Eski Düşmanlar Dost Oldu: ABD-Meksika-Kanada Anlaşması yürürlüğe girdi

Trump'ın “gelmiş geçmiş en büyük, en adil ve en dengeli ticari anlaşma” dediği ABD-Meksika-Kanada Anlaşması yürürlüğe girerken, Meksika Komünist Partisi anlaşmanın Çin'le rekabet etmeye çalışan otomotiv tekellerinin dayatması olduğunu savunuyor.

Esin Saraçoğlu

1 Temmuz günü ABD-Meksika-Kanada Anlaşması (USMCA) yürürlüğe girdi. Adı geçen ülkelerin 1994’te imzaladığı Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’nın (NAFTA) devamı niteliğindeki bu anlaşma, Trump tarafından “gelmiş geçmiş en büyük, en adil ve en dengeli ticari anlaşma” olarak nitelendi ve kendi siyasi zaferi biçiminde sunuldu. Trump anlaşmanın emek dostu olduğunu da iddia etti. Açıklamada bulunan Meksika Komünist Partisi (MKP) ise anlaşmanın emperyalist niteliğine vurgu yaptı ve tüm Kuzey Amerika işçi sınıfı için, ABD’li, Meksikalı ve Kanadalı işçiler için, bölgede çalışmakta olan çokuluslu işgücü için zararlı olduğunu ifade etti. Bugün ise Meksika Devlet Başkanı López Obrador kutlama yapmak üzere Beyaz Saray’da Trump’ı ziyaret edecek. 

Obrador’un ilk yurtdışı ziyareti ABD’ye…

Kutlanacak yeni anlaşmanın mahiyeti kadar ziyaretin kendisi de etraflıca değerlendirilmeyi hak ediyor. Obrador’un başkan olarak gerçekleştireceği ilk yurtdışı ziyareti ve Trump ile Obrador’un yüz yüze ilk görüşmesi olacak bu. Buluşmayı şaşırtıcı kılan tek başına tüm devlet başkanlarının bu türden seyahatlerde tasarrufa gitmesine neden olan salgın koşulları değil. Birisi halkçı bir söylemle iş başına gelmiş, devlet başkanlığı Meksika’da solun zaferi sayılmış bir siyasetçi; diğeri Trump… Bu iki devlet başkanının seçim kampanyaları sırasında tutturdukları söylemler hatırlandığında, el sıkışma sahnesi çağımızın omurgasız siyasetine mükemmel bir kanıt teşkil edecek gibi görünüyor. Trump’ın seçim kampanyası sırasında ülkesindeki Meksikalı göçmenler onun ırkçı hakaretlerinden nasiplerini fazlasıyla almış ve ne uyuşturucu tacirlikleri ne de tecavüzcülükleri kalmıştı. Obrador ise Trump’ın Meksikalıları hedef alan siyasetini Hitlerin Yahudi düşmanlığına benzetmişti.  

Obrador bu buluşmayı reddetmediği için gerek Meksika’da gerek ABD’de epey eleştirildi. Eleştirilerin tek nedeni iki başkanın ideolojileri arasındaki mesafe değil, zamanlama da başlı başına bir mesele; çünkü şu anda ABD’de devam eden bir seçim yarışı var. Salgının kötü yönetimi ve artan işsizlik nedeniyle Trump’ın desteği gerilemiş durumda. Durumu toparlamak üzere Latin kökenli ABD vatandaşları nezdinde şirin görünmek için Obrador’u kullanacağı düşünülüyor. Obrador’un ajandasında Trump’ın rakibi Biden ile herhangi bir görüşmenin yer almaması da bu fikri kuvvetlendiriyor. Oysa 2012 yılında ABD Başkan Yardımcısı olarak Meksika’yı ziyaret eden Biden, bu sırada Meksika’da seçim yarışında olan tüm başkan adayları ile buluşmuştu ve bunların arasında Obrador da vardı.       

Trump’ın bir önceki Meksika Devlet Başkanı, sağcı Enrique Peña Nieto’yu Mexico City’de ziyaret ederek benzer bir seçim manipülasyona imza attığını hatırlatmak gerek. Tabi buradaki benzerlik, bir Meksika Devlet Başkanı ile buluşmanın Trump tarafından seçim kampanyasının önemli uğraklarından birisine dönüştürülmüş olmasından ibaret. Yoksa içerik son derece farklıydı. O dönem Trump’ın yatırımı Latinlere değil, Latin karşıtlığınaydı. Mexico City ziyaretinin hemen sonrasında, Meksika sınırına inşa etmenin hayalini kurduğu ve propagandasını yaptığı duvarın maliyetini Meksika’nın ödeyeceğini duyuran Trump, sağcı Nieto’yu bile küstürmüş ve iade-i ziyaretin iptaline neden olmuştu. Ama seçim kampanyası açısından kendisini destekleyen faşizan oyları pekiştirmeyi başarmıştı. Obrador ise o dönem Trump’ın ziyaretini sert bir dille eleştirmişti. 

