Covid-19 ve iklim krizi raporu: Havanın düzeldiği yok, bu durum geçici

Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Covid-19 ve iklim krizine ilişkin hazırladığı raporunda 'Covid-19, sera gazı emisyonlarında geçici bir azalmaya neden olabilir, ancak sürekli iklim eyleminin yerine geçmez' denildi. Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ömür Yaşayan raporu soL'a değerlendirdi. 

Haber Merkezi

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesi yeni tip koronavirüse (Covid-19) karşı alınan tedbirlerin dünyadaki büyük kentlerde, özellikle İstanbul’da hava kirliliği ve iklim krizi üzerindeki olası etkilerine, korunma yöntemlerine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin bir rapor hazırladı.

Raporda, Covid-19 salgınına karşı alınan tedbirlerin trafik ve bir kısım sanayiden kaynaklı hava kirleticilerin azalmasını sağladığı ancak hava kalitesindeki iyileşmenin “geçici ve yanıltıcı” olduğu söylendi.

Bunun nedeni ise “enerji santralleri gibi önemli miktarda kirletici salmaya devam eden sektörlerin hala faaliyetine devam ediyor olması ile salgın koşullarının ve buna karşı alınan önlemlerin geçici olması ve koşullar normale döndüğünde emisyonlarda azalmayı sağlayan kaynakların tekrar aktif hale geçecek olması” şeklinde açıklandı.

“Özellikle küresel iklim değişikliğine neden olan karbondioksit (CO2) gibi sera gazlarının atmosferdeki oranlarının yükselmeye devam etmesi, iklim değişikliği ile mücadelenin çok daha uzun vadeli ve geniş kapsamlı tedbirlerle sürdürülmesi gerektiğini somut olarak göstermektedir” denildi.

'Köklü değişikliklere gidilmediği sürece hava kalitesinde iyileşme sağlanamaz'

Köklü değişikliklere gidilmediği sürece, hava kalitesinde kalıcı bir iyileşme sağlanması ve iklim krizinden çıkışın mümkün olmayacağı belirtilerek gerekli değişiklikler şöyle sıralandı:

  • Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelerek fosil yakıt kullanımı azaltılmalı.
  • Sanayiden kaynaklı emisyonlar tesis içi önlemlerle ve baca gazı arıtma teknolojilerinin uygulanması ile kaynağında azaltılmalı.
  • Tüketim alışkanlıkları ve buna bağlı olarak üretim yapısı sürdürülebilirlik kavramı esas alınarak değiştirilmeli.
  • Kentler ve ulaşım yine bu kapsamda planlanmalı.

Raporda, söz konusu değişikliklerin öncelikle dünyada sanayi üretimi ve ekonomisi ile paralel olarak sera gaz emisyonlarında en fazla payı olan ülkelerden başlanarak genele yayılması gerektiği de vurgulandı.

Ancak buna karşılık küresel iklim krizi ve yakıcı sonuçlarını azaltmak amacıyla yürütülen uluslararası müzakerelerin ve yapılan antlaşmaların istenen sonuçlara ulaşamaması, azaltım hedefleri için esneklikler sağlanması gibi hususların, konunun ciddiyetinin hala yeterince kavranamadığını veya öncelikli bir küresel sorun olarak ele alınmadığını gösterdiği de ifade edildi.

Koronavirüs ve hava kalitesi

Raporda, Covid-19 salgını ile mücadele kapsamında uygulanan karantina önlemleri sonucunda insanların dışarıya çıkmaması, trafik yoğunluğunun azalması gibi etkenlerle özellikle büyük kentlerde hava kalitesinde önemli iyileşmeler olduğuna, partikül madde (PM10) miktarında yüzde 32 gibi oranlarda azalma tespit edildiğine dair haberlerin basında yer aldığı hatırlatılarak şu bilgilere yer verildi:

“Pandemi sürecinde partikül maddelerin viral enfeksiyonların yayılmasında taşıyıcı bir araç olarak yayılma hızına etkisi araştırılan bir başka konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Havadaki kirleticilerle Covid-19 arasında bağlantı olduğuna dair bazı bilimsel veriler ortaya konulmuştur.

“İstanbul’da PM2.5 değerlerine bakıldığında günlük sınır değerin aşıldığı, PM10’un ise Mart ayında sınır değerlerin üzerinde seyredip, Nisan ayının sonunda azaldığı, fakat yıllık olarak 2009-2019 yılları arasında sınır değerlerin üzerinde olduğu anlaşılmaktadır. Azotdioksit (NO2) seviyesi de sürekli olarak sınır değerlerin üzerinde seyretmektedir. Ayrıca Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği’ne göre PM10 için günlük limit değerin bir yılda 35 defadan fazla aşılmaması gerekmektedir.

