EBA’nın sonucu: Öğrencilerin yüzde 80’i eğitimin dışına düştü

İktidarın büyük bir başarı hikayesi gibi sunduğu EBA yoksul emekçi çocuklarının görmezden gelinmesinin sorun olmayacağı kabulü üzerine kurulu. Öğretmenlerin sahadan aktardıklarına göre uzaktan eğitimin yüzde 20-30 katılım ortalamasıyla yapıldığı görülüyor. Katılımın düşüklüğünün nedenleriyse hayli sınıfsal.

Haber Merkezi

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk uzaktan eğitimin bundan sonra da eğitim sürecinin ayrılmaz bir parçası olacağını söyledi. Pandemi sürecinde en çok konuşulan konulardan biri de uzaktan eğitimdi.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamasıyla bu sene artık okullarda yüz yüze eğitim yapılmayacağı ilan edilirken, uzaktan eğitimin 19 Haziran’a kadar devam edeceği ilan edildi. Peki uzaktan eğitim sürecinde bugüne kadar neler yaşandı? Devlet okullarında EBA nasıl kullanıldı? Öğrenciler, öğretmenler, veliler ne tür sorunlar yaşadı, yaşıyor? MEB bu süreçte EBA’yı bir şov malzemesine dönüştürmeye çalışırken gerçekte olan neydi? Tüm bunları pandemi sürecinde hem önemli bir sorumluluk üstlenen hem de yaşanılan zorlulukların ana muhataplarından biri olan devlet okulu öğretmenleriyle konuştuk.

Altyapı sorunları, öğrencilerin EBA’ya erişimi, öğretmenlerin yaşadıkları problemler ve uzaktan eğitim süreçlerine giderek düşen katılım… Bütün bunlar çerçevesinde özellikle devlet okulları söz konusu olduğunda, gerçekte uzaktan bir eğitimin sürdürüldüğünü söylemek güç görünüyor. Özellikle büyük çoğunluğu oluşturan yoksul emekçi çocukları bu süreçte eğitimden neredeyse bütünüyle kopmuş durumda. Bu çocuklar ancak toplumcu, ilerici öğretmenlerin varlığı ve çabalarıyla, olabildiğince eğitime tutunabiliyorlar.

Uzaktan eğitim sürecinde yaşananları ilkokuldan liseye farklı düzeylerde görev yapan devlet okulları öğretmenleriyle yaptığımız görüşmelerle birlikte anlamaya çalıştık.

Öğretmenler ne diyor?

Uzaktan eğitim sürecinin EBA ile başlamasıyla birlikte neredeyse ilk 1 ay herkes için bir uyum süreci olarak geçti. Bir devlet ilkokulunda 3. Sınıf öğrencilerinin derslerine giren Mehmet öğretmen, uzaktan eğitimin başlamasının ardından ilk haftanın neredeyse tamamen şifre peşinde koşturmakla geçtiğini söylerken ‘’Yaklaşık 35 öğrencim var ve hepsine şifre oluşturup velilerime bilgilendirme yaptım. Az sayıda öğrenci belirli aralıklarla girebildi. Sisteme eş zamanlı da girilemediği için ortak bir eğitim ve öğretim faaliyet, etkinlikler de yapılamadı’’ diyor.

Mehmet öğretmen, öğretmen öğrenci ile bağ kuramadığı zaman eğitim süreçlerinin çok da verimli geçmediğini söylerken, EBA TV üzerinden yapılan yayınların faydasının pek görülmediğini kaydediyor. Mehmet öğretmen başlarda öğrenciler için konu anlatımı, ödevler ve etkinlikler içeren haftalık dosyalar hazırlayıp whatsapp üzerinden öğrenci velilerine yolladıklarını ifade ediyor. Öğrencilerin kendilerine aynı kanal üzerinden döndüğünü söyleyen Mehmet, örneğin sınıfta hep birlikte düzeltebilecek bir eksikliği, öğrencilerin çoğu için ve tek tek yapmak, hatta bunu telefon ile yazışarak, konuşarak yapma gereksinimini nedeniyle bu sürecin verimsizlik ve yorgunlukla sonuçlandığını kaydediyor. Mehmet öğretmen bu sürecin ayrıca veliler için de “çıktı almak” gibi olanaksızlıklar ya da ek maliyetler oluşturduğunu vurguluyor.

