Denetime takılan minibüsteki 24 yolcunun yaşadıkları

Denetimler sıklaştı haberleri bir taşla iki kuş vuruyor. Hem suçu vatandaşa atıyorlar hem de ‘işlerin sıkı tutulduğu’ izlenimi veriyorlar. Küçükçekmece’de denetim yapan polisler bir minibüse doluşmuş 24 yolcuyu tespit edip indirdi. O yolcuların yaşamı hakkında biraz düşünmek bütün bu sözde önlemlerin ‘hikaye’ olduğunu anlamaya yetiyor.

Hakan Aydın

8 Eylül 2020 tarihli İçişleri Bakanlığı genelgesinin ardından yolcu ulaşım araçlarında yapılan denetimlerle ilgili haberler sıklaştı. Genelgeyle toplu taşıma araçlarının, tam koltuklularında ayakta yolcu almak yasaklanmış, koltuk sayısı eksiltilmiş araçlarda ise ayakta yolcu sayısı oturan yolcu sayısı ile sınırlandırılmıştı.

Denetimler ve verilen cezalarla ilgili haberler “bu sefer işlerin sıkı tutulduğu” görüntüsü yaratıyor ama örneğin işyerleri aynı şekilde çalışmaya devam ederken, patronlar çalışanların ulaşımını pek dert etmezken bu görüntü de pek kurtarmıyor.

26 Eylül günü çıkan bir haber şu başlığı taşıyordu: “Küçükçekmece'de minibüsten 24 ayakta yolcu çıktı.” 

Habere göre; İkitelli, Aşık Veysel Caddesi üzerinde bir minibüs, polis ekipleri tarafından kurulan denetim noktasında durduruluyor.

Minibüsün içerisinden insanlar araçtan indiriliyor ve sonrasında toplu taşıma aracına da “Hıfzısıhha kanununa muhalefetten” ceza kesiliyor. 

Denetime; Demirören Haber Ajansı da katılmış, o anları kamerayla kayıt altına almış ve basına servis etmiş.

Belli ki “iliştirilmiş” basını da yanına alarak bu denetim haberini yaratanlar hem yurttaşların “asıl sorunun kendilerinde olduğunu” bir kez daha anlamalarını hem de “denetimlerin de artık sıkı tutulduğunu görerek rahatlamalarını” amaçlıyor.

Oysa, yolcuları indirilen minibüsün çalıştığı hatta neler var diye baktığınızda işlerin pek iyi gitmediğini, gidemeyeceğini görüyorsunuz.

Sabahın o saatinde o minibüse doluşanlar, minibüsçü vurdumduymaz olduğu, kendileri de bilinçsiz olduğu için bunu yapmadılar.

Zaten haber görüntülerine bakınca yolcuların “keyiflerinin” derdinde olmadığını, düğüne değil işe gittiklerini anlayabiliyorsunuz.

Şimdi minibüs güzergahına bir bakalım.

Sabah sabah...

Sen mutsuzluğun haritasını çıkartabilir misin Google?

Habere konu edilen ve polis ekiplerinin denetim noktası olarak belirlediği yer, İstanbul’da yoksul ve emekçi nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir mahallenin içerisinden geçen tali bir caddedir, bu yoksul bölgenin tam ortasında duruyor.  

Aşık Veysel Caddesi

İlk durak Aymakoop Ayakkabıcılar Sitesi

Durdurulan minibüs, İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Aymakoop Ayakkabıcılar Sitesi’nden bulunan ilk duraktan hareket etmiş. Burası ağırlıklı olarak 2000’li yılların ortalarında, Beyazıt Gedikpaşa’dan çıkarılan ayakkabı, saya ve deri atölyelerinin de taşındığı bir yer. 

Küçükçekmece Meydanı’na, Metrobüs istasyonuna yakın sayılabilecek bir noktada bulunan son durağa doğru seyahat etmek üzere... 

Yolcularıysa...

