Devrimin öngününde Lenin: Mavi Defter

1917 Şubat Devrimi ve 3-4 Temmuz Gösterileri sonrasında yaşanan fırtınalı olayları Lenin’i merkeze alarak, onun devrime olan inancını, kararlılığını, yoldaşları ile olan tartışmalarını capcanlı bir dille anlatır Emmanuel Kazakeviç “Mavi Defter”de.

Duygu Dombaz

“Paris komünü, dünya işçileri için bugün hâlâ geçerliliğini koruyan pek çok ders içeriyordu. Herkesten öte, bu dersleri eksiksiz şekilde anlayıp açıklayan Lenin oldu. Bu derslerden en önemlisi, Marx’ın da ısrarla vurguladığı gibi, tüm ülkelerde işçilere sosyalizme giden uzun ve zorlu yolda önderlik edecek güçlü, berrak görüşlü ve disiplinli bir komünist partinin vazgeçilmez olduğudur.”1 Böyle yazıyor William Z. Foster “Üç Enternasyonalin Tarihi” adlı kitabında. Foster’ın bahsettiği bu uzun ve zorlu yolun sonunu, yani devrimin öngününü, 1917 Şubat Devrimi ve 3-4 Temmuz Gösterileri sonrasında yaşanan fırtınalı olayları Lenin’i merkeze alarak, onun devrime olan inancını, kararlılığını, yoldaşları ile olan tartışmalarını capcanlı bir dille anlatır Emmanuel Kazakeviç “Mavi Defter”de.

Şubat Devrimi sırasında İsviçre’de bulunan Lenin, bunun devrimin ilk aşaması olduğunun tahlilini yapar ve yirmi kişilik bir Bolşevik grubuyla 3 Nisan 1917’de İsviçre’den Rusya’ya döner. Petrograd’a varan Lenin ünlü Nisan Tezleri’ni açıklar ve geçici hükümetin bir burjuva hükümeti, yürüttüğü savaşın da bir emperyalist savaş olduğunu söyler. Geçici hükümet bir yandan emperyalist savaşı sürdürme politikası güder, bir yandan da devrimi silahsızlandırmak ve Bolşevik Parti’yi ezmek için devrimci birlikleri cepheye sürer. Sokak gösterileri dağıtılır, merkez komite üyeleri hapse atılır ve Lenin hakkında yakalama kararı çıkarılır. V.İ. Lenin 1917 yazında yoldaşlarının tavsiyesi üzerine Petrograd’dan Raziliv Gölü kenarına bir işçi ailenin yanına yerleşir. “Mavi Defter” herkesin çok korunaklı bir yerde (Avrupa’da lüks bir hayatın içinde olduğu bile söylenmiştir) kaldığını sandığı Lenin’in Zinovyev ile birlikte bu gölün kenarında eski bir parti neferi ve işçi olan Yemelyanov’un kulübesinde geçirdiği zamanın anlatısıdır. 
   

 

Lenin ve Zinovyev önce Yemelyanov’un evinde kalırlarken, sonra tehlikeli durumların baş göstermesi üzerine ikinci görseldeki kulübeye geçmişlerdir.

1917 Temmuz günleri… İki kayık gölde süzülerek Lenin, Zinovyev, Yemelyanov ve dört oğlunu kulübeye getirir. Lenin burada Temmuz günlerinden sonra “Tüm iktidar Sovyetlere” şiarının geri alınması, geçici hükümetin silahlı bir ayaklanma ile devrilmesi gerektiği konularında disiplinli bir şekilde yazmakta ve partiyi yönlendirmektedir. Lenin, hakkında büyük bir kara propaganda bulunmasına, yakalandığında muhtemelen öldürüleceğini bilmesine rağmen hiç karamsarlığa düşmez, devrimi düşünüp anlatmaktan geri durmaz. Öyle ki birlikte kaldığı evde işlerini yaparken kucağında çocuğunu taşıyan anneye, sosyalizmde çocuk bakımının nasıl toplumsallaşacağını, bu görevin kadınların üzerinden alınarak kadınların nasıl çalışma ve toplumsal yaşama katılacağını anlatır:

“Çocuk yuvalarımız olmalı ki anneler günlük uğraşlardan biraz uzaklaşabilsinler.”2

Onu hayalci bulan Zinovyev, Lenin’in tüm bunları anlatırkenki ciddiyetine ve inanmışlığına şaşırır. Ona göre yakın zamanda gerçekleşmeyecek bir hayali anlatmaktadır yoldaşı.

