'Cumhurbaşkanı, patron ve sendika el birliğiyle THY'de kölelik düzenine geçişe karar verdi'

THY Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı, Hava-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Kemal Tatlıbal ve AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılımıyla yapılan toplantıdan THY emekçilerinin maaşının düşürülmesi ve bu kararı kabul etmeyenlerin işten çıkarılması kararı çıktı. Bir THY emekçisi alınan skandal kararı soL'a değerlendirdi.

Haber Merkezi

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katıldığı toplantı sonrası THY emekçilerinin maaşının düşürülmesine karar verildi.

Karara ilişkin soL'un sorularına yanıt veren bir THY emekçisi, "Sarayda yaşayan Cumhurbaşkanı, patron ve sendika kafa kafaya verip el birliğiyle kölelik düzenine geçişe karar verdiler. Emekçiden yana tavır almaları beklenemezdi elbette" açıklamasında bulundu.

'Cumhurbaşkanı, sendika ve patron el birliğiyle kölelik düzenine geçişe karar verdiler'

THY'de ücretlerin düşürülmesi kararı alındı. Bu karar AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katıldığı toplantıda alındı. Öncelikle THY emekçilerinin maaşının düşürülmesi kararının patron, sendika ve Cumhurbaşkanı ortaklığıyla alınmasına ilişkin neler söylersiniz?

THY’nin iktidar ile yakınlığı bir sır değil malum. Gerek yönetici kadrosu, gerekse işçi düşmanı politikaları bu yakınlığın eseri. Fakat burada sendika başkanı, THY yönetim kurulu başkanıyla birlikte baya huzura çıkıp biz bu işi çözemedik, beceremedik, bizi sen kurtar demiş oldular. Öyle de oldu. Sarayda yaşayan Cumhurbaşkanı, patron ve sendika kafa kafaya verip el birliğiyle kölelik düzenine geçişe karar verdiler. Emekçiden yana tavır almaları beklenemezdi elbette. Erdoğan’ın daha önce de şirket içi atamalara, sponsor anlaşmalarına vs. doğrudan müdahaleleri hep oldu. Sendika ile ilgili olarak ise, öncelikle bir işçi sendikası gücünü örgütlülüğünden, işçilerinden, direnişinden, grevinden alır, fakat Havaiş THY içinde geniş bir örgütlülüğe sahip olduğu halde bu gücü harekete geçirmek yerine patron sendikacılığı yapıyor ve arabulucu olsun diye Cumhurbaşkanına gidiyor, bu utanç verici bir durum sendika için. Fakat bu bizler için de utanç verici olmalı. Gelinen noktada hepimiz kendi payımızı oturup düşünmeliyiz.

'Hepimizi zor duruma düşürecek'

Ücretlerdeki düşüşler oldukça fazla. Yüzde 30 ila 50 arasında bir düşüşten söz ediliyor. Salgın ve kriz koşullarında böylesi bir düşüş THY emekçilerini nasıl etkileyecek, neler söylersiniz?

THY sermayedarlar açısından büyük bir hazine, adeta bir altın yumurtlayan tavuk. Her dönem, her krizde dört ayaküstüne düşmeyi bir şekilde başarıyor. Kendi başaramasa devlet hemen yardımına koşuyor. Beceriksizlikleri de örtbas ediliyor tabi. Pandemide de bu oldu. Başından beri yönetimdeki tüm kafalar salgını nasıl fırsata çeviririz diye düşünüyor, bunun yollarını arıyor. Salgının getirdiği olumsuzlukları kendi çıkarlarına kullanıyor, bu uğurda yolcunun da emekçinin de sağlığını tehlikeye atmaktan geri durmuyorlar. Pandemi sürecinde bütün dünya emekçilerinin yara aldığı gerçeğiyle birlikte, THY de çalışanlarını hem limit üstü çalıştırarak hem de emeğinin karşılığını en düşük düzeyden ödeyerek emek sömürüsünün dozunu artırdı. Biz de diğer bütün emekçiler gibi kriz dönemlerinde hep emeğimizi ortaya koyduk ancak hakkımız olanı alamadık. Mevcut sömürü düzeninde krizlerin faturasını her zaman emekçiler ödüyor, kâr ise her zaman patronun, işverenin cebinde kalıyor. Bu enflasyon koşullarında işçilere yapılan bu maaş kesintisi ve bunun ne kadar süreceğinin belli olmayışı göz önünde bulundurulduğu zaman emekçiler ve aileleri krizi elbette en derin şekilde hissedecek ve yaşayacaklar. Hepimizin yaşam koşulları farklı farklı fakat bu maaş kesintisinin hepimizi zor duruma düşüreceği bir gerçek. Bu pek çok şeyi de etkileyecek. Örneğin EYT’den bekleyenler mecburen sene doldurmak için çalışacak ve emekli maaşlarına bu düşüş yansıyacak.

