Boyun eğmeyen bir kadın: Hypatia

Atina’dan dönünce Platoncu okulun başına geçmişti Hypatia. O dönemler dinler arası çatışmalar olmasına rağmen ve bir Pagan olmasına rağmen Hristiyan ve Yahudi inanışlı öğrencileri de okuluna kabul etmişti. Çünkü 'Bizi birleştirenler ayıran şeylerden daha fazla, hepimiz kardeşiz' diyordu ve buna inanıyordu.

Fatma Yücetaş

M.S 4.YY’da İskenderiye şehri, Roma’nın himayesine girmesiyle beraber, donanımlığını büyük ölçüde yitirdi. Bu kadim şehrin Kostantin’le başlayan kötü kaderi Cyril ile son buldu. Bu şehir yüz binlerce el yazmasının, eserin bulunduğu kütüphanesi ve bilimsel çalışmaların da yapıldığı müzesiyle ün saldı. Kütüphane M.Ö 250 yılında Aristotales Akademisi model alınarak kuruldu. Kütüphanenin kayıtlı son üyesi Hypatia’nın babası filozof ve matematikçi Theon oldu.

Hypatia M.S 300 dolaylarında dünyaya geldi, o dönemler kız çocuklarına eğitim verilmez, kadınlar erkek egemenliği altında yaşar ve tek özellikleri çocuk doğurmak olarak görülürdü. Theon, kızı Hypatia’nın eğitim almasını sağladı, başta babasından eğitim alan Hypatia eğitimini devam ettirmek için Antik Çağ’da yaygın eğitim kurumlarından olan Atina Okullarına gitti. 

Platon, Aristoteles, Sokrates, Pisagor gibi filozofların da eğitim aldığı yerlerdi. Atina’da okulundaki başarısından dolayı zaferin simgesi olan defne tacıyla ödüllendirildi.

İskenderiye’ye döndüğünde ise babası Theon'un yazdığı kitapları gözden geçirdi, düzenlemeler konusunda yardımcı oldu ve daha sonra kendi eleştirilerini yazmaya başladi. Öncesinde Öklid’in elementine eklemeler yapan babasıyla birlikte Öklid üzerine yazdığı bir kitap olduğu da bilinenler arasında. Ptolemy'in astronomisi ve Diofantos'un aritmetik kitaplarına düştüğü notlar bulunmakta. Ne yazık ki günümüze kadar ulaşan kitapları bulunmamakta. Bunların yanı sıra gökyüzü gözlemlerinde kullanmak için birçok alet geliştirdi ve yaptı.

Atina’dan dönünce Platoncu okulun başına geçti Hypatia. O dönemler dinler arası çatışmalar olmasına rağmen ve bir Pagan olmasına rağmen Hristiyan ve Yahudi inanışlı öğrencileri de okuluna kabul etti. Çünkü: ‘’bizi birleştirenler ayıran şeylerden daha fazla, hepimiz kardeşiz.’’ dedi ve buna inandı. Babası, Hypatia'yı her zaman özgür bir birey olarak yetiştirdi, düşüncenin önemini anlattı. Ona “Bütün dogmatik dinler yanlışlıklarla doludur ve kendine saygısı olan bir kimse tarafından son gerçek olarak kabul edilmemelidir” ve “Düşünme hakkını hep kullanmalısın. Çünkü, yanlış düşünmek, hiç düşünmemekten yeğdir” dedi.Babasının bu öğretileri Hypatia'nın yazılarında da karşılık buldu: "Masallar masal diye, efsaneler efsane diye anlatılmalıdır. Boş inançların gerçek diye öğretmekten daha korkunç bir şey olamaz. Çocuk aklı bunları kabul eder ve çocuk yanlış şeylere inanır. Bu yanlış inançlardan arınmak çok zor olur, uzun yıllar alır. İnsanlar bu inançlara bir gerçekmiş gibi inanıp uğruna dövüşürler. Hatta boş inançlar uğruna daha fazla dövüşürler, çünkü boş inanç öylesine elle tutulamazdır ki çürütülmesi neredeyse olanaksızdır."

Hypatia matematik, felsefe, astronomi ve güzelliğin doğasına dair dersler verdi. Güzelliğinin dillere destan olduğu tasviri yapılan Hypatia ise güzelliği şöyle tanımladı: ”Bir adam kadın vücudunun güzelliğini gördüğünde onu şehvetle fethetme arayışına girmemeli. Bunun yerine onun güzelliğinin, gerçek güzelliğin bir sureti olduğunu anlamalı. İnsan, hayvani doğasının en alçak yerlerine bir kez daldığında güzelliğin asıl özü üzerine düşünemez, kendi körlüğünde ve Hades’in aldatıcı gölgeleri içinde yaşamak zorunda kalır.” Ve aslında, asıl güzellik aklını ve vicdanını iyiden yana kullanmak ve gerçeği bulmak için verilen emektedir.