Romanın büyük bir bölümünü Lenin ve Zinovyev’in karşılıklı konuşmaları ve tartışmaları oluştur; bu tartışmalar boyunca ve iç seslerin verildiği bölümlerde Zinovyev’in Lenin’in tam karşıtı şekilde karamsar olduğunu, kitlelerin gücünden korktuğunu ve sınıfa güvenmediğini görürüz. Zinovyev sıklıkla 3-5 Temmuz’da geri çekilmelerini, Pravda’nın kapatılmasını, yoldaşlarının tutuklanmasını sayıklar. İkisi arasındaki şu konuşma dikkat çeker:

Önceki gün Zinovyev sabah gazetelerini okurken Lenin’e acı acı: “Kitleler gücün karşısında ne çabuk selam duruyor,” demişti. Ona yüzünü dönmeden Lenin hemen, “Kendileri bir güç haline gelene kadar bu böyledir.” yanıtını verdi. (Sayfa 18)

Zinovyev, Lenin’in yakın gelecekte iktidarı alıp bundan sonra Rusya’da kurulacak devlet tipinden bahsedecek kadar gerçeklik duygusunu kaybettiğini düşünür; ona göre o günkü Rusya’da cehalet, gericilik, medeniyetsizlik vardır. Zinovyev’in böyle bir ülkede iktidarı almaktan korktuğunu, gerçeklik adı altında devrimin olabilirliğini sorguladığını görürüz. Zinovyev onun sağduyulu ve uzlaşmacı olmadığını söyler. Evet, uzlaşmacı değildir Lenin çünkü burjuva hükümeti ile uzlaşılacak hiçbir nokta bulunmamaktadır.

Yemelyanov güldü ve sonra da sordu: “Peki devrim yakın mı, Vladimir İlyiç? Kısa bir sessizlik oldu. Zinovyev, Lenin’i tam olarak gözünde canlandırabiliyordu, gözünü kısmış yüzünde de yoğunlaşmış ciddi bir ifade olmalıydı. “Yakın. Devrimi gerektiren esas sorunlardan biri bile çözülemedi henüz. Eğer burjuvazi savaşa hemen bir son verebilse, sekiz saatlik iş gününü ve işçilerin üretim üzerindeki kontrolünü tanıyabilse. Kapitalistlerin ve silah tacirlerinin kârlarını kısıtlayabilse o zaman devrimi durdurabilirdi. Ama o zaman da o burjuvazi olmazdı. O zaman Ryabuşinski ve Bublikov kolaylıkla gelip Partimize katılırdı. Yakında çok yakında. O zaman senin şu üç tüfeğe ihtiyacımız olacak.” (Sayfa 20, 21)

Lenin devrimin öngününde olduğunu biliyor, buna göre tedbirler alıyor; geçici kazanımlar ve eldekini kaybetmek uğruna atacağı adımlardan geri durmuyor ve mutlaka iktidara kilitleniyordu. Bu adımlardan birisi Temmuz’da “Bütün iktidar Sovyetlere” sloganının geri çekilmesi konusunda Lenin ve Zinovyev tartışıyorlar:

“Hiç beklenmedik bir geri dönüş. Ne yani? Günün en popüler sloganını geri mi çekeceğiz? Bütün iktidar Sovyetlere! Hem de böyle bir zamanda. Leninist bir sloganı? Senin sloganını! En sevdiğin sloganı senin bulup çıkarttığın sloganı! Nasıl bu kadar serinkanlılıkla vazgeçebiliyorsun? Anlayamıyorum! İnanılmaz! Ve ayrıca son derece de olanaksız benim görüşümce. Neden? Kitleler bu slogana alıştı. Evet, evet, bunu dikkate almak zorundayız.”

“Benim için Temmuz olaylarının sonuçları bir şeyi açığa kavuşturdu. İktidar bağımsız hareket eden devrimci proletaryanın eline geçmeli. O zaman Sovyetler yeniden ortaya çıkacak ama şimdikiler gibi devrimi satan Sovyetler olmayacak. Mücadele deneyimiyle yenilenmiş, canlanmış, ıslah olmuş Sovyetler olacak.”