'Sendika hiçbir irade göstermeden Erdoğan'a sığındı'

Ücret düşüşünü kabul etmeyen işçilerin işten çıkarılacağı söyleniyor ancak sendika işten çıkarma olmayacağını iddia ediyor. Ayrıca sendika tarafından üyelere gönderilen mesajda, işçilerin bu sözleşmeye destek verdiği ileri sürüyor. Tablo gerçekten böyle mi?

Bir kere "Bilginiz dışında hiçbir protokolü kabul etmeyeceğiz" yalanını söyleyen sendika, bu karara imza atarken çalışanına danışmadı. Zaten kendisi hiçbir irade gösteremeden Erdoğan’a sığındı. Şimdi de işçi çıkarılması olmayacağını söylüyor ancak buna kimse inanmıyor. Tabi ki işçilerin bu anlaşmaya destek verdiğini söyleyecekler çünkü bizlere seçenek sunmuyorlar. Ya kabul edeceğiz ya da atacaklar. Bu anlaşma değil dayatma. Yeni ücreti kabul etmeyenlerin işten çıkarılacağı açıkça beyan edilmiş, fakat kabul edenlerin işten çıkarılmayacağı aynı açıklıkla beyan edilmemiş. Öyle bir madde yok. Bugün kabul edip yarın işten çıkarılmayacağımızın ya da ücretsiz izne çıkarılmayacağımızın hiçbir garantisi yok. Madem buna anlaşma diyorlar, kabul edenlere iş garantisini de ekleselermiş madde olarak. O zaman iyi niyetleri inandırıcı olabilirdi. 

'Uçuş güvenliği ihlal edilerek çalıştırılıyoruz'

Şu an çalışma ortamı nasıl THY’de? Sağlık koşulları, mesailerin yoğunluğu gibi başlıklarda tablo nasıl?

Şu an THY emekçileri, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ve Uluslararası Havacılık Kuralları Limitleri dışında 24 saate kadar mesailerle ve uçuş güvenliğini ihlal edecek şartlarda uçuruluyor. 36 saat hiç uçaktan inmeden görev yaptığımız oluyor. Uzun uçuşların git-gel şeklinde yaptırılması insanlık dışı. Sağlık için istenen testlerin ücretinin çalışanın cebinden karşılanması istenmekte, devamında ise ya ödenmemekte ya geç ödenmektedir. Sağlık açısından gerekli uçuş planlamaları yapılmamakta, aylık programlar dahi yeni aya 10 saat kala planlanarak çalışanların mesai ve özel hayatları gasp edilmekte. Eylül programlarımızdaki yedek ekip görevlerinin fazlalığı bizi her gün eve bağlamakta ve hayatımızı planlamamıza engel olmakta. Aynı zamanda "olmayan Varlık" Fonu'ndaki şirketlerden biri olan THY, pandemi sürecinde kendisini var eden emekçilerinin hakkını her alanda gasp etmekte. İş koşullarımız zorlaşırken maruz bırakıldığımız sağlık riski de büyüyor. Normalleşme dedikleri süreçle birlikte uçaklardaki tüm koltuklar artık dolu olabiliyor ve sosyal mesafe uygulanmıyor. Uçak içleri ve havalimanları reklam filmlerinde gösterildiği gibi tenha ve hijyenik değil yani. İnsanlar plajlarda tatil yapanlara kızıyor fakat bunu teşvik eden güvenli turizm konulu, bakanlıkların hazırladığı reklam videolarına kimse bir şey demiyor. Burada büyük bir ikiyüzlülük var. Uçuşlarda, ekip arkadaşlarımızda Covid-19 vakalarına rastlanıyor ve ilerleyen günlerde ciddi önlemler alınmazsa vahim bir tablo bizi bekliyor.