Bugün 17 Ağustos: Doğa olaylarını felakete dönüştüren plansızlık sürüyor

1999 yılında Gölcük Depreminde resmi rakamlara göre 18 bin 373 yurttaşımız hayatını kaybetmişti. Sonrasında başka büyük depremler de yaşandığı halde önlem alınmamaya devam ediliyor.

Haber Merkezi

Resmi rakamlara göre 17 Ağustos Depremi'nde 18 binin üzerinde yurttaşımız yaşamını yitirmişti. Resmi verilere göre 285 bin konut, 42 bin bina hasar gördü, 16 milyon insan depremden dolaylı etkilendi.

Üzerinden 21 yıl geçen felaketi Elazığ ve Van'daki depremler de dahil olmak üzere yeni felaketler takip etti ve olası depremlerin zararlarının en aza indirilmesi için çeşitli çalışmalar başlatıldı. Hükümetler tarafından yürütülen çalışmaların samimiyetsiz oldukları geçtiğimiz yıllarda tescillenmiş oldu.

İstanbul'da beklenen deprem için açık alanların toplanma alanları ilan edilmesi söz konusu olmuştu. Geçtiğimiz yıl itibariyle bu alanların yüzde 90’ına yakın bir bölümü imara açıldı. 1999 yılında belirlenen İstanbul’daki 480 çadır alanının çoğu artık lüks konut veya AVM'ye dönüşmüş durumdayken bunların en çok bilinenleri şöyle:

  • Bostancı’daki 180 çadır kapasiteli alana inşa edilen “Pragon Residence"
  • Ortaköy’de bulunan 185 çadır kapasiteli Ermeni Vakfı’na ait arazide inşa edilen rezidans.
  • Abide-i Hürriyet Parkı’nda 700 çadır kapasiteli alana inşa edilen ‘Avrupa’nın en büyük adalet sarayı’ olmasıyla övünülen Çağlayan Adliyesi
  • Devlet Malzeme Ofisi’nin sonradan özelleştirme idaresinin imar planını değiştirmesi üzerine Medeniyet Üniversitesi'ne dönüştürülen Üsküdar’daki 270 çadır kapasiteli alan.

Yeni felakete olan davet: İstanbul'da incelenen konutların yüzde 90'ı dayanıksız

2008 yılında İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan araştırmada 1030 yeni ev projesi incelendiğinde binaların tam yüzde 90’ının deprem güvenliksiz olduğu tespit edilmişti.

Bu konuda İnşaat Mühendisleri Odası'nın raporunda herkesin mütteahhitlik yapmaması, mühendislerin ise imza mühendisliği yerine insan hayatını elinde tuttuğunun farkına varıp oda eğitimlerine mutlaka katılması vurgulanmıştı.

Deprem vergisi: Önce kayboldu, sonra harcandı, en son 'hiçbir zaman var olmadı'

Gölcük Depremi’nin ardından toplanmaya başlanan "deprem vergisi"nin ilk yıllar geçici olarak toplanacağı söylenmiş, daha sonrasında 2009’da kabul edilen bir yasayla vergi devamlı hale gelmişti. Elekronikten gıdaya kadar hemen hemen her üründen alınan ‘deprem vergisi’nin akıbeti gene 2011’de Van Depremi’nin ardından gündeme gelmişti.

Gölcük Depreminin ardından halktan toplanan ve tahmini 40 milyar liraya ulaşan deprem vergisinin akıbetiyle ilgili 2011'de görüştüğümüz Afet ve Acil Yönetimi Başkanlığı, Maliye Bakanlığı ve Gelir Vergisi Daire Başkanlığı'ndan hiçbir cevap alamamıştık.

Dönemin AKP'li Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'se, tüm deprem vergilerinin harcandığını söylemişti.

Dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'se olayın adından, deprem vergisi diye bir şeyin olmadığını söyledi.

Dönemin AKP’li Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün'se, yaptığı açıklamada “‘Deprem vergisi diye bir vergi yok” demiş ve Deprem vergisine ne olduğunu sormanın siyasi istismar olduğunu savunmuştu. Ergün deprem vergisinin hiçbir zaman var olmadığını iddia ederek tartışmayı kapatmıştı.

570 yurttaşın hayatını kaybettiği Van Depremi'nde 2 bin 555 kişi yaralanmış, depremzedeler -10 derece sıcaklıkta çadırsız, barınaksız kalmıştı.