“Bunların hepsi doğru, ama değer mi hiç…”

“Kitlelere doğruyu söylemeye mi? Tabii ki değer. Kitleler gerçeği bilmeli. Aldatmaktan daha tehlikeli bir şey olamaz.” (sayfa 25, 26)

Romanda Dzerjinski ve Sverdlov da yer alırlar. Sverdlov ve Dzerjinski, kulübeye Lenin’i ziyarete geldiklerinde, o da partinin 6. Kongresi’ne hazırlanmaktadır ve onlardan çeşitli bilgiler alır. İkisinin de Lenin’in görüşlerini benimsediklerini söylemeleri Zinovyev’i epey şaşırtacaktır. Misafirlerin kayıkla uğurlanmasının ardından yoldaşlarının onun hakkında söylediklerini okuruz:

“Alçakgönüllü, kibirden çok uzak. Bir liderde bu özelliğe pek az rastlanır,” dedi Sverdlov.

“Bir fener gibi etrafını aydınlatıyor, saf bir ışığı var,” dedi Dzerjinski.

“İnsancıl ve nazik,” dedi Sverdlov.

“Düşmanlarına karşı çok sert ama yalnızca düşmanlarına karşı,” dedi Dzerjinski.
(Sayfa 79)

“Mavi Defter”, yaşamın böylesine zorlu bir döneminde bile Lenin’in devrimciliğine ve insancılığına dair kanlı canlı bir portre sunuyor okura. Karşılaştığı tüm işçileri ilgiyle dinleyen, onların tüm sorunlarını merakla öğrenmek isteyen bir devrim önderi; yanında kaldığı emekçi aileye günlük işler konusunda istekle yardımcı olan, çocuklarla dostane ilişkiler kuran bir yoldaş olarak çıkıyor karşımıza. Zinovyev ikisi arasında geçen hararetli tartışmadan sonra Lenin’in çocuklardan birinin yanına giderek sakince, hayatın olağan akışında yaptığı mantarlar hakkındaki sohbeti şaşkınlıkla izler. 

“Karanlık mehtapsız bir geceydi. Zaman geçiyordu. Lenin ceketinin cebinde duran mavi defterin taslağını yokladı. ‘Mavi defterim, iste burada’ diye düşündü gülümseyerek. ‘Broşürümü yakında bitirmek istiyorum. Ama başarabilecek miyim? Göreceğiz bakalım, istasyonda ve hedefime giden yoldaki diğer duraklarda beni neler bekliyor. Daha kim bilir ne kadar var ne kadar daha.” (sayfa 124) 

Lenin’in yoldaşlarından getirmelerini istediği ve elinde tuttuğu mavi defter, Finlandiya’daki mecburi ikameti sırasında kaleme aldığı “Devlet ve Devrim”in taslağıdır. Bu sırada devrimci kriz patlak verir ve eser tamamlanmadan broşür halinde yayınlanır. Lenin “Devlet ve Devrim”in birinci basımına yazdığı sonsözde şöyle diyecektir: “Devrim deneyimini yaşamak, devrim deneyimi üzerine yazmaktan daha zevkli ve yaralıdır.”3

Bundan 103 yıl önce Komünist Parti önderliğinde mücadele eden işçi ve köylüler “Şimdi zamanı değil ya da kitleler buna hazır değil,” demeden Çarlık rejimini ve kapitalizmi yerle bir etti ve uluslararası emperyalizm en zayıf halkasından kırıldı. 103 yıl sonra ise insanlık hâlâ salgınlarla, işsizlikle, ağır sömürü koşullarıyla mücadele etmektedir. “Bu düzen değişmeli!” dediğimizde “Değişmeden de oluyor, bakın ileri Avrupa ülkelerine,” diyenler salgın ile birlikte o çok övdükleri ülkelerin kendi vatandaşlarını nasıl ölümle baş başa bıraktığını gördüler. Tüm bu çürümüşlükten örgütlenerek çıkmak ve bu düzeni değiştirme iradesini ortaya koymak 1917’nin o kararlılığıyla mümkün. “Mavi Defter” yolumuzu aydınlatıyor.

  • 1. Foster W.Z., Üç Enternasyonalin Tarihi, Çev: C. Saday, Yazılama Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2011, ss.101.
  • 2. Kazakeviç E., Mavi Defter, Çev: Ö. Koşar, Evrensel Basım Yayın, 2. Baskı, İstanbul, 1996, ss. 57. (Bundan sonraki alıntılar aynı kitaptan olmak üzere yanında sayfa numarası ile verilmiştir.)
  • 3. Lenin, V.İ., Devlet ve Devrim, Çev: M.H. Spatar - C. Üster, Yordam Kitap, 2. Baskı, İstanbul, 2016 ss.155