“Pandemi sürecinde uygulanan önlemlerin hava kirliliği açısından en büyük etkisi trafik yoğunluğunun, yani hareketli emisyon kaynaklarının azalması yönünde olmuştur. Ancak İstanbul’da ulaşım faaliyetlerinin azalmasıyla hava kalitesinin bir miktar artmış olması havanın temizlenmiş olduğunu göstermemektedir. Çünkü partikül maddenin tek kaynağı motorlu araçlar değildir. Kentlerde sanayi, inşaat faaliyetleri, madencilik, evsel ısınma vb. gibi başka önemli partikül madde kaynakları da mevcuttur ve bu faaliyetler pandemi sürecinde de büyük ölçüde devam etmektedir.

'İstanbul'un havasının temizlendiğini söylemek gerçekten uzak bir yaklaşım'

“Sokağa çıkma yasağının uygulandığı bazı günlerde bile günlük PM2.5 ve NO2 değerlerinin sınır değerleri aştığı görülmektedir. Dolayısıyla İstanbul’un havasının temizlendiğini söylemek gerçekten uzak bir yaklaşım olacaktır.

Sonuç ve Değerlendirme 

''Her ne kadar COVID-19 salgınına karşı alınan tedbirler trafik ve bir kısım sanayiden kaynaklı hava kirleticilerin azalmasını sağlamışsa da, gerek enerji santralleri gibi önemli miktarda kirletici salmaya devam eden sektörlerin hala faaliyetine devam etmesi, gerekse salgın koşullarının ve buna karşı alınan önlemlerin geçici olması ve koşullar normale döndüğünde emisyonlarda azalmayı sağlayan kaynakların tekrar aktif hale geçecek olması hava kalitesindeki iyileşmenin de geçici ve yanıltıcı olduğu anlamına gelmektedir. Özellikle küresel iklim değişikliğine neden olan CO2 gibi sera gazlarının atmosferdeki oranlarının yükselmeye devam etmesi, iklim değişikliği ile mücadelenin çok daha uzun vadeli ve geniş kapsamlı tedbirlerle sürdürülmesi gerektiğini somut olarak göstermektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelerek fosil yakıt kullanımının azaltılması, sanayiden kaynaklı emisyonların tesis içi önlemlerle ve baca gazı arıtma teknolojilerinin uygulanması ile kaynağında azaltılması, tüketim alışkanlıklarının ve buna bağlı olarak üretim yapısının sürdürülebilirlik kavramı esas alınarak değiştirilmesi, kentlerin ve ulaşımın yine bu kapsamda planlanması gibi köklü değişikliklere gidilmediği sürece, ne hava kalitesinde kalıcı bir iyileşme sağlanması ne de iklim krizinden çıkış mümkün olacaktır. Öncelikle dünyada sanayi üretimi ve ekonomisi ile paralel olarak sera gaz emisyonlarında en fazla payı olan ülkelerden başlanarak, sözü edilen köklü değişikliklerin genele yayılması gerekmektedir. 

Buna karşılık küresel iklim krizi ve yakıcı sonuçlarını azaltmak amacıyla yürütülen uluslararası müzakerelerin ve yapılan antlaşmaların istenen sonuçlara ulaşamaması, azaltım hedefleri için esneklikler sağlanması konunun ciddiyetinin hala yeterince kavranamadığını veya öncelikli bir küresel sorun olarak ele alınmadığını göstermektedir.''

'Hava kirliliği bir bütünün sonucu'

Çevre Mühendisleri Odası İstanbu Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ömür Yaşayan 'Hava Kirliliği ve İklim Krizinde Covid-19 Etksinin Değerlendirilmesi' başlıklı raporu soL'a değerlendirdi. 

- Covid-19 sebebiyle alınan önlemlerden dolayı havanın temizlendiğine dair haberler çıktı. Gerçekten hava temizleniyor mu? Yoksa bu geçici mi? Uzun vadede de durum nedir?

