'Okulların açılması için planlı bir çalışma yapılmalı, bir kuşağı yok ediyoruz'

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan soL TV'de Enver Aysever'in sorularını yanıtladı. Okulların önlemler açılarak bir an önce açılması gerektiğini söyleyen Okuyan, 'Bir kuşağı yok ediyoruz' dedi.

Haber Merkezi

soL TV'de Kemal Okuyan'la Gündem programında bu hafta gazeteci Enver Aysever gündeme ilişkin sorular yöneltti, Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan yanıtladı.

Aysever'in ABD'deki başkanlık seçimleri sonrası ortaya çıkan tabloyla ilgili sorusuna yanıt verirken Okuyan, Trump döneminin en önemli özelliklerinden birinin ABD'de üst düzey yöneticilerin sürekli değişmesi ve yönetim aygıtında istikrarsızlık tablosu olduğunu söyledi ve Biden'ın bu açıdan daha kurumsal başlaması nedeniyle ABD'nin daha öngörülebilir politikalar izlemesinin beklenebileceğini belirtti. Bunun ABD'nin muhatapları ve özel olarak AKP iktidarı tarafından olumlu bulunabileceğini söyleyen Okuyan şöyle konuştu: "Burda bir şeyin altını çizmek isterim: ABD'nin dostluğu da düşmanlığı da zarar. Burdan bakmalıyız. Türkiye ile ilişkilerin derinleşmesi demek, Türkiye üzerindeki kontrol mekanizmalarının yükselmesi demek. Daha yakın işbirliği içine girilen dönemlerde Türkiye'nin başı beladan kurtulmadı."

'Karadeniz önümüzdeki günlerde daha önemli hale gelecek'

Okuyan şöyle devam etti:

"Öte yandan ABD ile varlık zeminini ortadan kaldırmadan pazarlık yapmak da tehlikeli. En iyisi emperyalist ABD'yi bu coğrafyadan kovmak. Böyle dost düşman başına."

Biden'ın bu açıdan kendisinden bekleneni yaparak işe başladığın söyleyen Okuyan, Putin'le yaptığı telefon görüşmesini değerlendirirken şöyle dedi: "Nükleer Anlaşmayı imzalayacaklar belli ki ama onun dışındaki başlıklarla Rusya ile gerilim üretecek.  Bunun AKP'yi sıkıştıracağı söyleniyor, böyle düşünmüyorum. Bu da Erdoğan'ın işine gelecektir. AKP iktidarı yüksek bir fiyata ABD ile ilişkilerini düzeltmeye çalışıyor. Bu sıralalrda Karadeniz'deki faaliyetlerine bakmakta fayda var. Ukrayna ile aradaki siyasi ve ekonomik gelişmeler, Kırım gibi meselelere bakmak gerek. Karadeniz önümüzdeki günlerde daha önemli hale gelecek."

Erdoğan ve AKP'nin batıyla ilişkilerine ilişkin değerlendirmelerine "Dünya zor bir dönemden geçiyor. Türkiye ve AB'nin 2002 yılına geri dönme olasılığı yok. Erdoğan'ın tek etkili siyasetçi kalması kimsenin işine gelmiyor" sözleriyle başlayan Okuyan, AB'nin de ABD'nin de, Türkiye sermaye sınıfının da hiçbir zaman bir siyasi liderin tek alternatif olarak kalmasını istemeyeceğini söyledi. "Erdoğan ise ısrarla rakiplerini kuşatıp, ittifakları bozuyor ve bu toplama ben tekim diyor. AB'nin hiçbir biçimde demokrasi peşinde olamayacağını biliyoruz. Türkiye'de düzen içinde başka alternatif çıkmasını engellemesine izin vermeyeceklerdir. Erdoğan'ı ne kadar geriletecekler göreceğiz. Yargı reformu konuşuluyor mesela bu sıralar. Önemli reformdan 'müslüman olmayanlara resmi tatil' çıktı bugün. Gezi kararında beraat bozuldu, Demirtaş konusunda inat var. Umarım hukuksuz mahkumiyetler şu an biter. Batıdan gelecek baskıyla da bu adımlar atılmayacaktır ama unutmayalım Türkiye'nin meseleleri bundan ibaret değil."

