'DM'nin üye yapısı ülkeyi yönetme ehliyeti bakımından iktidardan çok üstündür'

Eylül başında kuruluşu ilan edilen Dayanışma Meclisi, Cumhuriyet'i ve emeğin söz sahibi olacağı bir cumhuriyet projesini tartışmaya açtı. Çalışmaları hakkında Oğuz Oyan'la görüştük.

Haber Merkezi

Alanında uzman çok sayıda ismin biraraya gelerek Eylül başında kuruluşunu ilan ettiği Dayanışma Meclisi, bu hafta ard arda yayımladığı rapor ve bildirilirle Cumhuriyet'i ve emeğin söz sahibi olacağı bir cumhuriyet projesini tartıştı. Kuruluşunun ardından bir aya yakın bir süre geçmiş olan DM'nin çalışmaları ve ürünleri şimdiden önemli bir büyüklüğe ulaştı.

Dayanışma Meclisi büyük şirketlerin reklamlarının konuşulduğu 29 Ekim haftasında hamasi nutuklarla, bugünden uzaklaşmaya, sorunları görmezden gelmeye neden olan nostaljik anmalarla günü geçiştirmek yerine, ilanının üzerinden bir asır geçmesine rağmen Cumhuriyet'in çözülemeyen sorunları masaya yatırmayı, bu büyük sıçramayı nasıl daha ileri bir noktaya nasıl taşırızı tartışmayı tercih ediyor.

Bugün itibariyle Meclis üyesi alanında uzman isimlerin elinden çıkmış olan 10 adet rapor yayınlandı. Raporlar ekonomi, kültür, kadın, çocuk, adalet, sosyal haklar vb... başlıklara değiniyor, ve Cumhuriyet'i yenileyecek ve bir üst seviyeye taşıyacak dönüşümü tarif ediyor. 

Dayanışma Meclisi Sekreteryası'ndaki üç isimden biri olan eski milletvekili Prof. Oğuz Oyan'a raporların hazırlanış sürecini ve amacını, dikkat çeken bu Meclis'in çalışma yöntemini ve DM'nin önümüzdeki döneme ilişkin planlarını sorduk. 

***

Henüz ikinci ayını doldurmamış olduğu halde Dayanışma Meclisi'nin büyük bir üretkenlik içinde olduğunu görüyoruz. Gündemi ilgilendiren konularda açıklamalar yapıyor, tepki veriyor, öneri sunuyor. Üstelik bunu alışılmış "şikayetçi"liğe sıkışmış tavrın dışına çıkarak yapabiliyor. Tabii tüm bunların, adı üstünde bir Meclis ölçeğinde becerebilmesi de önemli. Bugüne kadarki tecrübenizi de gözönüne alarak bize Dayanışma Meclisi'nin çalışma tarzı ve içerideki tartışma-iletişim ortamı hakkında bilgi verir misiniz?

Dayanışma Meclisi (DM), üye yapısı bakımından ortak çalışma kültürüne yatkın olmak avantajını taşımaktadır. Gerçi kuruluşa katılan arkadaşlarımız, akademisyen, gazeteci, yazar, sendikacı, eğitimci, sanatçı, avukat, hekim gibi çok çeşitli meslek alanlarından geliyorlar. İlk elde akla bunun doğurabileceği güçlükler de gelebilir. Oysa böyle bir oluşum rastlantısal değildi. Öncelikle, böyle geniş bir mesleki yelpazenin sağlayabileceği kültürel/bilimsel zenginlik ortamının oluşması bilinçli olarak istendi. Türkiye’nin ön plandaki bazı bilim insanlarının DM’ye katılımı da bu zenginliğe destek verdi. Kaldı ki, önceden birbirini tanıyan/dost olan üye sayısı da az değildi.

Ama kuşkusuz ortak paydalar bakımından bundan fazlası vardı: Kurucu üyelerimiz ve bugünlerde Meclis’e katılması beklenen arkadaşlarımız, ülkenin ve dünyanın toplumsal/siyasal sorunları karşısında asla sessiz kalmayan ve bunlara müdahale edebilmek konusunda kendilerini sorumlu hisseden bireylerden oluşmaktadır. Bu da onları ideolojik düzlemde birbirine yakınlaştırmaktadır. Kapitalizmin aşılması gerektiği asgari müşterek noktasından sosyalizmin kaçınılmaz olduğu düşüncesine giden oldukça dar bir ideolojik spektrumdur bu. Öyle ki, somut siyaset düzleminde farklı kökenlerin varlığı dahi bu siyasal/ideolojik yakınlığı olumsuz etkilememektedir. 

Bu özellikler, DM’nin tartışma ve iletişim kurma biçimlerini olumlu yönde etkilemektedir. Sekretarya da bu süreci kolaylaştırıcı bir rol üstlenmektedir. Belirli güncelliği olan alanlarda raporlar hazırlanması, bunların da konuyla ilgili uzmanlıkları olan arkadaşlar tarafından bir komisyon çerçevesinde üretilmesi şimdiye kadarki etkinliklerimizin merkezinde olmuştur. Raporlar önce komisyon içinde tartışılıp belirli bir biçime bağlandıktan sonra sekretaryaya iletilmektedir; sekretarya, gerekli görürse, bazı düzeltme/geliştirme önerilerini komisyonla paylaşmakta ve raporun yeni biçimini DM’ye iletmektedir. DM üyelerinden gelen son öneriler de dikkate alınıp sekretarya rapora nihai biçimini vermektedir. Şimdiye kadar bu işleyişte fazla bir aksama olmadı; ama kuşkusuz daha iyisini yapabilmek için süreci geliştirmeye açık olmalıyız.

