Dayanışma Meclisi üyesi emekli diplomat Engin Solakoğlu: Çözüm Türkiye ve Yunanistan’da halkların çıkarlarını gözeten iktidarlarda

Artı Tv’de yayınlanan Aydın Selcen ile Dünya ve Biz programında bu hafta Doğu Akdeniz ve Türkiye’nin dış politikası tartışıldı. Programın konuklarından birisi de Dayanışma Meclisi üyesi ve emekli diplomat Engin Solakoğlu oldu.

Haber Merkezi

Artı Tv’de yayınlanan Aydın Selcen ile Dünya ve Biz programında bu hafta Doğu Akdeniz ve Türkiye’nin dış politikası tartışıldı. Programın konuklarından birisi de Dayanışma Meclisi üyesi ve emekli diplomat Engin Solakoğlu oldu.

Solakoğlu son zamanlarda iki ülke arasında yükselen gerilimi değerlendirirken Yunanistan ve Türkiye'nin NATO üyesi olduğuna dikkat çekerek, mevcut durumun bir çatışma ya da savaşa dönme ihtimalinin bulunmadığını, yöneticilerin adeta "karşılıklı kaslarını gösteren ergen çocuklar" gibi hareket ettiğini söyledi. 

Yunanistan ve Türkiye halkının ezici çoğunluğunun da böyle bir çatışma ortamına sıcak bakmadığını belirten Solakoğlu, iki ülkenin emekçilerinin de yaşamsal gerçek dertleri olduğunu belirterek "çözüm yolunun iki ülkede de halkların çıkarlarını gözeten iktidarların olmasına" bağlı olduğunu söyledi. 

Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerginliği ele alan Solakoğlu şu değerlendirmeleri yaptı:

Oruç reis 30 gün bir yerlerde dolaştı ve geldi. Diyelim ki haftaya tekrar çıktı. Bundan Türkiye ve Yunanistan’da yaşayan halkların kazancı nedir? Türkiye halkı, bu salgın koşullarında çalışan insanlar bir şey kazandı mı, ya da geleceğe yönelik olarak bir şey kazanacaklarına dair umutları mı büyüdü? Aynı şeyi Yunanistan için de söyleyeceğim.

Yunanistan da milliyetçilik gazına gelmek konusunda bizden hiç de geri kalmayan bir ülke. Onlar da AB’yi arkama aldım, alıyorum derken 12’si elden düşme 18 tane Rafael savaş uçağını kucağında buldu. Bu bedelini Yunanistan halkının ödeyeceği bir silahlanma.

NATO’nun üyesi iki ülke… Açıkça söyleyeyim, savaş falan olacağı yok. Bunlar borazan çalmadır. Karşılıklı kaslarını gösteren ergen çocuklar gibi… Mahallenin abileri bellidir.

Türkiye’yi yönetenler herkesle o kadar kavga etti ki… Türkiye’yi önemseyen, ağırlığının farkında bir çok çevre ağzını açmaya çekiniyor. Sürekli iç politikaya yönelik bir amigo tarzıyla, en çok bağıranın sesinin çıktığı tarzla bu işlerin şovdan öteye gitmesi mümkün değil. Müzakere etmeden, muhattapları ikna etmeden sonuç alınamayacağı açık.

Sarkozy küfür gibiydi ama…

Fransa’da en ucuz siyasetlerden biri Türkiye’ye çatmaktır çünkü hiç bir maliyeti yoktur. Bu Macron için de, Hollande için de, Sarkozy için de geçerlidir. Fransa’da şöyle bir şey vardır, birileri vizeyi kaldırıyoruz, Türkiye ile gümrük birliğini genişletiyoruz dediğinde “hayır yüz bin Türk istemiyoruz” gibi bir çıkış yaparsanız herkes bunu alır.

Bunu neden söylüyorum, Türkiye ve Fransa’nın çok ciddi ekonomik bağları var. Ey Macron diyoruz, ey Hollande diyorduk, ondan önce ey Sarkozy diyorduk. Sarkozy neredeyse küfür gibi kullanılıyordu. Ama aynı dönemde bir bakmışız bir Fransız işletmesi Türkiye’de havaalanı ihalesi almış. Yani Fransızların çok söylediği bir şey var, Türkler söyler söyler susarlar… O yüzden Türkiye’nin gemi dolaştırması kimse için ikna edici değil. Türkiye ciddiye alınması gereken bir ülke ama önce onu yönetenler ciddiye alacak.

O yüzden salgın koşullarında bu gemilere harcanan paralar çok büyük israf. Normalde evinde oturmak zorunda kalan insanlara vermek zorunda olduğumuz ödenekleri gemi yakıtı için harcıyoruz. Bunlardan kim kazanıyor? Birinci kazanan işte Fransa. İlk defa AB içinde bir ülkeye kapı kapı dolaşıp çok zorlandığı uçaklarını satmayı başardı.

Koparılan fırtınanın halkta karşılığı yok

TKP ve YKP’nin yaptığı ortak açıklamada da belirtildiği gibi Türk ve Yunan emekçilerinin iki ülkenin anlaşmasından kaybedecek hiçbir şeyleri yok, kazanacakları şeyler var. Kamuoyu araştırmalarında da iki tarafın halkına “savaş istiyor musunuz?” diye sorulduğunda ezici çoğunluk istemediğini söylüyor. Bu iki ülkede koparılan fırtınanın halkta karşılığı yok. İki ülke halklarının da çok ciddi sorunları var, o sorunlardan ayrılmamak gerekiyor.

Akdeniz havzasında kavga etmediğimiz çok az ülke kaldı.

Çözüm Türkiye ve Yunanistan’da halkların çıkarlarını gözeten iktidarların olmasıdır. Bu olursa Türkiye ve Yunanistan kolaylıkla ortak noktaları bulup ortak çıkarlar etrafında birleşebilirler.