Erdoğan’ın Katar sevgisi: Kanal İstanbul o 'first leydi'ye çalışacak

Katar Emiri’nin annesinin Kanal İstanbul yatırımı bir sembol. Son beş yılda Katar ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler patladı. Bankaları, televizyonları, fabrikaları var. Süper Ligin sahibi bile onlar. O tarihten beri iki ülke arasında tuhaf bir para trafiği var. Sanki Türkiye’nin Katar’da kurduğu gayrı resmi bir Merkez Bankası var, ne zaman para lazım olsa bir talimatla Türkiye’ye yağıyor.

Orhan Gökdemir

Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed el-Sani'nin annesi Şeyha Moza bint Nasır el-Missned, Türkiye'de şirket kurup İstanbul Arnavutköy'de 44 dönüm arazi satın aldı. Şeyha Moza, Triple M Gayrimenkul Turizm Ticaret Anonim Şirketi'ni 8 Kasım 2018 günü 100 bin lira sermaye ile Arnavutköy'de kurdu. 100 bin paya bölünen şirket hisselerinin yüzde 45,45'ini Şeyha Moza alırken, eski Katar Başbakan Yardımcısı Abdullah bin Hamad el-Attiyah'ın eşi olan Munira bint Nasır el-Misnad yüzde 31,82'sini, Shanna Nasır el-Misned ise yüzde 22,73'ünü aldı.

Şirket kurulduktan 1,5 ay sonra Kanal İstanbul güzergahında yer alan 44 bin 702 metrekare araziyi satın aldı. Arazi, imar planlarında ‘tarla’ olarak görünüyordu.

Aradan iki yıl geçti. Çevre ve Şehirlik Bakanlığı'nın hazırladığı yeni planlarda Katar Emiri'nin annesinin şirketinin satın aldığı arazi yapılaşmaya açıldı. Bir anda arsanın fiyatı beşe katlandı. Şirketin arsayı 12-13 milyon lira bedelle satın almış olabileceği tahmin ediliyor. Şu anda satışa çıkarsa 40-50 milyon karda.

Koskoca Katar emirinin annesi, arsaya çadır koyacak hali yok ya. Alacak satacak, ufak tefek karlar elde edecek. Garantili kazanç, kim ne diyecek?

Satışın Emir’in annesine satıldığının duyulmasının ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi CHP'li Nadir Ataman, “İmar planlarında tarla olarak görünen araziler hangi bedelle kimlere satıldı? Aracılar, komisyoncular kimlerdi? Araziler için plan tadilatı sözü verildi mi? Bu soruların cevabı verilmesi gerekiyor” demişti. Tabii ki cevabı verilmedi. Hatta satışı eleştiren İBB’nin yeni belediye başkanı “sen işine bak” diye azarlandı.

AKP’nin bu satışı ne kadar önemsediğinin işareti ise Tayyip Erdoğan’dan geldi. Erdoğan, olayın yadırganmasını çok yadırgamıştı. Şöyle dedi: “Kanal İstanbul’la ilgili bir defa çok çirkin olan şey şu; Katar Emirinin annesinin gelip buradan yer alması vesaire... Bunu söyleyen insanlara sormak lazım; ‘Devletten hangi desteği alarak böyle bir yeri almış?’ Bu dedikoduları duydum. Katar Emirinin annesinin ülkemizden gayrimenkul satın almasına mani yasal olarak herhangi bir şey söz konusu mu?”

Herhangi bir yasal engel yok tabii. Hem olsa ne olacak? Bir emirle bütün mahkemelerin hareke geçtiği yerde gariban yasanın hükmü mü olur?

Emine hanımın kankası 

Araziyi tarla olarak kapatan Şeyha Moza Emine Harım’ın çok yakın arkadaşı. Birlikte Suriyeli göçmen kampı gezip gözyaşı bile dökmüşlükleri var. Fakat Moza Hanım Emine Hanım gibi mütevazı değil. Hatta hiç değil. Dolabında 4 bin Christian Louboutin'i olduğunu gururla söyleyen, Londra'da üç binayı birleştirerek 'saray yapma' projesine onay verilmediği için isyan eden bir şahsiyet Moza Hanım. Halbuki Emine Hanım’ın sıradan çantası bile hala konuşuluyor!

Şeyha Moza’nın ışıltılı yaşam öyküsü şöyle...

Bazı Batılı gazetelere göre “Sadece ülkesinin değil, dünyanın ‘first lady'si olabilecek kabiliyette bir sosyete şahsiyeti. WikiLeaks belgelerine göre "Katarlıların gözünde, hayatlarını iyiye doğru değiştiren bir film yıldızı." Hitchcock filminin yıldızı olabilecek seviyede zarafeti, asil bir zenginlikle birleştirmeyi başarmış. “Asil zenginlik” nasıl oluyorsa? Petrol kuyularına bir gönderme olabilir, bilemiyoruz.

1950’li yılların sonunda doğmuş. Henüz 18 yaşındaki bu sıradan Arap kızı, ülkesinin prensi Şeyh Hamid Bin Halife El Thani ile tanışıp evlenince öyküsü de başlıyor. Moza evlilik hazırlıkları yaparken, babası, rejim muhalifi Nasır El Misnad, emir aleyhindeki konuşmaları yüzünden tıkıldığı hapisten, sürgüne yollanıyor.

Eşi Bin Halife El Thani, 1995'te babasını darbeyle devirip, Katar’ın yeni yöneticisi oluyor. Böylelikle, Şeyha Moza da babasının hayali olan reformları hayata geçirme şansı buluyor. Katar usulü devrimdir!

