Dinciden barış temsilcisi olur mu?

Müslümanlar arasında Yahudi düşmanlığını azaltmakla görevlendirilen kişinin, Nurhan Soydan, Müslüman Kardeşler sevdalısı ve Türk faşistleri Ülkücüler'in sempatizanı durumunun gizlenememesi "projenin" hayat bulmasına şimdilik ket vurdu.

Tevfik Taş

Almanya'da yaşayan göçmenler arasında yaygınlık kazanma eğilimi taşıyan dinsel örgütleri bir çatı altında tutup, denetleme motivasyonuyla hareket etmenin devlet nezdinde hatırı sayılır bir tarihi var. Habsburg Hanedanlığı sınırları içinde yaşayan Balkan kökenli etnik/dinsel azınlıklardan kaynaklı 20. yüzyıl başına ait tanımlı yasalardan mahrum Almanya, bu eksiğini geç de olsa "telafi" etmeye dönük çabalarına hız veriyor.

Dinlerin Barış Sorumluluğu (Friedensverantwortung der Religionen) markası altında 2017 Mayıs ayında gündeme getirilen "üç semavi din"in temsilcilerinin antisemitizm başlığında konuşlandırılması çabası, seçilen Müslüman temsilcinin temsil ettiği çatı örgüt hakkında Alman iç istihbarat örgütünün yayınladığı 2019 raporu ile kriz başlığına dönüştü. 

Almanya Eski İçişleri Bakanı Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble'nin Alman İslam Konferans'larına 2006 yılında start vermesi ile başlayan denetleyerek yönetme çabaları, her yıl tekrar edilerek "geleneksel" hale getirildi. Önce "Müslüman örgüt temsilcileri" üzerinden örgütlenen Alman İslamı operasyonu, zamanla herhangi bir cemaate bağlı olmayan "sivil toplum kuruluşları"nı da kapsayarak, tek tek kişilerin de içinde yer aldığı bir terbiye etme/şekillendirme konferansları görünümüne büründü. 

Liberal İslam projesine soyunan Seyran Ateş gibi cemaatsiz cami temsilcileri ile hem içerde hem de dışarda ciddiyeti sorgulanır hale evrilen konferanslara, Ali Ertan Toprak gibi liberal Yeşiller transfer edilerek Sünni İslam'ı dengeleme amaçlı Alevi kitlesini temsilen kişiler de eklendi. Maksat dinsel cemaatler karşısında "tarafsız olmak"dı!

Ortak noktaları liberalizm

Navid Kermani gibi İran asıllı gazeteci-yazardan, Türk asıllı eski solcu yazar Ferudun Zaimoğlu'na, Necla Kelek gibi sosyologluğu da gazeteciliği de fevkalade tartışmalı "bireysel Müslümanlar" bu koroya dahil edildi. Meraklı TV izleyicileri önünde "fanatik İslama karşı liberal İslam" müsamereleri düzenlendi. Necla Kelek ve Seyran Ateş bu müsmerelerin ilgi çeken aktörleri olarak ana akım medyada sıkça boy göstererek, "isim ve kariyer yaptı"lar.

CDU'lu eski ama her dönem etkin İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble'nin emekçi göçmenlere dönük  başlattığı kurumsallaştırarak/dinselleştirerek denetleme/yönetme siyasetini takip eden sosyal demokrat Dış İşleri Bakanı Heiko Maas, İslamcı kimliğini gizleme gereği duymamış türbanlı Nurhan Soykan'ı "Din ve Dış İşleri" projesinde danışman olarak göreve çağırdı. 

CDU, iç politik kaygılarla AfD'den rol çaldı

Alman emperyalizminin yönetme stili açısından son derece tutarlı olan bu hamleye, biraz da iç siyasi dengelerin basıncıyla ilk itiraz bizzat koalisyon ortağı CDU'lu bir milletvekilinden geldi. CDU'nun din işlerinden sorumlu milletvekili olan Christoph de Vries'in Nurhan Soykan'ı Alman iç istihbarat örgütü raporuna dayanarak içinden geldiği kurum üzerinden "sorunlu" ilan etmesi umulandan daha büyük destek buldu. 

Alman siyasetinin düzen ana muhalefetini temsil eden Almanya İçin Seçenek (AfD) partisinin etnik köken alerjisinden kaynaklı itirazlarını dahi bastıran bu rol çalma çabası, düzenin liberal aktörleri arasında dahi sürpriz olarak karşılandı.

Örnek vermek gerekirse: İsrail doğumlu olup, Arap kökeni ve İslam aidiyetinden olmasına rağmen "müslümanlar arasında antisemitizm" üzerine yaptığı çalışmalar ile ün kazanan Alman yurttaşı Ahmad Mansour, Almanya Merkez Konseyi Başkan Vekili Nurhan Soykan'a dış işlerinde görev verilmesini "kurumun sorunlu temsilcisi" diye tepkiyle karşıladı.1

SPD'li Dış İşleri Bakanı Heiko Maas'ın AfD'ye gelmeden bizzat ortağı CDU tarafından şiddetle eleştirilmesi, kararın bir boyutuyla AfD'ye prim yaptırılmama kaygısına tekamül ettiğini gösteriyor. Nihayetinde eleştiriler havada kalmadı ve yobazlığa karşı savaş vermesi için davet edilen yobazın görevi iptal edildi. 

Barış elçisi dedikleri İhvan sevdalısı ve faşist sempatizanı çıktı

Müslümanlar arasında Yahudi düşmanlığını azaltmakla görevlendirilen kişinin, Nurhan Soydan, Müslüman Kardeşler sevdalısı ve Türk faşistleri Ülkücüler'in sempatizanı durumunun gizlenememesi "projenin" hayat bulmasına şimdilik ket vurdu.

Alman burjuvazisinin işçi sınıfı hareketi karşısında din ve dinsel ideolojiler ile tarihsel halvetli durumunun çıktısı olarak şekillenen Alman Anayasası'nda laiklik ilkesinin olmaması, dinsel örgütlenmelerin konum ve işlevlerini tanımlamada her dönem "keyfi politikalar"a alan açtı. 

Nurhan Soydan kararı ve ardından gelişen olaylar silsilesi, sağ ile sosyal demokrasinin aslında ne kadar geçişken ve süreklilik içinde çalıştığının bir çıktısı olarak da okunabilir. Schäuble ya da Maas, CDU ya da SPD, değişen bir şey yok. 

Dahası Navid Kermani ya da Feridun Zaimoğlu, Necla Kelek ya da Seyran Ateş, Ahmad Mansour ya da Christoph de Vries hep aynı düzlemde hep aynı parametreler içinde siyaset yapıyorlar: Dinsel yobazlığa karşı hafifletilmiş dinsel kimlikler... Yeter ki verili düzen bozulmasın.