Düzen dikiş tutturamıyor: Gerçek işsizlik oranı yüzde 28'e ulaştı

Nisan verileri gerçek işsizliğin yüzde 28 gibi yüksek bir orana çıktığını, düzenin emekçilere iş bulma olanaklarını yaratamadığını, sermayenin yedek işgücü ordusunu büyüttüğünü gösteriyor. Bunun yanı sıra iş bulabilen emekçilerin yarısının asgari ücretle çalıştığı, bu ücretin ise yoksulluk sınırında olduğu, milyonlarca emekçinin ağır sömürü koşullarında yaşadığı görülüyor.

Fuat Sözen

TÜİK, Nisan 2020 dönemi (Mart-Nisan-Mayıs) işgücü istatistiklerini açıkladı. TÜİK verilerine göre Nisan ayında da hem işgücü ve hem de istihdam azalmaya devam ediyor. Türkiye ekonomisinin ve işgücü piyasasının işleyişindeki dengesizliklerin derinleşmesi sonucunda  geçen yılın Eylül ayından itibaren hem işgücü ve hem istihdam  birlikte düşüyor.  Açıklanan Nisan ayı verilerine göre son bir yılda işgücü 3 milyon 13 bin kişi azalarak 29 milyon 388 bine geriledi. İstihdam ise aynı dönemde 2 milyon 585 bin kişi azaldı. Ekonomik krizin başladığı Ağustos 2018’e göre istihdam kaybı Nisan ayında 3 milyon 704 bine ulaştı.  2020 yılının ilk dört ayında istihdamdaki kayıp 2 milyonu aştı.

TÜİK'e göre işsiz sayısı 2020 Nisan döneminde  geçen yılın aynı dönemine göre 427 bin kişi azalarak 3 milyon 775 bin kişi oldu. TÜİK'in dar tanımlı işsizlik oranı  0,2 oranında azalarak yüzde 12,8 seviyesinde gerçekleşti.

Gerçek işsizlik  düzeyini gösteren geniş tanımlı işsiz sayısı ise son bir yılda 2 milyon 793 bin kişi artarak, oran olarak yüzde 20,0'dan 28,7'ye yükseldi.

Genç nüfustaki işsizlik oranı 2018 Ağustos krizinden bu yana hızla artarak % 20,3'den % 24,4  seviyesine ulaştı. Genç kadınlardaki işsizlik oranı genç erkek işsizliğinden daha yüksek olarak gerçekleşti.

İstihdam

Türkiye ekonomisinin düşük olan istihdam yaratma kapasitesi her geçen gün daha da zayıflıyor. İstihdam sayıları pandemi öncesinden başlayarak, Grafik-1'den görüleceği Eylül 2020'den itibaren sürekli azalıyor, eylül-nisan arasındaki 8 ayda  istihdamdaki toplam azalış  2 milyon 826 bin kişiye ulaşmıştır.

Türkiye kapitalizminin yapısal sorunlarına ilaveten 2018 Ağustos krizinden bu yana ekonomideki büyüme hızının  2018 ve 2019 yıllarında sırasıyla % 2,8 ve % 0,9 gibi potansiyel düzeyinin oldukça altında kalması ekonominin istihdam yaratma kapasitesini iyice düşürmüştür. Bunun yanı sıra  sabit sermaye yatırımlarının son 7 çeyrek dönemin  tamamında azalıyor olması istihdamdaki dramatik düşüşün, yeni istihdam yaratılamamasının temel nedenlerindendir. 

TÜİK'in Nisan 2020 dönemine ait işsizlik oranı ve işsiz sayısı pandemi döneminde yaşanan istihdam ve iş kaybını yansıtmaktan oldukça uzaktır. TÜİK verilerinde, Mart ayından itibaren pandemi döneminde işten çıkarma yerine Kısa Çalışma Ödeneği ve Ücretsiz İzin ödeneği kullanılması nedeniyle yaklaşık 4,5 milyon işçi çalışmadığı halde istihdam ediliyor gözükmektedir. Ayrıca kısa çalışma ödeneği alamayan, kayıt dışı ve kendi hesabına çalışıp işsiz kalanların büyük bir kısmı pandemi döneminde iş arama eğiliminde olmadığından işgücü piyasası dışına çıktılar ve bu kesim de TÜİK verilerinde işsizlik sayılarına dahil edilmedi. Tüm bu gelişmeler istihdamın azalışı ile işsizlik sayıları arasındaki ilişkiyi önemli ölçüde koparmıştır.