‘MEB’in tek derdi EBA’nın kullanımı, nitelikle ilgilenen yok’

Bir devlet ortaokulunda görev yapan Nihan öğretmen ise, özellikle ilk birkaç hafta süresince tamamen kaos içinde olduklarını söylerken, online görüntülü görüşme programlarını kullanarak uzaktan eğitime başladıkları süreçte öğrenci katılımının sonraki dönemlere göre görece yüksek düzeyde olduğunu, ancak bu dönemde dahi katılımın  %50-60’ler oranını geçmediğini ifade ediyor. Nihan öğretmen sürecin başında okul idarelerinin EBA’yı kullanmaları yönünde mesaj üzerine mesaj attığını, kendilerinin de dahil oldukları whatsapp gruplarından sürekli öğrenci ve velileri yönlendirmeye çalıştıklarını kaydediyor. Bu dönemde ilçelerde EBA’yı kullanan öğretmenler ve öğrencilerin sayılarına bakarak okullar arasında sıralama listeleri oluşturulduğunu belirten Nihan, bunun kimi zaman okul idarelerince bir tehdit unsuru olarak kullanıldığına dikkat çekiyor. Nihan bütün bu süreçte MEB’in tek ilgisinin EBA’nın kullanım oranları olduğunu kaydederken, sürecin etkinliği ve niteliğine ilişkin ise bir ilgi görmediklerini kaydediyor.

Bir devlet lisesi öğretmeni olan Aynur da uzaktan eğitimin gerçekte öğretmenle öğrencinin temasının başladığı canlı ders anlatımlarıyla Nisan ayından ortasından sonra belli ölçüde başlayabildiğini söylerken, süreçte öne çıkan iki temel sorunun EBA’nın alt yapısının yetersiz oluşu ve tüm öğrencilerin uzaktan eğitime erişimindeki sınırlılıklar olduğunu vurguluyor.

‘Öğrencilerimin % 80’i kamusal eğitimin dışına düştü’

Devlet okullarındaki öğrencilerin uzaktan eğitime erişimi ve katılımı görüşlerini aldığımız tüm öğretmenlerin işaret ettiği temel sorulardan biri olarak dikkat çekiyor.

Uzaktan eğitimin başladığı ilk günlerde sınıfın yaklaşık yarısının EBA’yı kullanmaya başladığını belirten Mehmet öğretmen, kullanmayan öğrencilere nedenini sorduğunda, evde internet olmadığı, mobil internet paketlerinin bittiği veya telefonu kullanılan ebeveynlerinin çalıştığı yönünde yanıtlar aldığını kaydediyor. Mehmet öğretmen öğrencilerinin çoğunun uzaktan eğitim yapacak fiziki ortamı ve olanağı dahi bulunmadığını belirtirken, öğrencilerinin bir bölümünün mutfak masasında, ailenin diğer üyelerinin yemek yaptığı, sohbet ettiği ortamda eğitime katılmaya çalıştığını kaydediyor.

Mehmet öğretmen son dönemde EBA üzerinden canlı ders uygulamasını düzenli kullandıklarını, bir taraftan da whatsapp gibi diğer kanallardan da çalışmalarını sürdürdüklerini belirtiyor. Diğer taraftan öğrencilerin büyük bölümünün motivasyonunun düştüğünü, velilerin dönemin kapandığına karar verip şehir dışına çıkmak için yollar bulduklarını belirten Mehmet, kalanların bir bölümünün ise nasılsa sisteme nasıl girilmiyor deyip süreçten koptuğunu ifade ediyor. Mehmet öğretmen şu anda birçok öğrencisinin de canlı ders uygulamasına da çeşitli imkansızlıkları nedeniyle katılamadığını belirtirken şöyle diyor: ‘’İlk haftalarda 15 kişi başladığımız eğitim önce 10 kişiye, şimdi ise ortalama da 6-7 kişiye düşmüş durumda. Yani 35 kişilik sınıfımızın yaklaşık %80’i kamusal eğitimin dışına itilmiş oldu.’’