Yolcuları hakkında gerçekle büyük oranda örtüşeceğinden kuşku duymadığımız bazı hikayeler uydurabiliriz.

Sabahlamış birkaç atölye işçisi

Sabah, buradan minibüse binen az sayıda insan gece çalıştığı atölyede fazla mesai yaparak sabahlayan birkaç atölye işçisi olabilir. 

Aymakoop’tan hareket eden minibüse, TEM’in üzerinden geçeceği noktaya kadar küçük imalatçıların oluşturduğu sitelerin uzak aralıklarla konumlanan kapılarından yine aynı şekilde çalışan birkaç atölye işçisi daha binecektir. 

Onlar, bu minibüsle evlerine giderken, aynı minibüs hattının Küçükçekmece’de bulunan ilk durağındaki bir başka minibüs, bazıları metrobüsten, bazılar otoyoldan,  bazıları da güzergah üzerindeki emekçi mahallelerinden binerek, İkitelli Organize Sanayi bölgesindeki işlerine gelmeye çalışan atölye işçileri ile büro emekçilerini taşımaktadır. 

Aymakoop’tan hareket eden habere konu minibüs, ilk yolcularını alarak TEM’in üzerinden geçer, Atakent’in girişine temas etmeden İkitelli bölgesine girer. 

Basın Ekspres yolunun gizlediği yoksul mahalleler

İkitelli, düzenin basınında görüldüğü gibi Basın Ekspres yolundan, plazalardan, şirketlerden ibaret değildir. Basın Ekspres, İstanbul’un yirmi yıl önceki çeperini ucuza kapatmak için dönemin şirketleri tarafından yaratılmıştır. Şirketler, İstanbul’un bu yoksul ve emekçi mahallesini tabelalarının ve reklamlarının arkasına gizlemeyi bilmiştir. 

İkitelli bölgesi, özellikle Mehmet Akif Mahallesi, düzenin köylerden şehirlere yedek işgücü olarak sürüklediği kiracı, yoksul ve emekçi insanların mahallesidir. Minibüs, bu bölgeye girdikten sonra on metre yirmi metre aralıklarla durdurulacak, mahalleden çıkamadan, sabah saatlerinde işlerine gitme çabasındaki emekçilerle doldurulacaktır.

'Şart mı AVM'ye gitmeniz' Şart: Orda çalışıyoruz!

212 AVM

Ardından, Meşhur! 212 AVM’ye selam çakarak, Halkalı’ya doğru yokuşu tırmanmaya başlayacaktır. Dönüş güzergahındaysa aldığı yolcuların bir kısmını AVM’de bırakacaktır. Alışveriş için değil! AVM’de çalıştıkları için. AVM o saatte müşterilerine açılmaz, çalışanlarına açılır.

Eskiden, Küçükçekmece Polis Lojmanları olarak bilinen ancak TOKİ tarafından yakın zamanda yerle bir edilerek yerine kurulan Avrupa Konutları-2’nin önünden Halkalı Mezarlığı’na çıkarak, Halkalı Meydanı ile buluşacaktır. 

Halkalı Meydan

Eski köy meydanı, alttan Avrupa Konutları-2, diğer yandan Avrupa Konutları-3 ve arka tarafından Atakent ile sıkıştırılmıştır. Minibüs, buradan binecek emekçileri de içerisine sığdırmaya çalışır.

Emekçiler diyip duruyoruz, gözümüz emekten başka bir şey görmediği için değil. Sabahın o saatinde minibüslere doluşan insanlar aç kalmamak için emeğini satanlar, emeğinden başka serveti olmayanlar olduğu için.

Yer kaldıysa Kalp Damar Hastanesi’nden de binen olur

Mehmet Akif Ersoy Kalp Damar Hastanesi

Minibüs, Halkalı Mehmet Akif Ersoy Kalp Damar Hastalıkları Hastanesi’nde işi bitmiş yoksulları da almaya çalışır ancak onlara yer kalır mı, bilinmez. Yani daha oraya geldiğinde polisin indirdiği 24 kişilik nüfusuna ulaşmış olabilir.

