Dinlemenin ve İzlemenin Ritmi | Antonio Vivaldi

Dinlemenin ve İzlemenin Ritmi'nde bu hafta Antonio Lucio Vivaldi'ye yer veriyoruz.

Haber Merkezi

Bugünkü köşemizde Vivaldi’in hayatına ve çalışmalarına göz atıp ardından en meşhur eseri olan ‘Dört Mevsim’ başlıklı dört keman konçertosundan oluşan set halindeki konçertolarını dinleyeceğiz.

Yaşamı boyunca bir besteci, öğretmen, keman virtüözü olması yanı sıra Roma Katolik Kilisesi’nde de papaz olan Antonio Lucio Vivaldi, 4 Mart 1678 günü o dönemlerde Venedik Cumhuriyeti’nin başkenti olan Venedik şehrinde büyük bir deprem yaşandığı bir gün dünyaya geldi. Annesinin bu uğursuz günde dünyaya gelen çocuğunu gelecekte kötülüklerden uzak olmasını istediğinden dini eğitim almaya yönlendirdiği rivayet edilir. Küçük yaşlarda geçirdiği bir takım sağlık sorunları da hayatının ilerleyen yıllarında da olumsuz etkisini gösterdi. Hem berber hem de kemancı olan babasından ilk müzik derslerini aldı, daha sonra kapsamlı bir müzik eğitimine tabi tutulduğu da düşünülmektedir.

Henüz yirmi beş yaşındayken hayatının çoğunu geçireceği kimsesiz çocukların evi sayılan Ospedale della Pietà’da, hem bir papaz hem de müziğe yetenekli kız öğrencilerin keman öğretmeni ve besteci olarak çalışmaya başladı. 500’den fazla konçerto (çoğu keman için), 94 opera (20 kadarı eksiksizdir), 90 kadar oda müziği eseri (sonatlar ve trio sonatlar) birçok oratoryo ve kantat içeren yüzlerce eser yazdı, kendi zamanında tüm Avrupa’da tanınmış, eserleri her yerde seslendirilen bir besteci oldu. 

Vivaldi’nin çocukluğunda geçirdiği hastalık daha sonraki olgunluk yıllarını etkiledi. Bu astım benzeri bir hastalıktı. Bu keman çalmasını ve beste yapmasını engellemediyse de nefesli bir çalgı çalmasına mani oldu. On beş yaşında başladığı dini eğitim sonucu yirmi beş yaşında kilisede görevlendirildi fakat bir yıl sonra rahatsızlığı yüzünden ayinleri tamamlayamamaya başladı ve papaz olarak kalmasına rağmen ayin görevlerinden muaf tutuldu. Yaşamında dini görevi nedeniyle Kızıl Papaz olarak bilinen besteci yazdığı 500’den fazla konçerto ile bugün daha çok Konçertonun Babası olarak adlandırılıyor.

Vivaldi'nin müziği dönemine göre oldukça yenilikçi hatta devrimci denilebilir. Armonik karşıtlıklar, yenilikçi ezgi ve temalar, çoğu gösterişli, esprili ve coşkulu bir anlatımla doludur. Eserleri Amsterdam’da basıldığı ve tüm Avrupa’ya yayıldığı için birçok besteci Vivaldi’nin müziğinden etkilendi. Johann Sebastian Bach, konçerto stilini ondan öğrendi ve eserlerini başka çalgılara uyarladı.

Operaları Venedik, Mantua ve Viyana'da pahalı ve bir o kadar da başarılı temsillerle gerçekleştirildi. Buna rağmen, hayatının son yıllarında gözden düştü ve dönemin müzik zevkleri değişmeye başladıkça eserleri daha az seslendirildi. 1741’de Kutsal Roma İmparatoru VI. Charles ile tanışması ve kraliyet himayesinde müzik yöneticisi olma umuduyla Viyana’ya yerleşse de bir yıl geçmeden İmparator yaşamını yitirdi. Vivaldi de aynı yıl giderek yoksullaştı ve kötü olan sağlığı daha da bozuldu. Besteci eserleriyle beraber iki yüz yıl kadar neredeyse tamamen unutuldu. 28 Temmuz 1741’de hayata veda etti ve Viyana yakınlarında bir kamusal mezarlığa basit bir şekilde defnedildi.

20. yy. başlarında ünlü bir kemancı olan Fritz Kreisler’in Vivaldi tarzı başlığıyla bir konçerto yayınlaması ve benzer çalışmalar sonucu Vivaldi tekrar gündeme gelmeye başladı. Eserlerinin araştırılmaya başlanması için bazı akademisyenler teşvik edildi. 1926'da İtalya’da, Turin / Piedmont’taki bir manastırda on dört cilt eseri bulunmuş ve sonra daha da fazlası keşfedilmiştir. Antonio Vivaldi’nin eserleri halen Avrupa’nın çeşitli kütüphanelerinde keşfedilmeye devam etmektedir. Yaşamında kazandığı ve sonradan kaybettiği büyük şöhret, 20. yy.'da Avrupa ile sınırlı kalmamış, katlanarak artmıştır.

Mevsimler

Dört Mevsim serisi bestecinin ‘Il Cimento dell‘Armonia e dell‘Inventione’ (Uyum ve Buluş Arasındaki Yarış) başlığı altında yayımlanan on iki konçertosunun ilk dördüdür. Her bir konçerto yılın bir mevsiminin müzikal ifadesini içerir. Bestecinin en bilinen eseri olmakla beraber klasik müzik tarihinin de en meşhur eserlerinden biridir. Mevsimlerin sanatta işlenmesi konusunda akla ilk gelen eser şüphesiz Vivaldi’nin konçertolarıdır. Dört Mevsim’in bu kadar meşhur olmasında 20. yy. ortalarından bu yana yapılan araştırmalar ve kayıt teknolojisinin gelişimi gibi araçlarla tekrar gün yüzüne çıkan eserin radyo ve televizyonculukta, reklamcılıkta sık kullanılmasının payı büyüktür.

Mevsimler Barok dönemin müzik sanatı anlayışına göre bir devrim niteliği taşımaktadır çünkü o döneme kadar hiçbir besteci yazdığı çalgısal müziğe bir şiir eşlik etmesini ya da bir şiir üzerine çalgısal müzik yazmayı hayal etmemişti.  Amaç her konçertodan önce yer alan bir sone ile kişinin dinlediği müzikte yaratılmış etkileri ve metnin salt müzik biçimindeki yansımalarını hayalinde canlandırmasıdır. (Ör. bir derenin sakinliği, hafif esen rüzgar, fırtınalı bir hava gibi doğa olaylarının yanı sıra yazın sıcaktan hissedilen rehavet, kışın ateşin başında hissedilen huzur gibi insana ait duyguları da yansıtır.) Dört Mevsim bu özelliğiyle programlı müziğin (konusunu bir metin ya da başka bir olaydan alan müzik türü) en ayrıntılı ve en eski örneğidir.

Mevsimlerle ilgili bazı anlaşmazlıklar müzik camiasında sürmektedir. Örneğin; müziğe eşlik eden soneleri aslında kimin yazdığı, müziğin mi sonelere yoksa sonelerin mi müziğe eşlik etmesi amaçlandığı gibi tartışmalar günümüzde de devam etmektedir.

Şimdi Antonio Vivaldi’nin her yeni nesil tarafından yeniden keşfedilen ve popüleritesini hiç kaybetmeyen eserleri, Dört Mevsim adlı konçertolarını ünlü İtalyan Barok topluluğu Il Gİardino Armonico’nun benzersiz yorumuyla dinliyoruz.