‘Öğrenci akrabasının telefonundan derse katılıyor’

Nihan öğretmen de Nisan ayı ile birlikte EBA üzerinden 8. ve 12. Sınıflar için canlı yayınlara başlandığı dönemde katılım oranlarının da %30’lara kadar düştüğünü belirtirken, son bir aydır tüm sınıflara tüm derslerde canlı ders yapıldığını, bazı sınıflarda katılımların 3-4 öğrenciye kadar düştüğünü vurguluyor. Nihan öğretmen şu değerlendirmeyi yapıyor: ‘Katılmayan öğrencilerimizin ne durumda olduğunu, neden katılmadığını ya da katılamadığını bilmiyoruz bile. Bazen kendi çabalarımızla öğrencilerimizin velilerini arayıp durumlarına dair bilgi sahibi oluyoruz. Bu süreçte bazı öğrencilerimizin evinde bırakın bilgisayarı, akıllı telefon dahi olmadığını, buna çözüm olarak ya başka akrabalarının telefonlarından derslere katılmaya çalıştıklarını, ama eğer ders o kişinin iş saatine denk geldiyse derse katılamadıklarını ya da arkadaşlarının evine gidip onlarla derse katıldıklarını ya da interneti bitenleri biliyoruz. Bir öğretmen arkadaşımız bir öğrencisinin velisini EBA üzerinden hiç ödev yapmadıklarına dair bilgilendirme için aradığında, evde herkesin işsiz olduğunu öğrenmiş ve bunun üzerine artık öğrenci ve velileri EBA üzerinden ödev yapmaya zorlamak istemediğini ifade etmişti’.

‘Öğrencinin ödevi indirecek interneti olmayabiliyor’

Daha çok yoksul emekçi çocuklarının eğitim gördüğü bir okulda görev yapan Saliha öğretmen ise, öğrencilerinin çoğunun evinde internet, bilgisayar olmadığı için dersleri televizyondan takip etmek zorunda kaldıklarını kaydederken, Fen Bilimleri, Türkçe, Matematik gibi derslere iki saat ayrıldığını ve konuların çok hızlı anlatıldığını, anlamakta güçlük çeken öğrenciler içinse herhangi bir çözüm önerisi de bulunmadığını belirtiyor. Saliha öğretmen kimi öğrencilerinin televizyondaki dersin fotoğrafını çekerek dersleri yakalamaya çalıştığını, kimisinin ise buna dahi imkânı bulunmadığını kaydediyor. Saliha canlı yayın dersleri başladıktan sonra MEB’in ve okul idarelerinin öğretmenleri canlı ders yapmaya zorladığını ancak birçok öğrencisinin bu dersleri takip edecek akıllı telefonları bile olmadığın belirtiyor, hatta bırakın canlı ders izlemeyi, kimi öğrencilerinin EBA’da paylaşılan ödevi indirecek kadar bile interneti olmadığını kaydediyor.

‘’Tek cümleyle göstermelik dersler yapıyoruz’’

Nihan öğretmen de uzaktan eğitim sürecinde velilerin sınıfsal konumunun süreçte çok etkili hale geldiğini söylerken, özel okullarda okuyan öğrencilerle devlet okullarında okuyan öğrenciler arasında aldıkları eğitim açısından farkın çok daha fazla açıldığını belirtiyor ve şunları ifade ediyor: ‘’Normalde devlet okullarında bizden beklenenden her zaman daha fazlasını yapmaya çalışıyoruz, çabalıyoruz. Ancak bu dönemde öğrencilerimize ulaşmanın dahi imkansızlaştığı bir zamanda onu da yeterince yapamıyoruz. Tek cümleyle göstermelik dersler yapıyoruz, yani aslında eğitim adına hiçbir şey yapmamış oluyoruz.’’