Buradan hareket eden minibüs, bir başka emekçi mahallesi olan Yenidoğan Mahallesi’ni teğet geçerek, içerisinde emekçi ve işçilerle Kanarya’ya ulaşır.

Kanarya’dan yoksulluk biner

Kanarya Mahallesi Minibüs Durağı

Kanarya, düzenin tam olarak terk ettiği bir mahalledir. Ağırlıklı olarak doğudan göçle gelen, bir evde 10 belki 15 kişinin yaşadığı Türkiye’nin nüfus yönünden en büyük mahallesidir. Mahalle dik bir yamaca kurulmuştur. Tepesinde Kiptaş Sefaköy Evleri yükselir, altında Küçükçekmece Gölü ile izole edilmiş bir alandır. Mahallenin tepesinde mütemadiyen 2 ya da 3 tane panzer beklemektedir. Yoksulluk ve sefaletin olabilecek en ağır koşullarda yaşandığı bir mahalledir burası. Minibüs, bu mahalleden de yoksulluğu sırtlanır, talan edilmiş Küçükçekmece gölünün kenarından Küçükçekmece meydana ulaşır. 

Minibüse selam yola devam

Burada yolcularını bırakıp dönüş yolu için kuyruğa girer. Yolcuların minibüsle işi bitmiştir ama yolu bitmemiştir. Ya trene ya da metrobüse binerek çalışmak zorunda oldukları iş yerlerine gideceklerdir.

Minibüslerin hareket saatleri sık değildir, minibüs sayısı yeterli değildir. Öte yandan; çevredeki konut bölgeleri sebebiyle otobüslerin güzergâhları değiştirilmiş, doğal olarak bu mahallelerden geçen otobüslerin sayısı da azaltılmıştır. 

‘Başka yol yok mu kardeşim?’ Yok!

Buralarda oturan insanların, toplu konut alanlarına giden ve gelen otobüslerin güzergâhlarına yürüyüp, bu otobüsleri beklemeleri de çözüm değildir.

Çünkü; o otobüsler bir toplu konut bölgesinden geçtiği ya da bir toplu konut bölgesinin içinden hareket ettiği için zaten dolu olacaktır. Bir sonraki aracı beklemeleri halinde sabah işe geç kalacaklardır, akşamları da evlerine… Evlerine geç kaldıklarında onları evden atan olmayacaktır ama işlerine geç kalmaları halinde işten atılacakları aşikâr. Bu nedenle; sabah ve akşamları, işe gidiş ve çıkış saatlerinde bu minibüsler hınca hınç dolu olacaktır, olmaya mahkumdur.  

Emekçiler yaşamlarını idame ettirebilmek için çalışmak, çalıştığı işyerlerine gitmek için de toplu taşıma araçlarını kullanmak zorundadır. Bu zorunluluklar içinde; salgın kurallarına uymadıkları gerekçesiyle nasıl suçlanabilirler?

Onları taşıyan minibüsler cezalandırılabilir elbette... Öte yandan herkes bilir ki, zaten minibüsçülük işinin bir tarafı ara ara “cezasını” ödemek ve işine bıraktığı yerden devam etmektir. Aksini bekleyen varsa ya hesap bilmiyordur ya da minibüsçünün tersine denk gelmemiştir.

Minibüsün hikayesinin bittiği yerde başlayanlarsa bir başka öykünün konusu olabilir. Havalandırması bozuk, işçilerin dipdibe çalıştığı atölyelerde, patronun hastalanan çalışanına “git evde kendini iyileştir ama bir yandan evden çalışmaya devam et” dediği ofislerde, salgının bir fabrikadan bir başkasına atlaya atlaya gezindiği sanayi sitelerinde yaşananlar yani...