Şimdi Obrador kendisini savunmak için Trump’ın Meksika’ya karşı söylemini değiştirdiğini, “daha saygılı” bir ton tutturduğunu ifade ediyor ve ekliyor: “Ben vatan satıcısı değilim, açıkça söylüyorum, kimse endişelenmesin, kimsenin aklı karışmasın. Onurumuzu, bağımsızlığımızı ve egemenliğimizi koruyarak, bir komşu ülke olan Birleşik Devletlerle çok iyi bir ilişkimiz olabilir.” Trump ise kendi tarzında övüyor Obrador’u: “İyi ilişkilere sahip olduğum bir sosyalist. Gerçekten büyük bir tip.”  

Obrador döneminde göç azaldı 

İdeolojisiz siyasetler çağında artık aşina olduğumuz bu çark edişin ani olmadığı eklenmeli. Yürürlüğe giren yeni anlaşma USMCA’yı ve Beyaz Saray’daki bu “dostane” kutlamayı hazırlayan önemli birkaç dönüm noktası yaşandı yakın geçmişte. İlki göçmen politikası ile ilgili. Başkanlığa giden süreçte Obrador, “göç bir insan hakkıdır” diyor ve ABD’deki Meksikalı işçileri savunuyordu. Geçen yıl Trump Meksika yönetimini tehdit ederek, sınırdan ABD’ye geçen sığınmacı sayısını frenlemesini istedi. Aksi halde Meksika’dan gelen mallara vergi koyacağını söylüyordu. Obrador da içerideki eleştirileri göze alarak sınıra yeni askeri birlikler yerleştirdi ve on binlerce Orta Amerikalıyı sınırda tutmayı becerdi. Obrador yönetimi, ayrıca ABD ile imzalanan protokoller çerçevesinde, sığınma talebinde bulunanların, ABD’de durumlarını karara bağlayacak duruşmalara kadar, aylarca, sınır kamplarında kalmak üzere Meksika’ya iade edilmelerini kabul etti. Sonuçta Orta Amerika’dan ABD’ye göçen insan sayısı geçtiğimiz yıllara göre kayda değer biçimde geriledi. Kimi yorumlara göre López Obrador, sınırda, Trump’ın dilinden düşürmediği duvarı görünmez şekilde örmüş oldu.        

Buna karşılık, Trump’ın övgülerinin yanı sıra, pandemi mücadelesi sırasında ABD’den Meksika’ya birkaç yüz solunum cihazı gönderildi. ABD’nin başka ülkelerin satın aldığı tıbbi cihazlara havalimanlarında el koyduğu düşünülürse, kendi çapında hayli cömert davrandığı söylenebilir. Trump yönetimi, cömertliğini bir de OPEC müzakereleri etrafında sergiledi. Nisan ayında küresel ölçekte fiyat düşüşlerinin önüne geçebilmek için Meksika’ya düşen üretim kesintisini üstlenen Trump, “Meksikalılar bizi daha sonra tazmin ederler” demişti.   

Yeni anlaşmaya gelince… 

Trump 2016’daki seçim kampanyası sırasında NAFTA’yı “şimdiye kadar yapılmış en kötü ticari anlaşma” şeklinde yorumluyordu. Yorumlara göre, Trump’ın büyük başarı olarak lanse ettiği yeni anlaşma USMCA ile NAFTA arasındaki fark çok kısmi. 

Öne çıkan en önemli başlık otomotiv sektörünü ilgilendiren güncellemeler gibi görünüyor. Bundan böyle Meksika, ABD ve Kanada arasında ticarete konu olacak otomobillerin sıfır vergi kapsamına girmesi için bileşenlerinin %75’inin bu ülkelerde imal edilmiş olması gerekiyor. Ayrıca, 2023 itibariyle otomobil parçalarının %40’ının saatte en az 16 ABD doları kazanan işçilerce üretilmiş olması şartı getiriliyor.  

Meksika Komünist Partisi (MKP) tarafından yapılan açıklamada, NAFTA’nın güncellenmesinin temelinde, ABD’nin Çin sermayesiyle arasında cereyan eden, otomotiv sektöründe alan kaybetmesine neden olan rekabetin yattığı; NAFTA’nın yeniden müzakere edilmesini ABD’li otomotiv tekellerinin dayattığı ifade ediliyor. Açıklamada ayrıca Obrador’u destekleyen koalisyonun bazı bileşenlerinin ve benzer şekilde pek çok güneyli kıta ülkesinin başka beklentilere sahip olduğu, Meksika’nın ekonomik olarak çok-kutuplu bir pozisyonu benimsemesinin umulduğu hatırlatılıyor.

İşçi ücretlerine getirilen asgari 16 ABD Doları şartı, yeni anlaşmanın savunucularına göre bölgede işçi ücretlerini dengeleyecek. Ancak MKP ücretlerin olsa olsa en düşük seviyede dengeleneceğini savunuyor.