'Sürekli seçimin gündemde tutulması anlam taşımıyor'

Okuyan, muhalefetin benimsediği yollarıysa şöyle değerlendirdi:

"AKP kazanacağı seçimi öngörse bugün seçime gider. Bu sonuç garantiye alınamıyor. Mümkün olduğunca zamanı iyi değerlendireceklerdir. Seçim garantisi aldıkları anda da bir yolunu bulacaklardır, erken seçim için. Bir muhalefet tarzı olarak sürekli seçimin gündemde tutulması anlam taşımıyor."

Okuyan, Aysever'in iktidar bloğundaki ilişkilere ve MHP'nin olası geleceğine dair sorusunuysa şöyle yanıtladı:

"MHP eski bir parti. 'Marjinallik' Türkiye solu için kullanılırdı. MHP Türkiye'de büyük oylar aldığı anda bile marjinal bir partiydi. Siyasi alan o kadar muhafazakarlaştı ki, MHP artık kendini evinde hissediyor. Erdoğan da tuzağa düşürülmedi, herkes kendince oyun kuruyor. Bugün Türkiye siyaseti MHP için son derece uygun bir zamin sunuyor. MHP dışsal bir olgu değil." 

'Karamsarlık arttıkça daha azına razı olma eğilimi de artıyor'

Aysever, düzen dışı bir arayışın  bu noktada daha geniş  kesimlere ulaşmasının mümkün olup olmadığını sordu ve otoriterleşmenin herkesin sesini daha fazla kıstığını hatırlattı.

Okuyan şöyle yanıt verdi: "Siyasetin çerçevesi daraltıldı. Bunun dışında başka seçenek olduğunu söyleyenlerin ise şu anda etkisi sınırlı. 'Neden önünüz açılmıyor' diye soruluyor bize. Türkiye'de devrimcilerin, komünistlerin eksiklikleri tartışılabilir, bunu biz de yaparız. Ama şunu da anlatmalıyız: Karamsarlık arttıkça daha azına razı olma eğilimi de artıyor. Şu anda hâlâ toplumdaki eğilim daha az kötüsüne razı olma. Ama bu aslında daha kötüsüne razı olmakla sonuçlanıyor. Önümüzdeki süreç ağır bir ekonomik yıkımı gösteriyor.

Geride bıraktığımız aylarda muhalefet ekseni tamamen ekonomik meselelere çekmeye başlamıştı. Buna Babacan, Davutoğlu da katılmıştı. Buradaki dozu düşürdüler. Türkiye'de muhalefet sermaye sınıfına güven vermek zorunda çünkü. Muhalefetteki bir siyasi partinin işsizlik, yoksullukla oynamasının ancak bir noktaya kadar doğru olduğunu düşünür patronlar. Başka meselelere odaklanılıyor."

'İktidar düşmansız yapamamayı günlük siyaset diline çevirdi'

Gündemdeki bir başka sıcak konula olan 'militan' polemiği de Okuyan'ın değindiği konular arasındaydı:

"Gezi benzeri hareketler olur ama Gezi tekrar etmez. Karşımızda rövanş almayı seven bir iktidar var. Dayandıkları toplumsal kesimlere güç ispat etmenin de bir yolu bu. O nedenle bundan hiç vazgeçmiyorlar, en küçük bir hareketi bile Gezi'yle özdeşleştiriyorlar. Ya da 'cesaretiniz varsa bir daha deneyin' diyorlar. Açık ki bu kendi korkularıyla da bir mücadele etme yöntemi. 'Militan' kavramının hakaret kapsamına sokulması, Gezi, diğer başlıklar, Türkiye'deki her tür canlılık belirtisini polisiye hale getirme çabası. 'Militanlık' diye suçlama olmaz ki. İktidar her şeyi hakaret kapsamına alıyor. İletişim Başkanlığı bir liste yayınlasın o zaman. Her birimiz yargılanıyoruz. Üsteik bazen bilerek hakaret edersiniz, göze alırsınız. Bunun Gezi'yle bağlantısı şu: İktidar düşmansız yapamamayı günlük siyaset diline çevirdi. Her gün bir şey çıkıyor. Bir bölümü trajikomik hale geliyor.

Gezi davasının bozma kararında aslında büyük laflar var. Davanın kapsamının genişletilip başka davalarla birleştirilmesi olasılıklarına da işaret ediyor. 15 Temmuz gibi. AKP bunların altında kalır. Böyle bir şey yaparlarsa bu siyasi iktidarın yargılanmasına dönüşür. Evet, (15 Temmuzda) ABD parmağı var ama oralara nasıl geldiğimiz gayet açık."

