Dumansız Dünya Vakfı ve TEPAV işbirliği: Yine ne pişiriliyor?

Türkiye’de önce uzmanlara erişerek amacını gerçekleştirmeye çalışan, ancak uzmanlardan boykot, siyasi otoriteden de kırmız kart gören Dumansız Dünya Vakfı’nın, şimdi doğrudan iktidara yakın, etkili bir think-tank ile işbirliğini tercih ettiği görülüyor.

Meryem Vitni

Dünya sigara devi Philip Morris International’ın (PMI) paravan örgütü Dumansız Dünya Vakfı’nın web sitesinde yer alan bilgiye göre, Vakfın hibe desteği verdiği kurum ve projeler arasında Türkiye’den de bir proje var: Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) “Türkiye’de ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Tütün, Tütün Ürünleri ve Alternatif Ürünlerin Ekonomik Analizi” başlıklı projesi. TEPAV’ın internet sayfalarında, tütün sektörü ve vergileri konulu çeşitli çalışmalara değiniliyor, ancak, Dumansız Dünya Vakfı’nın fonladığını iddia ettiği proje belirtilmemiş. Tipik olarak, her iki kurumun web siteleri topluma karşı hesap verebilir nitelikte değil. Listelenen projelerin amacı, kapsamı, maliyeti, mali kaynakları, tarihleri, faaliyetleri hakkında neredeyse hiçbir bilgi yok. 

Türkiye’nin de taraf olduğu, bağlayıcı bir uluslararası halk sağlığı antlaşması olan Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi (TKÇS) olmasaydı, bu durum çok da sorun olmayacaktı. İçinde bulunduğumuz kesitte, Türkiye’de farklı sektörlerde sermaye çıkarlarına hizmet eden onlarca araştırma projesi yürütülüyor. Ne var ki, iş tütüne gelince, TKÇS bu projelerin gerektirdiği ilişkilere ilginç bir hukuk engeli koyuyor. Sözleşmeye göre, tütün endüstrisinin ticari ve diğer müktesep çıkarları ile halk sağlığı arasında uzlaştırılamaz temel bir çatışma var ve Taraflar halk sağlığı politikalarını tütün endüstrisinin müdahalelerine karşı korumakla yükümlü. Taraf ülkelerin oybirliği ile kabul ettikleri TKÇS Uygulama Rehberi’nde bu korumanın somut olarak nasıl yapılacağının detayları yer alıyor. Buna göre, endüstriyi temsil eden şirketlerin tüm danışma ve karar süreçlerinden dışlanması gerekiyor. 

Dumansız Dünya Vakfı ne iş yapar?

Sigara şirketlerinin zarar azaltım ve ısıtılan tütün ürünü politikalarını ele aldığımız yazımızda irdelendiği üzere, PMI Dumansız Dünya Vakfı’nı 2017 yılında kurdu; çalışmaları için 12 yıl boyunca her yıl 80 milyon dolar ödenek taahhüt etti. O günden bugüne, Vakfın faaliyetleri, desteklediği projeler ve kadrosu sürekli artış gösteriyor. 

PMI’nin yatırımcılarına sunduğu raporlara göre, şirket günümüzde küresel ölçekteki faaliyetlerini iki koldan yürütüyor: Bir yandan, pazar payını büyütmek, satışını artırmak için agresif sigara pazarlamasına devam ediyor; diğer yandan, Dumansız Dünya Vakfı’nı paravan olarak kullanarak, ısıtılan tütün ürünü markası IQOS’un dünya pazarlarına sigaradan çok daha müsamahakâr düzenlemelerle girişi ve yaygınlaşması için hummalı bir çalışma yürütüyor. Bu çerçevede, Vakıf, PMI tarafından kurgulanan zarar azaltım stratejisinin uluslararası promosyonunu üstleniyor. Vakfın temel işlevi, giriş yapılacak pazarlarda üçüncü taraflarla işbirlikleri yaparak, zarar azaltım lobiciliği yoluyla kapıları IQOS’a açmak.  

“Dumansız dünya” senaryosu, geleneksel sigara ile diğer yakılarak tüketilen tütün ürünlerinin, tütün dumanının yerden yere vurulmasıyla başlıyor. Ancak Vakfa göre, toplum geneli için bırakma ve başlamama hedefleyen girişimler başarısız olmaya mahkûm, çünkü herkesin tütünü bırakması mümkün değil. Çözüm için iki şey gerekli: İlki, endüstrinin temel bir dönüşüm geçirerek, ürün geliştirme ve pazarlama faaliyetlerinde daha az zararlı ürünlere yönelmesi, hatta bunun için teşvik görmesi. İkincisi ise, tütün kullanmaya devam etmek isteyen yetişkinlerin bu ürünlere yönlendirilmeleri, hatta reklam/tanıtım ve düşük vergiyle bu ürünlerin kullanımının özendirilmesi. Oysa, önde gelen bilimciler, sağlık otoriteleri ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bu iddiaları doğrulayan ve söz konusu ürünlerin daha az zararlı olduğunu gösteren bilimsel kanıt bulunmadığına, özellikle gençlerin bu ürünlere yönelmesi tehlikesine dikkat çekerek, stratejiye kökten karşı çıkıyor. 