İşsizlik ve İşgücü

İstihdam ve işsizlerin sayılarının toplamı işgücünü oluşturmaktadır. Daha önce belirtildiği üzere Eylül 2019'dan itibaren istihdam azalmakta, Tablo-2'den görüleceği üzere TÜİK'in dar tanımlı aylık işsizlik rakamları da aynı dönemde düşmektedir. Dolayısıyla buna bağlı olarak işgücü de azalmaktadır.

Nisan 2019'da 32 milyon 401 bin kişi olan işgücü 3 milyon 13 bin kişi azalarak  29 milyon 388 bine geriledi. Grafik-2'deki aylık değişimden de görüleceği üzere işgücündeki azalma hızlanarak artmaktadır. Ayrıca, son bir yılda kadınların işgücüne katılma oranının erkeklere göre daha fazla azalması, kadınların işgücünden daha büyük oranda çekilmek zorunda kaldığını göstermektedir.

İşgücündeki azalma iş arama eğiliminin zayıflaması anlamına da geliyor. TÜİK'in Hanehalkı İşgücü Araştırması verilerinde de işgücüne dahil olmayanların nedene göre dağılımında iş aramayıp, çalışmaya hazır olanlar son bir yılda en fazla artış göstermiştir. 

İş aramayıp çalışmaya hazır olanların ve özellikle de ümidini kaybeden işsizlerin sayısı 4 milyon 460 bin kişiye ulaştığı, Nisan ayında ciddi bir tırmanış içinde olduğu görülüyor. Bu durum işsizlerin iş arama ümidini kaybettiklerini gösteriyor. 

Kaynak: TÜİK.

Nisan 2019’da 4 milyon 202 bin olan dar tanımlı işsiz sayısı Nisan 2020’de  427 bin kişi azalarak 3 milyon 775 bin kişi oldu (Grafik-3). Dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 12,8 olarak gerçekleşti. Dar tanımlı işsizlikte azalış olmasına rağmen geniş tanımlı işsiz sayısı ve oranı artmaya devam etti.

Geniş tanımlı işsizlik hesaplamasında dar tanımlı işsizliğe ilave olarak iş bulma ümidi olmayanları, iş aramayıp çalışmaya hazır olanları, mevsimlik çalışma nedeniyle istihdamda olmayanları ve zamana bağlı eksik çalışanları da hesaba katmak gerekmektedir (Tablo-2).

Geniş̧ tanımlı işsiz sayısı Nisan 2019’da 6 milyon 963 bin iken büyük bir artışla Nisan 2020’de 9 milyon 756 bin kişi oldu. Geniş̧ tanımlı işsizlik oranı Nisan 2020’de yüzde 28,7'ye ulaştı. Bu oran Türkiye'deki gerçek işsizlik düzeyini göstermektedir. 

Kaynak: TÜİK.

Tablo 2'den görüleceği üzere geniş tanımlı işsizlik oranı 2019 Aralık ayından itibaren hızlı bir artış eğilimindedir.  Geniş tanımlı işsizliğin artmasında kriz döneminde iş aramayıp çalışmaya hazır olanların  ve iş bulma ümidi olmayanlar en büyük paya sahiptirler.

Başta istihdam olmak üzere bütün işgücü göstergeleri işgücü piyasalarında uzun yıllardır yaşanan sorunların derinleştiğini gösteriyor. Türkiye kapitalizmi düşük ücretli ve kötü çalışma koşullarına sahip işgücü piyasasında yeni istihdam yaratamadığı gibi mevcut istihdamda da daralma yaşatıyor. 2018 ekonomik krizini aşma amacıyla son üç yıldır sermayeye çoğu karşılıksız büyük tutarlarda teşvikler verildi, sermaye transferleri yapıldı. İstihdam seferberliği adı altında sermayeye verilen bu kaynakların istihdamın artmasına yönelik bir katkısının olmadığını veriler açıkça söylüyor.

Nisan verileri gerçek işsizliğin yüzde 28 gibi yüksek bir orana çıktığını, düzenin emekçilere iş bulma olanaklarını yaratamadığını, sermayenin yedek işgücü ordusunu büyüttüğünü gösteriyor. Bunun yanı sıra iş bulabilen emekçilerin yarısının asgari ücretle çalıştığı, bu ücretin ise yoksulluk sınırında olduğu, milyonlarca emekçinin ağır sömürü koşullarında yaşadığı görülüyor. Bütün bu gelişmeler bize düzenin sadece iktisadi değil derin bir toplumsal kriz içinde olduğunu ifade ediyor.