'AKP'nin tahribatı daha köklü ve çok koldan ilerledi'

Okuyan'ın programın ilerleyen dakikalarında söylediklerinden bazı notlar şöyle:

"Erdoğan'ın ve siyasi iktidarın gitmesi hedefi önemsiz değil. Bu geniş bir kesimi kapsayan bir ortak duygu. Hepimizi kapsıyor. Bu güzel ayrıca Türkiye'de siyaset yapan kimse bunu önemsemeden siyaset yapamaz. O zaman bir adım ileri gitmeliyiz. Siyasi iktidar çok tahribat yaptı ve bu dönem bitmeli. Niye tahribat yaptı? Bunu sormalıyız.

'Parlamenter sistemden çıkıldı' diyen geniş bir kesim var. Millet İttifakı'nın geniş halinin ortak düşüncesi de bu. AKP'nin tahribatı bu mu peki? Bu böyle değil, tersine AKP'nin 2002'den beri yaptıklarının mantıki sonucu Cumhurbaşkanlığı sistemi. AKP'nin tahribatı daha köklü ve çok koldan ilerledi. Laiklik gibi, Türkiye'nin sermaye sınıfına ve uluslararası tekellere muazzam bir serbestlik sağlaması gibi alanlardan ilerledi. Sadece parlamenter sistem üzerinden ortaklık yaratılmaya çalışılıyor. Türkiye böyle bir sistemde de tahrip edilebilir. Demek ki ötesine bakmalıyız. Dolayısıyla duygudaşlık farklı bir noktaya evriliyor."

'Biz bu koroya katılırsak Türkiye'de çok şey eksilir'

"Geniş bir kesim laikliğin ayaklar altına alınmasından rahatsız, insanlar işsizlik ve yoksullukla boğuşuyor ve Türkiye'de hâlâ yurtsever bir yapı var. Türkiye toplumunu gelecekten tekrar umutlandırabilecek başlıklar var. Bu başlıklar bastırılmaya çalışılıyor. Biz de diyoruz ki toplum bunlardan uzak tutulamaz. Nereye yöneleceğiz, ne istiyoruz? AKP ne yaparsa onu eleştirmek üzerine kurulmuş bir muhalefet tarzı var. Sarıgül'ün, Muharrem İnce'nin neden ayrı bir parti kurduğuna dair fikri olan var mı? Nerde ayrışıyorlar? Muhalefet ne istediğini topluma söyleyemez çünkü AKP ile aynı şeyi söylüyorlar. Biz bu kısır döngüyü kırmak zorundayız. Biz bu koroya katılırsak Türkiye'de çok şey eksilir. Biz sustuğumuz anda öyle büyük bir boşluk çıkar ki... Biz bunu eninde sonunda başaracağız. Direngen olabileceğini göstermiş bir ülke burası."

'Okulların açılması için planlama yapılması lazım'

"Korona artık bir sağlık meselesi değil, sınıf mücadelesi. Dünyanın aşısına el koydular. İngiltere Avrupa'nın aşısını çalmakla suçlanıyor. Bu tablo utanç vericidir. Salgınla ilgili mücadelelerin merkezine sınıf mücadelesinin yerleşmesi gerekiyor. İnsanlık muazzam bir saldırıyla karşı karşıya. Esas mesele her başlıkta karşımızda. Halkımızın oldubittilere, beyin yıkamalara izin vermeden bazı şeylerin peşine düşmesi gerekiyor. 'Herkes aşı olmalı' talebi bunlardan biri. Milletvekilleri de olsun ama tüm toplumun aşılanması için çaba harcanmalıdır. Okulların açılması için planlama yapılması lazım.1 yıl oldu. Bir kuşağı yok ediyoruz.

Okulların açılmasını ve açılması için alınacak önlemleri talep etmemiz lazım. Milli Eğitim Bakanlığı hiçbir şey yapmadı. Sınıflardaki öğrenci mevcudu azalır, öğretmen sayısı artırılır, özel okullar devletleştirilirse olur. Bu bir planlama meselesidir. Bizim işimiz bu düzeni teşhir edip, insanların bu düzene karşı ayağa kalkmasını sağlamak."