. Tüm bu yıllar boyunca, Türkiye halkından ve dünyadaki tüm halklardan gelen dayanışma, dünyanın İsrail işgalini gördüğü ve bu gerçeğin farkında olduğu anlamına geliyor. Mültecilerin varlığını bildikleri, İsrail'in barış ve istikrarın önüne geçen uygulamaları ve politikalarının farkında olduklarını ve mahkum edilmesi gerektiğini gördükleri anlamına geliyor. Bu farkındalık Filistinliler için çok önemli; çünkü işgale direnmek ve bağımsızlık talebine devam etmek için enerji ve destek sağlıyor. Filistin davasını destekleyen halklar bu dava için eyleme geçerek ve kendi ülkelerindeki hükümetleri ilhaka karşı harekete geçmeye zorlayarak yardımcı olabilirler. Daha da önemlisi, uluslararası toplumun, esas talebimiz olan İsrail’in işgalinin ve Gazze’deki kuşatmanın sona ermesinin yanı sıra Doğu Kudüs'ün başkenti olduğu ve 4 Haziran 1967 sınırlarını temel alan bağımsız bir Filistin Devleti'nin kurulmasını güvence altına alınmasını ve mültecilerin geri dönüşünü garanti altına alan uluslararası sözleşmelerin uygulanmasını desteklemesine ihtiyacımız var. 

İsrail KP’deki Arap ve Yahudi yoldaşlar için önemli olan, İsrail sağında yükselmekte olan ve artık merkez siyasetin bir parçası haline gelen faşizme karşı direnen güçlerle uluslararası dayanışmadır.

Sınırları ve başkenti bilinen, işgal altındaki Filistin devletinin tanınması ve uluslararası toplumun Filistin davası ile ilgili BM sözleşmelerinde ısrarcı olması, İsrail’e uluslararası hukuğun üstündeymiş gibi davranmaması konusunda yaptırımlar yoluyla basınç uygulaması ve suçlarının cezasını ödemeye zorlaması İsrail’in bu ihlallerine karşı çok önemli olacaktır.  

Netanyahu hükümeti tarafından yapılan bu saldırının zamanlamasının Covid-19 virüsünün neden olduğu pandemiye denk gelmesi bir tesadüf gibi görünmüyor. Bu şekilde dünyanın Filistin'de yaşanan pervasızlığın farkına varamayacak kadar meşgul olacağını varsayıyorlar. Yine de bu röportaj vesilesiyle soralım: Salgın Filistin ve İsrail halklarını nasıl etkiledi?

Salgından sonra her şey Filistin için çok zor olacak. Çünkü tüm dünya ekonomik zorluklarla boğuşuyor olacak ve kimse yardım edemeyecek. Bedelini emekçiler ödeyecek, işsizlik ve yoksulluk artacak. Eğer Filistin yönetimi maaşları ödeyemez hale gelirse bu bir ekonomik felaket olur. Dünya İsrail’in planlarını durduramazsa, diğer çatışmalar ve emperyalist güçler tarafından uygulanan yaptırımlarla birlikte, bölgeyi yeni savaşlar için büyük bir tehlike bekliyor olacak. 

İsrail'de salgının ekonomik ve toplumsal sonuçlar işçi sınıfı için bir felaket anlamına geliyor. Özellikle de kadınlar, gençler ve yaşlı emekçiler için. Yoksul ve ezilen kesimlerin aleyhine, sermaye sınıfını ve büyük şirketleri kurtarmak adına yeni vergilerin çıkarılmasını bekliyoruz. Kaldı ki zararı bu şirketler değil, haftalarca ücretsiz izne çıkarılmış ve şimdi de daimi işsizlik tehdidi altında olan işçiler gördü. İşgal altındaki Filistin toprakları ve İsrail’de aileler yoksulluk sınır altında, hiçbir destek görmeden yaşamak zorunda bırakılıyor. Ne yazık ki virüs salgınının Netanyahu’nun yeniden güç kazanması ve hükümetin oluşumunda kontrolü eline almasına yaramadığını söyleyemeyiz. Ve kesin olarak diyebiliriz ki, işgali sona erdirmenin ve çatışmanın barışçıl çözümünün, özellikle de şimdiki ilhak açıklamasından sonra tehlikeye giren iki devletli çözümün sağlanmasının tek yolu, halkın mücadelesi ve bu haklı davayla uluslararası dayanışmadır.