Elazığ Depremi'nin ardından: Kızılay'dan krizi fırsata çevirme girişimi

Elazığ'da bu yılın başında gerçekleşen ve çevre iller için de yıkıcı etkide bulunan felaketse Kızılay Başkanı Kerem Kınık tarafından fırsat olarak değerlendirilmişti. Kınık, depremin ardından yaptığı sosyal medya paylaşımında bağış istemişti, tepkilerin ardından da paylaşımını silmişti.

Kızılay'dan Van'a gitmeyen çadırlar El-Kaide'ye gitmişti

Suriye Ordusu'nun geçtiğimiz yılın sonunda dış destekli cihatçı çetelere yönelik yoğun harekat başlatması üzerine Kızılay İdlib'deki çeteler için seferberlik başlatmıştı.

Suriye'nin İdlib kentinde cihatçı örgüt Heyet Tahrir'uş Şam'a yönelik operasyonu sürerken Kızılay "İdlib için" yardım toplama SMS'leri atmaya başladı.

Kızılay yurttaşlara, “İdlib’deki kara bulutları iyiliğin gücüyle dağıt! Hilal yaz 2868’e gönder, 10₺ ile #YanındaOl” şeklinde SMS’ler göndermişti.

Bu olaysa akıllara ÖSO kamplarına giden Kızılay çadırları ve erzakları getirmişti. Söz konu çadırlar uzun süre boyunca Van'daki depremzedelere ulaştırılmamıştı.

Lazkiye’nin kuzeyindeki ÖSO kampında 2016 yılında çekilmiş bir videodan bir görüntü.

Kızılay'ın karıştığı dolandırıcılık skandalları arasındaysa en son Başkentgaz tarafından yapılan 8 milyon dolarlık bağışın Ensar Vafkı'na aktarılması gelmişti.

Çocuk tecavüzleriyle anılan tarikat kuruluşuna para aktarmak üzerinden dönen dolandırıcılık vakasıysa Kızılay tarafından yapılan açıklamayla doğrulanmıştı.

Açıklamada talebin Başkentgaz'dan geldiği ve yerine getirildiği ifade edildi.

Geleceğin katillerini tanıyorsunuz: Kumu denizden çalanlar ve 'iman kuvvetiyle' duran binalar

Ağaoğlu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, 2009 yılında yaptığı bir açıklamada 1970’lerde Anadolu yakasında yapılan çoğu inşaatın malzemelerini kendisinin sattığını söyleyerek sorumlu olduğu binaların ‘kağıt gibi yıkılacağını’ söylemişti. İnşaatlar için kumları Marmara Denizi'nden, demirleri hurdadan çektiğini söyleyen Ağaoğlu, “tüm firmalar aynı şeyi yapıyordu. Deprem olursa İstanbul'a ordu bile giremez, ölen şanslıdır” demesi büyük tepki toplamıştı. Ağaoğlu bunları yeni rant ve yağma alanlarında yapılacak inşaatlara talip olurken söylemişti.

Ağaoğlu aynı demecinde “Tüm firmalar böyle çalışıyordu. Belki karamsar bir tablo çiziyorum ama ilkokuldan bu yana işin içindeyim. İşin mutfağında yetişen biri olarak söylüyorum ki mevcut yapı stoğunun yüzde 70'i deprem açısından güvenli değil. Binalar resmen iman kuvveti ile ayakta duruyor. Binaların 17 Ağustos'ta nasıl karton gibi yıkıldığını unutmamak lazım” sözlerini kullanırken “En lüks semtlerdeki o süslü püslü binalar için konuşuyorum çoğu sadece tuğla üstünde duruyor, içleri gitmiş. 1970'li yıllar, sana yağ ve benzinin karneyle alındığı zamanlardı” demişti.

Ağaoğlu’nun tepki çeken açıklamalarını daha sonrasında diğer inşaat patronları da tekrarlamıştı.

Depremden sonra yıkılmayı bekleyen binalara on yıldan uzun süredir dokunulmadı

Depremle ilgili yaşanan bir başka skandalsa hasar gören ve çökmeyi bekleyen binaların unutulması oldu. 1999 depreminde hasar gören 4 katlı bir binanın depremden tam 16 yıl sonra yıkılması dikkat çekmişti.

Gölcük'te depremin ilk dalgasında üzerindeki apartman, yol, spor tesisleriyle birlikte denize göçen mahallelerde bulunan harabe halindeki 20 civarında blok, hükümetin Kentsel Dönüşüm Projesi ile yıkım kapsamına alınmış ancak 2015 yılına gelindiğinde 20 bloktan sadece 2 tanesi yıkılmıştı.