Tütünde zarar azaltım stratejisi, tütün kontrolü önlemlerinden, bunlara ilişkin yasal düzenlemeler, politikalar ve programlardan vazgeçilmesini, tütün kullanımının yeniden normalleşmesini getiriyor beraberinde. Bu açıdan, Vakfın sözünü ettiği endüstri dönüşümü, dev sigara şirketlerinin kendilerine biçtikleri “çözümün parçası” olma rolüne bürünerek, uzun dönemde de yüksek kârlılık peşinde gitmelerinden başka bir şey değil.  

Dünyada ve Türkiye’de Dumansız Dünya Vakfı’nın meşruiyeti

Dumansız Dünya Vakfı para saçmaya, isim yapmış bilimci ve uzmanları avlamaya devam ediyor, ancak geçen süreçte, çok sayıda ulusal ve uluslararası ölçekli kurum, üniversite ve bilimsel yayın, TKÇS’yi gerekçe göstererek, PMI ile doğrudan ilişkili Dumansız Dünya Vakfı’na boykot uygulayacaklarını, fonlarını kabul etmeyeceklerini, desteklediği çalışmaları yayınlamayacaklarını beyan etti, üyelerini ve ortaklarını uyardı. DSÖ yaptığı açıklamada, sigara şirketlerinin desteklediği araştırma ve savunuculuk çalışmalarının aldatıcı ve yanıltıcı sonuçlarına dikkat çekti, DSÖ’nün Dumansız Dünya Vakfı ile işbirliğini reddettiğini beyan etti, hükumetleri aynı tutumu göstermeye davet etti.

Dumansız Dünya Vakfı Temmuz 2019’da Türkiye’de “İstanbul Diyalogları” adını verdiği bir toplantı düzenlemeye kalkıştı, ülkede tütün ve tütün kontrolü alanında çalışan uzmanlara davet yaptı. Güya, bu toplantıda “objektif metodoloji” ile bir “dumansızlık endeksi” geliştirilecek, daha sonra endüstrinin ne kadar dönüşebildiği bu endekse göre değerlendirilecekti. Bu gelişmeye itiraz etmek ve durdurmak için TKÇS savunucuları harekete geçti, Türk Tabipleri Birliği ve birçok sağlık meslek örgütü üyelerini ve kamuoyunu uyardılar, boykot çağrısı yaptılar. Tepkiler çok geçmeden Ankara’ya ulaştı, AKP-saray kulisi devreye girdi, DSÖ Türkiye Temsilciliği sonucu önceden biliniyormuş gibi, alışıldık olanın dışında, sert, net ifadelerle toplantının kanunlara aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmesini istedi, bunun hemen ardından İstanbul Valiliği’nin toplantıyı iptal ettiği bilgisi geldi. Böylece, IQOS’u Türkiye’de özel düzenleme ile yasallaştırmak isteyen PMI önemli bir darbe yedi, Türkiye pazarına ilişkin hayallerini bir süre daha ertelemesi gerekti. 

Ne var ki, iptal kararının ardından bir yıl geçmeden, Dumansız Dünya Vakfı’nın web sitesinde bu sefer yukarıda sözü edilen TEPAV projesi boy gösterdi. Kapıdan kovulan paravan Vakfın, bu sefer Ankara’ya kalbinden girmeyi başardığı, yeniden meşruiyet elde ettiği anlaşılıyor. 

Dumansız Dünya Vakfı’nın TEPAV tercihi

Kendi tanımıyla TEPAV, “veriye dayalı politika analizi yapmak ve politika tasarım sürecine katkı sağlamak üzere bir grup iş insanı, bürokrat ve akademisyen tarafından” 2004 yılında TOBB’un öncülüğünde kurulmuş, Türkiye’nin önde gelen bir think-tank’i, yani AKP’nin siyasi karar süreçlerinde gitgide daha etkili hale gelen düşünce kuruluşlarından biri. Web sitesinde yer alan en son faaliyet raporuna göre, TOBB dışında, Avrupa Birliği Komisyonu, Dünya Bankası, İslam Kalkınma Bankası, BM Kalkınma Fonu, kalkınma ajansları, büyükelçilikler, bakanlıklar ve TÜBİTAK’tan da fon kullanan kurum, ekonomi ve dış politika ağırlıklı çalışıyor.