Sürecin ana karakteri: Plansızlık

Lise öğretmeni olan Aynur, canlı ders uygulamalarının başlamasının ardından okulların olanaklarına göre derslerde sınıfların birleştirildiğini, üniversite sınavında yüz yüze işlenen konulardan sorular çıkacağı için derslerin bu sınıflarda yıllık plana göre değil çıkacak konulara göre işlendiğini, bunun da plansızlık yüzünden çok verimli geçmediğini kaydediyor. Programlarda sürekli değişiklikler olduğunu, plansızlık içerisinde öğrencilerin motivasyonunun giderek azaldığını kaydeden Aynur öğretmen, öğrencilerin duygularına da bu süreçte çok uzak kaldıklarını, evde ne yaşadıklarını, bu süreçte neler hissettiklerini yeterince anlayamadıklarını belirtiyor.

Nihan öğretmen de özellikle plansızlığa dikkat çekiyor. Bir öğretmen olarak kendilerinin de süreçte uzaktan eğitime dair uzaktan da olsa bir eğitim sürecinden geçmediklerin dile getiren Nihan, kendilerinin de tamamen deneme yanılma ile derslerini yapmayı öğrendiklerini, çeşitli kanallar aracılığıyla birbirlerine destek olmaya çalıştıklarını kaydediyor. Nihan şu değerlendirmeyi paylaşıyor: ‘’Sadece ders yapıldığı görülmesi isteniyor. Derslerin ne şekilde işlenebileceği konusunda ne eğitim aldık ne planlamada bize danışıldı ne de uygulama sırasında. Ne de sonrasında sürece ilişkin bir geri bildirim istendi. Baştan sona her şey plansız ilerledi.’’

‘Bakanlık elinde olan veriyi görmezden geliyor’

Saliha öğretmen de yaşanan tüm bu sorunların öğrencilerin zamanla derslere karşı ilgilerinin ve derslere katılımının azalmasıyla sonuçlandığını ifade ederken şöyle söylüyor: ‘’Verimli geçiyor denilen canlı derslerde bile 60 kişilik kurulan sınıflarda 9-10 öğrenci derse katılıyor. Örneğin EBA’yı aktif kullandığı iddia edilen 1400 kişilik bir okulda, EBA’yı kullanan öğrenci sayısına bakıyorsunuz, sayı 300-400 arasında değişiyor. Bakanlığın da elinde olan bu veriler görmezden geliniyor.’’ Saliha öğretmen MEB’in sürekli uzaktan eğitim sürecinde her şeyin düşünüldüğünü iddia etse de, özellikle yoksul emekçi çocukları için bütün bu sürecin büyük oranda eğitimin dışına düşmekle sonuçlandığını vurguluyor.

Aynur öğretmen de uzaktan eğitimin adeta bir şov malzemesine dönüştürüldüğünü söylerken, gerçeklerin hiç anlatıldığı gibi olmadığını, öğrencilerin çok ciddi erişim sorunları yaşadığını, eğitim çalışmalarına katılım oranlarının çok düşük kaldığını, EBA’nın süreçte reklam amaçlı olarak kullandığını vurguluyor.

Çeşitli devlet okullarında farklı düzeylerde ve branşlarda görev yapanların uzaktan eğitime ilişkin değerlendirmelerinin ortaklaştığı görülüyor. Süreç başladığı gibi plansız bir şekilde ilerlerken ve uzaktan eğitim AKP’nin bir şov malzemesine dönüştürülürken, yaşanan sorunlar ve olanaksızlıklar içerisinde milyonlarca emekçi çocuğunun neredeyse tamamen kamusal eğitimin dışına düştüğü, sınıfsal eşitsizliklerin uzaktan eğitim sürecine de damga vurduğunu gösteriyor.