Kısa süre önce "Cumhuriyet’in 97. Yılını Dayanışma Meclisi’ne yakışır bir biçimde anmak ve Yeni Bir Cumhuriyet’in ilke ve yapı taşlarını oluşturmak üzere Dayanışma Meclisi üyelerinin büyük bölümünün katıldığı komisyonlar kurulmuştur" duyurusunu yapmıştınız. Son birkaç gündür de bu raporları paylaşıyorsunuz. Şimdiye kadar Ekonomi-Politik Komisyonu Raporu, Sanayi ve Kalkınma Komisyonu Raporu, Sosyal Politika ve Çalışma Yaşamı Komisyonu Raporu, Çevre Komisyonu Raporu, Sağlık Komisyonu, Raporu Eğitim Komisyonu Raporu, Kültür Komisyonu Raporu, Kadının Toplumsal Eşitliği Komisyonu Raporu, Adalet Komisyonu Raporu ve Uluslararası İlişkiler ve Savunma Komisyonu Raporu yayınlandı. Böylece neredeyse bir ülkenin tüm ihtiyaçlarına değinen üretimler yapılmış oldu. Bünyenizde çok sayıda uzman olduğunu biliyoruz. Bu rapor başlıklarını neye göre seçtiniz ve nasıl bir sistematikle hazırlandı anlatabilir misiniz?

Gerçekten de, Cumhuriyet’in 97. Yılını Dayanışma Meclisi’ne yakışır bir biçimde anmak ve Yeni Bir Cumhuriyet’in ilke ve yapı taşlarını oluşturmak üzere Ekim ayı başında Dayanışma Meclisi bünyesinde 11 komisyon kuruldu. Amacımız, bir aylık süreçte DM üyelerinin büyük bölümünün katılarak doğrudan sorumluluk üstlendiği metinler üretmek ve 29 Ekim’e kadar bunları kamuoyuyla paylaşmaktı. Bunun iki temel zorluğu vardı. Birincisi, ortak bir metin yazımında daha önce işbirliği yapmamış arkadaşlarımızın hızlı bir biçimde bilgi üretimi, paylaşımı ve tartışılması sürecine uyum sağlamalarının sağlanmasıydı. Buradaki başarı, eğer varsa, her bir komisyonun kendisine bir sekreter veya sözcü belirleyerek ve kendi bünyesinde çevrim-içi iletişimi sağlayacak bir özel hat kurarak hareket etmesiyle ortaya çıktı. 

İkinci mesele içeriğe ilişkindi ve daha fazla zorluk taşıyordu. Mümkün olduğu ölçüde durum tespitinin kısa tutulması, buna karşılık geleceğe ilişkin önerilerin daha fazla ayrıntılandırılması isteniyordu. Tarihsel sürece ve mevcut duruma ilişin tahliller herkesin daha fazla bildiği/ilgilendiği konulardı. Ancak iş geleceğe ilişkin öneriler geliştirmeye, bunları Yeni Bir Cumhuriyet çerçevesi içine yerleştirmeye, bu çerçevenin de kapitalizmi aşan bir toplumsal düzeni tarif etmesine gelince, oydaşmanın (konsensüsün) sağlanması elbette biraz daha çaba gerektirmekteydi. Sorun sadece tek bir komisyonun iç uyumundan, hatta komisyonların tamamı açısından mümkün olduğu ölçüde ortak bir dilin benimsenmesinden ibaret de değildi. Yeni Cumhuriyet/ yeni toplum projesinde bakış açılarının da önemli ölçüde ortaklaştırılması gerekiyordu. Bunu söylemek belki bana düşmez ama bunun büyük ölçüde gerçekleştirilebildiğini düşünüyorum.

Ele aldığımız konu başlıkları kuşkusuz çoğaltılabilirdi. Ama konuyu fazla dağıtmamak için şöyle bir sınırlandırıcı varsayımla yola çıktık: Cumhuriyet Deklarasyonu Komisyonu hariç, 10 komisyonun konu başlıkları seçilirken, bugünkü somut gereksinimlere yanıt verebilecek icracı bakanlıklar gibi düşünüldü. Daha elle tutulur öneriler geliştirebilmek istedik. Laiklik, emperyalizm, kamuculuk gibi bir takım kavramlar üzerinden konu başlıkları açmadık ama bu kavramlar komisyonların metinlerinde yeri geldikçe güçlü vurgularla yer aldı. 

Herkes görüşünü sunabildi mi, ciddi tartışmalar yaşandı mı mesela merak ediyoruz? Malum ülkedeki tartışma kültürü kimsenin kimseyi dinlememesi üzerine kurulu, sizde böyle bir sorun yok anladığımız kadarıyla. 