Tabii ister istemez devrimin aktörlerinin kültürel ufku da Türk dizisi kıvamındadır. Şaka değil. Emine Hanım 2009'da gerçekleştirdiği olağan Katar ziyaretlerinden birinde, Emire'ye jest olarak onun en sevdiği dizi olan “Gümüş”ün başrol oyuncusu Songül Öden'i de yanında götürmüştü. Halbuki Emire Hanım ondan çok Kıvanç Tatlıtuğ’a hayranmış. 2011'de İstanbul'a gelen Emire, Çırağan Sarayı'nda Tatlıtuğ ile çay içmek istemiş. Arayıp bulmuşlar. Fakat Tatlıtuğ yurt dışında olduğu için isteği gerçekleşememiş. Bu hayal kırıklığını telafi etmek üzere kendisine Kanal İstanbul civarındaki araziler gösterilmiş olabilir. Kim bilebilir?

Katarlı bir moda ikonu 

Aslında Moza’nın kocası El Thani'nin bir eşi daha var. Ama o pek ortalıkta görünmüyor. Haliyle El Tanini’nin yurt dışı gezilerinde kameralar önünde hep o var. O da bunun tadını çıkarmış. Muhafazakâr tarzı kendine göre yorumlamış, yalap şap bağladığı türbanı altına giydiği ünlü tasarımcıların elinden çıkma renkli giysileri onu kısa sürede ilgi odağı haline getirmiş. Moda dergisi Vanity Fair onu üç kez “En İyi Giyinenler” listesine taşımış.

E hep renkli elbiselerle arz-ı endam edecek hali yok ya, 1995'te eşiyle kurdukları Katar Fonu sayesinde “ülkesini modern sanat ve eğitim merkezi yapma” konusunda çalışmalara başlamış. “Mayhoola” adlı yatırım şirketini paravan olarak kullanıp, 2010'da lüksün Londra'daki mabedi Harrods'ı, 2012'de 850 milyon dolara moda devi Valentino'yu satın almış. LVMH grubunda da hisse sahibi olmuş.

2013'te eşi, tahtını gönüllü olarak oğul Temim bin Hamid El Thani'ye devredince, "Kocamın yanına randevu alarak gitmeye pek de bayılmıyordum. Böylesi daha iyi" demiş. Ama diğer yandan da oğlunu yönlendirme, etkileme faaliyetlerini devam ettirmiş.

Bir ara kızı Miyase ile birlikte bir tablo operasyonunu yönetmişler. Cézanne’ın bir tablosuna 250 milyon dolar ödeyip Katar’a taşımışlar. Operasyon eleştirilince Moza, Financial Times'a yaptığı bir açıklamada harcamalarıyla ilgili şu cevabı vermiş: "Medyada çok parası olan, bununla ne yapacağını bilemeyen şuursuzlar olarak gösteriliyoruz. Çok şükür imkânlarımız var ama paramızı nereye yatırmamız gerektiğini de iyi biliriz." Şuursuzluk ne kelime, Kanal İstanbul projesi etrafındaki yatırımları söylediklerini doğruluyor.

Kankası Emine Hanım’ın “özel kalem müdürü” olması yadırganmıştı. Ama bakın Moza’nın kartvizitinde neler yazılı: "Katar Eğitim, Bilim ve Toplumsal Kalkınma Vakfı Yöneticisi", Doha yakınlarında, içinde altı Amerikan, bir İngiliz ve bir Fransız üniversitesinin bulunduğu “Eğitim Kenti”nin mimarı; "El Cezire'nin Çocuk Kanalı Sorumlusu", "UNESCO'nun Yüksek Eğitim Özel Elçisi", "Katar Filarmoni Orkestra Kurucusu", "İslami Sanat Müzesi Kurucu Başkanı"...

AKP Genel Başkanının 'katarsisi'

Şeyha Hanım’ın bu yatırımı aslında ülkesinin ülkemize yaptığı sonsuz yatırımların en önemsizi. İki ülkenin arası o kadar iyi ki… Cumhurbaşkanı Erdoğan, Covit-19 nedeniyle kapandığı sığınağından sadece Katar gezisi için çıktı. Erdoğan’a Katar gezisinde Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve MİT Başkanı Hakan Fidan da eşlik etti. Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile bir araya geldiler, az zamanda “dost ve kardeş” iki ülke arasındaki ilişkiler tüm boyutlarıyla ele aldılar.

Malum daha önce Katar Şeyhi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 400 milyon dolar değerindeki VIP uçağını hediye etmişti. Bu jest karşısında küçücük bir arsanın lafı mı olur?

Son beş yılda Katar ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler patladı. BMC'den Finansbank'a Tank Palet Fabrikası'ndan sayısı binlerle ifade edilen gayrimenkullere nereye baksan Katar. Merkez Bankası ödemeler dengesi verilerine göre Katar’a yerleşik yabancıların Türkiye’deki doğrudan yatırımları 2002 yılı ile Ekim 2019 tarihleri arasında 2,7 milyar dolar düzeyinde. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın Kasım ayında yaptığı açıklamaya göre ise Katar’ın Türkiye’deki toplam yatırım tutarı 6,3 milyar dolar. Bankaları, televizyonları, fabrikaları var. Hatta Süper Ligin sahibi bile onlar. O tarihten beri iki ülke arasında tuhaf bir para trafiği var. Swap anlaşmaları filan gırla. Sanki Türkiye’nin Katar’da kurduğu gayrı resmi bir Merkez Bankası var. Ne zaman para lazım olsa bir talimatla Türkiye’ye yağıyor. Öyle bir ilişki ki anlayabilene aşk olsun!