Erdoğan'ın masasına kondu: Bu da 'kadınlar korunmasın' diyen gericilerin raporu

Kadın cinayetlerinin yeniden ülkenin gündemine oturduğu günlerde tartışmalar dönüp dolaşıp İstanbul Sözleşmesi'ne geliyor. Sözleşmeden çıkılması savunulan ve “Türkiye Düşünce Platformu” tarafından hazırlanıp Mayıs 2020’de Erdoğan’a sunulan ve “İstanbul Sözleşmesine Yönelik Hukuki ve Psikososyal Değerlendirme raporu” başlığını taşıyan rapor da bu bağlamda gündem oldu.

Haber Merkezi

Kadın cinayetlerinin yeniden ülkenin gündemine oturduğu son günlerde tartışmalar dönüp dolaşıp altında Erdoğan’ın da imzasının olduğu İstanbul Sözleşmesi'ne geliyor. İktidar İstanbul Sözleşmesi'nin, daha uzun ve tam söylenişiyle “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin gereklerini yerine getirmemekle eleştirilirken, yakın zamanda kimi iktidar temsilcilerinin Türkiye’nin sözleşmeden çıkabileceğine dair açıklamaları oldu. Başta tarikat ve cemaatler olmak üzere gerici çevrelerin Türkiye'nin sözleşmeden çekilmesi için ciddi çaba sarfettiği biliniyor. 

Mayıs ayında yayınlanan bir rapor bugünlerde yeniden gündeme geldi. Gazeteci Murat Yetkin dün “Yetkin Report” sitesinde “Türkiye Düşünce Platformu” tarafından hazırlanıp Mayıs 2020’de Erdoğan’a sunulan ve “İstanbul Sözleşmesine Yönelik Hukuki ve Psikososyal Değerlendirme raporu” başlığını taşıyan raporu değerlendirdi. Yetkin'in yazısının geniş bir özeti şu şekilde: 

'Ümmetin buluşma noktası!'

İnternet sitelerinde kendilerini “Ümmetin buluşma noktası” sloganıyla tanıtan Türkiye Düşünce Platformunun Erdoğan’a kendi imzaladığı sözleşmeyi fesih etmesini “yerinde olacağını” söyleyen” raporu özetliyorum.

– İstanbul Sözleşmesi toplumsal cinsiyet eşitliği kavramıyla “kadın ve erkek ilişkilerinde sonu cinsiyetsizliğe varan bir ideolojiyi” imzalayan ülkelere dayatıyormuş.

– Raporun yazarları, “kadınların daha maskülen, erkeklerin ise daha feminen bir davranış şekline kaydığını” zaten gözlemliyormuş. Sözleşme toplumu “cinsiyetsizleştirmeyi” amaçlıyor, cinsiyet algısı tamamen silinmek isteniyormuş.

– Sözleşmenin, “kadın-erkek eşitliğini sağlamaktan ziyade toplumun din, sosyal ve kültürel kodlarıyla oynamayı hedeflediğine inanılmaktaymış”.

– Toplumsal cinsiyet kavramıyla aile kurumunun zayıflatılması amaçlanıyormuş. Çünkü mesela aile içi şiddet vakalarında “dağılacak aileyi huzura kavuşturacak” uzlaştırma imkânları reddediliyormuş. Toplumun din, kültür, örf, töre, namus, edep kavramlarının değersizleştirilmesi amaçlanıyormuş.

Bundan sonra şiddet kavramına giriyoruz ki, işler iyice çığırından çıkıyor.

‘Töre cinayetini’ kınamak da suç

– Raporun imzacılarına göre, “Töre cinayeti, namus cinayeti gibi kavramsallaştırmalar da”, şimdi sıkı durun, “iyi niyetli olmaktan çok toplumu ayakta tutan değerlerin itibarını azaltmaya” yönelikmiş.

– Zaten Sözleşmede şiddetten söz ediliyor ama neyin şiddet olduğu tanımlanmıyormuş. Rapora imza koyanlar neyin şiddet sayılıp sayılmayacağını merak ediyorlar.

– Aile içi şiddet yerine ev içi şiddet denmek suretiyle “evlilik veya akrabalık ilişkileri dışında partner, sevgili, farklı cinsel eğilimler de hukuk, koruma alanına dahil ediliyormuş. Birilerinin bu rapor imzacılarına Anayasanın ikinci maddesini, bütün yurttaşların eşit ve can güvenliklerinin evli ya da akraba olsun olmasın devlete emanet olduğunu hatırlatması gerekiyor.

– Sözleşme, “her türlü cinsel sapma hareketini, cinsel yönelim kavramı ile meşrulaştırıyor ve ahlaki ve toplumsal yaptırımlardan muaf” kılıyormuş. Anayasada hukuk devleti diyorsa ve ortada suç varsa bunun hukuki yaptırımı olur, “ahlaki ve toplumsal yaptırım” ile ne demek istiyor acaba ahlak zabıtası rapor imzacıları.

Uzatmayacağım daha fazla, merak eden raporun tamamını buraya tıklayarak okuyabilir.

Peki ya imzacılar?

Düşünce Platformunun Onursal Başkanı Hayrettin Karaman, Diyanet İşleri’nin eski fetvacılarından. 2019’a dek Yeni Şafak’ta yazıyordu. TÜRGEV’e zoraki bağışları “helal” saymaktan, rüşvet vermek caizdir demeye kadınların “dikkat, algı kanallarındaki farklı psikolojisi” nedeniyle erkekle eşit şahitlik yeteneğini sorgulamaktan boşanan kadının nafaka almasının caiz bulmamaya dek yol açtığı çok tartışma bulunuyor.

Platformun “Yüksek İstişare Kurulu” üyelerinden oluşan imzacılar arasında Cumhurbaşkanının Başdanışmanlarından AKP eski Artvin Milletvekili İsrafil Kışla var örneğin, MÜSİAD’ın kurucu başkanı, “İslami burjuvazi” tezinin müellifi Erol Yarar var. Tanıtmaya gerek olmayan bir isim Emine Şenlikoğlu. Abdurrahman Dilipak’ı da tanıtmaya gerek yok, Akit yazarı. Taşkın Koçak da Akit yazarı. Hasan Çetinkaya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul İmam Hatip Lisesinden hocası. Yusuf Ziya Kavakçı, halen Türkiye’nin Kuala Lumpur Büyükelçisi Merve Kavakçı ve AK Parti Milletvekili Ravza Kavakçı Kan’ın babaları. Resul Tosun da eski AK Parti Milletvekili, Yeni Şafak yazarı. Ve Raşit Küçük, Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi Başkanı. Adeta rüya takımı.