Türkiye’de önce uzmanlara erişerek amacını gerçekleştirmeye çalışan, ancak uzmanlardan boykot, siyasi otoriteden de kırmız kart gören Dumansız Dünya Vakfı’nın, şimdi doğrudan iktidara yakın, etkili bir think-tank ile işbirliğini tercih ettiği görülüyor. Fonlanan projenin detayları hakkında her iki kurum da bilgi sağlamıyor, ancak proje başlığından, çalışmanın geleneksel ve alternatif yeni nesil tütün ürünlerinin karşılaştırmasına odaklandığı, Türkiye sınırları ile yetinilmeyip KKTC’yi de kapsadığı anlaşılıyor. Araştırmanın sonuçlarını şimdiden tahmin etmek mümkün. Açık ki, şimdi hedef, uzmanları baypas ederek, alternatif ürünlerin üstünlüklerinin vurgulandığı TEPAV imzalı bir çalışma temelinde, bu ürünleri yasallaştıracak olabildiğince müsamahakâr bir düzenlemenin önünü açmak.

Kuzey Kıbrıs’ın projeye dahil edilmesi özellikle dikkat çekici. ABD’de kurulu Vakfın, KKTC’yi nasıl tanıdığı sorusu yanıtsız. Ancak, “Kıbrıs çalışmaları”nın TEPAV’ın uzmanlık alanlarından biri olması TEPAV’ın doğru adres olduğunu bir kez daha gösteriyor. Daha önemlisi, PMI, IQOS’u Türkiye’ye sokmak için Kuzey Kıbrıs’ı atlama tahtası olarak kullanma tercihini ortaya koymuştu. Bu amaçla, IQOS satışları Nisan 2017’de Ercan Havalimanında, Mayıs 2017’de KKTC iç pazarında başlatılmış, resmi Türkçe web sitesi kurulmuştu. Mevcut halde, IQOS Türkiye’de yasadışı yoldan, internet üzerinden pazarlanıyor; Kuzey Kıbrıs’ta ise örnek teşkil eden üç yıllık bir legal pazarlama deneyimi oluştu.

Türkiye’de kadük hale gelen TKÇS ve yeni nesil tütün ürünü sorunsalı

Birleşmiş Milletler bünyesinde neoliberal düzenin belirleyiciliğinde kaleme alınarak yürürlük kazanan sözleşmelerden farklı olarak, TKÇS’de kamu-özel işbirliklerinden hiç söz edilmiyor. Aksine, ulusal ve ulusötesi şirketlerden oluşan tütün endüstrisi tütün salgınının vektörü olarak tanımlanıyor, sermaye ve halk sağlığı arasında uzlaştırılamaz çelişki olduğundan söz ediliyor ve endüstrinin politika süreçlerinden dışlanması zorunlu kılınıyor. Tütün endüstrisinin, tüketicisini öldüren bir ürün pazarlıyor olmasından öte, halk sağlığı politikalarını baltalamak için yürüttüğü müdahalelerini açığa çıkartan çalışmaların külliyatının bu sonuçta etkili olduğu muhakkak. Sözleşmeyi özgün ve güçlü kılan, sermayeyi dışlayan bu özelliği. Bu özelliğe ilişkin hükümlere işlerlik kazandırılmadığında, TKÇS işlevsiz kalıyor. Bu nedenle, PMI ve diğer ulusötesi sigara şirketlerinin temel hedefi, günümüz hükumetlerinin de yabancısı olduğu TKÇS’nin bu özelliğini tamamen ortadan kaldırmak. 

Günümüzde Türkiye’de bu şirketler, kamu idaresinin koridorlarında cirit atıyor, çıkarlarını koruyan düzenlemeler yürürlük kazanıyor, yatırımları ve ihracatları kamu kaynaklarıyla teşvik ediliyor, vergi ve ihracat şampiyonu ilan edilip ödüllendiriliyorlar. Bu edimler, kamu idaresi ve siyasi otorite açısından TKÇS’nin ihlali, fiilen kadük hale getirilmesi, diğer bir deyişle hukuk tanımazlık anlamı taşıyor. Devreye giren Dumansız Dünya Vakfı-TEPAV formülüyle, şimdi sıra IQOS’a ve türevlerine kapının açılmasına gelmiş olabilir. Sormak gerek, İstanbul Diyalogları toplantısının iptal edilmesinin yasal dayanakları mı ortadan kalktı, yoksa Ankara’da politika değişikliği mi var? Yoksa, savrulma, yönetememe, idari kriz gibi kavramlarla tanımlanan kaotik ortamın bir başka dışavurumu mu bu?

Isıtılan tütün ürünlerine ilişkin yazımızda, sigara şirketlerinin bu ürünleri pazarlama girişimlerinin TKÇS’yi hükümsüz kılma ve toplumu yeni bir tütüne bağlı bağımlılık, hastalık, sakatlık ve ölüm sarmalının içine sokma kapasitesine sahip olduğunu irdelemiştik. TKÇS’nin yeniden canlandırılması, yeni nesil tütün ürünlerinin Türkiye’ye girişini hedefleyen girişimlerin önünün kesilmesi ve bu ürünlerin kategorik olarak üretim, ticaret ve satışının kanunla yasaklanması gerekiyor. Acilen.