Ömür Yaşayan: Dünyada Covid-19 salgınıyla ilgili alınan önlemler kapsamında sokağa çıkma yasağı ve/veya sınırlandırılması hava, kara ve deniz ulaşımını, sanayi üretimini azalttığı ve/veya durdurduğundan dolayı hava kalitesinde iyileşme sağlandı. Özellikle nüfusun yoğun olarak yaşadığı kentlerde bu durum hissedildi. İstanbul’da Covid-19’dan dolayı ulaşımdan kaynaklı hava kirliliğinde geçici olarak azalma yaşansa da sanayi ve küresel ısınma da önemli hava kirliliği kaynaklarıdır. Bu da trafiğin azalmasının tek başına yeterli olmadığını göstermektedir. Ayrıca bu durumun geçici olduğu, önlemler kaldırıldığında tekrar eski haline döneceği aşikârdır. Hava kirliliği bir sürecin çıktılarının sonucudur. Bu süreci ulaşım, enerji santralleri, fabrikalar vb'den kaynaklı kirlilik olarak düşünürsek, uzun vadede kaynağında önlemler alınması, hava kalitesi eylem planlarının iyi yapılıp uygulanabilmesi ve sürdürülebilir bir çevre bilinciyle hareket edilmesi gerekmektedir.

- İklim değişikliği dünyanın birçok ülkesini etkiliyor. Covid-19 tedbirlerinin emisyonları da azalttığını biliyoruz. Bu azalma iklim değişikliğinin etkilerini geriletecek mi? Sıcak hava dalgaları ve bunların etkisinde azalma var mı? Ülkemizi ve dünyayı neler bekliyor?

Covid-19 tedbirleri bazı sektörlerde emisyonların azalmasına neden oluyor. Özellikle uluslararası havacılık ve ulaştırmadan kaynaklanan karbondioksit emisyonları hatrı sayılır ölçüde azalmış durumda. Sanayinin yavaşlaması ve enerji üretiminden kaynaklanan sera gazlarının azalması da uydu görüntülerine yansımıştı. Dünya Meteoroloji Örgütü, emisyonlardaki düşüşün %6 civarında olduğunu tahmin ediyor. Bununla birlikte, geçtiğimiz 12-18 Nisan haftası atmosferdeki karbondioksit oranı rekor seviyelere ulaşarak 416 ppm’in üzerine çıktı. Bu artışın nedeni karbondioksit emisyonlarının atmosferde çok uzun süreler kalabiliyor olması. Bu doğrultuda atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonunun düşmesi için karbondioksit emisyonlarının ciddi ölçüde ve sürekli azaltılması gerekli. Bilim insanları Covid-19 tedbirlerinden kaynaklanan azalmanın kalıcı olmaması halinde atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonunun düşmeyeceğini belirtiyorlar. Dolayısıyla bu tedbirlerin sera gazları üzerinde ani bir düşüşe neden olduğu doğru ancak bu düşüşün iklim değişikliğinin etkilerini ne şekilde etkileyeceği konusu gelecekte emisyonların ne seviyede seyredeceğine bağlı. Ayrıca, uzmanlar Covid-19 nedeniyle sanayide ve kentsel yaşamda yaşanan yavaşlamanın sonrasında ani bir artışı da tetikleyebileceğini öngörüyor. 

Genel olarak baktığımızda, özellikle nüfusun olduğu İstanbul gibi kentler de Akdeniz bölgesi dünyada iklim değişikliğinden en çok etkilenmesi beklenen bölgelerden. İstanbul, konumu dolayısıyla hem Akdeniz Bölgesi'nin iklim özelliklerini taşıyan hem de çevresindeki bölgelerle etkileşim gösteren karmaşık bir iklime sahiptir. İstanbul ve çevresi için sıcaklık ve yağış değişimi, kuraklık, deniz seviyesinde yükselme ve bunları yatay kesen kent ısı adası ve hava kalitesi gibi konular öne çıkmaktadır. Sıcaklıkların ortalamada İstanbul için yüzyıl sonuna kadar artması beklenmektedir. Yaz aylarında bu artış daha yüksek olacak, sıcaklıklar kent ısı adası etkisi ve olası sıcak hava dalgalarıyla hissedilir derecede yükselecektir. Yağışlar bir miktar azalacak olsa da, daha kısa sürede daha şiddetli gerçekleşeceği için su baskını gibi riskleri artıracaktır. 

Sonuç olarak, Covid-19’dan dolayı her ülkenin genel olarak uyguladığı kısıtlamalar (sokağa çıkma yasağı, bazı üretim yerlerinin kapanması vs.) sera gazlarında azalmaya işaret ediyor. Ancak bu sürecin sonrasında, tüm dünyada, karbondioksit emisyonlarını sınırlandırmaya yönelik bütüncül politikalar uygulanmadığı takdirde bu azalmanın bir anlamı olmayacak.