Görüşünü sunmak isteyen açısından hiçbir güçlük yaşanmadı kuşkusuz. Ama komisyonların tüm üyeleri aynı ölçüde üretim ve tartışma sürecine katıldılar dersek yanlış olur. Bu durum komisyonlara göre değişti de denilebilir. Ama bütün komisyonlar için ortak olan durum, komisyon sekreteri/sözcüsünün eşgüdüm rolü ile metnin ilk taslağını hazırlayanın entelektüel rolü (ki genellikle iki rol aynı kişide birleşebilmiştir), metnin oluşması ve olgunluk düzeyinin belirlenmesinde kritik önemde olmuştur. Ama buna, bazı komisyonlarda çok aktif biçimde yürütülen bir iç tartışma ortamının katkısını eklemezsek, eksik değerlendirme yapmış oluruz. 

İlk soruya verdiğim yanıtın daha ilk cümlesinde “Dayanışma Meclisi, üye yapısı bakımından ortak çalışma kültürüne yatkın olmak avantajını taşımaktadır” demiştim. Bunu tüm süreç boyunca yakından sınama fırsatımız oldu. Ama şunu da unutmayalım: Bu kadar nitelikli insanın bir arada olduğu bir Meclis’in çeşitli konu başlıklarında ortak görüşleri benimsemesi dünyanın hiçbir yerinde kolay iş olmamıştır. Bu açıdan bakılınca, doğrusu süreç bizim öngördüğümüzden bile çok daha sorunsuz bir biçimde işledi. Tüm katkı veren arkadaşlarımızı ve eleştirileri tümüyle dikkate alınamadığı halde bunu sorun yapmayan üyelerimizi bu bakımdan kutlamak isterim.

Bu raporlara bakınca Dayanışma Meclisi'nde ülkeyi yönetebilecek fikri altyapının hazır olduğu görülüyor. Siz de buna katılır mısınız?

Bu sorunuza aslında ikinci yanıtımın sonunda değinmiştim. Amacımız biraz da buydu. Gerçi bunu çok abartmamak da gerekir. Yapılacak hazırlıkların çok daha kapsamlı ve çok daha geniş bir toplumsal çevreyi kapsayıcı nitelikte olması gerekir. Ama eğer “başlamak işin yarısıdır” deyişini izlersek burada yapılmak istenen bir ilk ivmenin verilmesidir. Şimdi bunu yeni projelerle ve yeni katılımlarla sürdürmek için iki ay öncesine göre daha hazırlıklı olduğumuz söylenebilir. Umarız ortaya çıkan görüşlerimiz, tüm toplumda “Yeni Bir Cumhuriyet”in fikri altyapısına daha fazla katkı yapılmasını kışkırtıcı nitelikte olur.

Şunu da eklemeden geçmek istemem: Ülkeyi yönetme ehliyeti bakımından bugünkü Dayanışma Meclisimizin üye yapısı, mevcut iktidarın siyasetçi/bürokrat kapasitesiyle karşılaştırılamayacak kadar üstündür. Fikri altyapı ise başka bir şeydir; Cumhuriyet yıkıcısı bir dinci rejimi tarihin çöp sepetine atarak emek eksenli bir yeni Cumhuriyet kurmak isteyen bizlerin fikri altyapısı her zaman hazırdır. Komisyon raporlarını hazırladığımız süreden bile daha kısa bir sürede yeni tür bir siyasi iktidarın ilk biçimlendirmesini tamamlamak mümkündür.

29 Ekim'de bir panel düzenlenecek ve videosu kamuoyuyla paylaşılacak. Nasıl bir içeriği olacak biraz bilgi verir misiniz?

29 Ekim akşamı düzenlenecek panel, Barış Terkoğlu eşgüdümünde Serpil Güvenç, Fatih Yaşlı ve benim katılımımla gerçekleşecek. Bu panelde esas olarak Cumhuriyet raporlarımızın izlediği yolun benimsenmesi, yani Cumhuriyet tarihine özlü bir bakışı takiben bugünkü durum saptamasına gelinmesi, oradan da Yeni Bir Cumhuriyet’in kurucu unsurlarının neler olması gerektiği üzerinde durulması beklenmelidir. Aramızdaki rol paylaşımını 28 Ekim tarihinde sonuca bağlamamız öngörüldüğünden şimdilik bu kadarla yetinmek isterim.

Son olarak önümüzdeki dönem için Dayanışma Meclisi'nin takviminde paylaşabileceğiniz planlamalar var mı?

Önümüzdeki dönemde önce yeni katılım talepleri konusunda kararlarımızı alacağız. Daha sonra Türkiye’nin gündeminde öne çıkan başlıklar üzerinde kısa veya uzun kapsamlı raporlar hazırlama deneyimimizi sürdürmek ve pekiştirmek niyetindeyiz. Kamuoyunda daha görünür olmak ve Cumhuriyetçi geniş halk kesimleriyle ve onların örgütlenmeleriyle daha fazla ilişkiye geçebilmek de gelecek planlarımız arasında bulunmaktadır.