Hypatia’nın ünü yayıldı ve şehrin önemli isimleri bilgisine başvurmak için sık sık kapısını çalmaya başladı.Öğrencisi olan Vali Orestes, Hypatia’yı konseye kabul etti ve yakın arkadaşı oldu.

İskenderiye şehri 5. YY başında sivil otoritelerin başı vali Orestes ve Hristiyan piskoposu Cyril arasında bir güç kavgasının ortasında kaldı. M.S 412 yılında önceki piskopos Theofilos öldü.

Theofilos zamanında Paganlara ibadet yasağı getirildi ve mabetlerine Hristiyanların kullanımı için el konuldu. Serapis tapınağı, müze ve yüz binlerce elyazmasının bulunduğu kütüphane yağmalanıp yok edildi. Theofilos’un ardından kendisinin yerini hiç aratmayan, yeğeni Cyril getirildi. Cyril tarikatını önce kendi tarikatına üye olmayan Hristiyanların daha sonra Yahudilerin üzerine saldı. Saldırılar ve karşı saldırılar aylarca sürdü ve sivil otorite müdahalede yetersiz kaldı. Gericiliğe verilen en ufak bir tavizin sonucu çok ağır oldu ve olmaya devam edecekti. Bütün bu olaylar devam ederken, dini sömürü sürerken Hypatia bilime katkı sunmaya ve gerçeği aramaya devam etti. Kadınların söz sahibi bile olmadığı ve dogmatik düşüncenin hakim olduğu bu çağda söz söylemeye, inatla ve umutla verdiği derslere devam ederek mücadele etti. Hypatia’nın bu dik duruşu dini otoriteyi fazlasıyla rahatsız etti. Dini otorite sivil otoriteyi de ele geçirmek istiyordu. Dogmatik düşüncenin karşısında duran bilim, “düşünme hakkınızı koruyun" diyen boyun eğmeyen bir kadındı.

Cyril tarikatini gericilikle ve yobazlıkla besledi ve en sonunda Hypatia’dan kurtulmak için onu büyücü ilan etti, kara büyü yaptığını söyledi. Kadının yerini erkeğin her zaman için bir adım arkasında olması gerektiğini dile getirip dini kullanarak tarikatını bu defa da Hypatia’nın üzerine saldı. M.S 415 yılında bir akşam Hypatia evine dönerken, Cyril’in tarikatı önüne çıktı ve Hypatia’yı bulunduğu arabadan çekip, aralarına aldıktan sonra filozof giysilerini zorla çıkartıp, kiliseye götürünceye dek sokakta çıplak bedenini sürüklediler. Kiliseye getirildikten sonra kiremit ve çömlek parçalarıyla işkence ederek öldürüp, bedeni parçalara ayırdılar.

Bu gerici güruh hızını alamayıp Hypatia’yı şenlik ateşinde yakıp, kutlama yaptı.

Katledilişinin ardından Hristiyan kilisesi olayı örtbas etmek için Hypatia’nın tüm yazılı eserlerini yok etti. Bu yüzden günümüze kadar ulaşan hiçbir eseri bulunmamakta, yalnızca öğrencilerinden alınan mektuplar ve kayıtlar var. Hypatia’nın ölümünden sonra Platoncu Okul kapatıldı ve karanlık çağa girildi. Oysa yıkılan kütüphanede insanlığın bin yıl boyunca tekrar hatırlamak için beklediği gerçekler keşfedilmişti.

Aradan yüz yıllar geçti, şimdi AKP Türkiye’sinde bir kadın olarak günümüze bakınca Cyril yobazlığının yüz yıllarca yaşadığını söylemek mümkün. Gericilik tarihin çöplüğüne gömülmedikçe de yaşamaya devam edecek. Her gün kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet haberleri, kadın sömürüsünün hat safhada olması bütün bunların altında yatan sebep gericilik ve beslendiği sömürü düzenidir. Kadını eğitmeyen, bilinçlenmesine izin vermeyen, gerek dinle, gerek (şimdilik ellerinde olan) iktidarla, kadınların güçsüz bir varlık olduğunu, kadın ve erkek eşitliğinin olamayacağını hatta bu sebepten dolayı kadın emeğinin daha değersiz olduğunu söylüyorlar. Aradan geçen yüz yıllara rağmen kadınların barbarca katledildiği, cinsiyetçi birçok söyleme maruz kaldığı, aşağılandığı bir Dünya’da yaşıyoruz. Bizler, bu çağ dışı düzeni yaşadığımız topraklardan söküp atmadığımız sürece, gericiliğe yeni alternatifler ekleyip* bu barbarlığın yüzyıllar boyunca daha sürmesini isteyen gerici asalaklar, kadınların üzerinde kara bulut gibi durmaya devam edecektir. Ama onların da bilmesi gereken bir şey var: Hypatia’dan devraldığımız aydınlanma meşalesini hiçbir zaman söndürmeye güçleri yetmeyecek. 

Yönetmen: Alejandro Amenábar

Yayın tarihi: 2009

Çekim yeri: Malta

Film süresi: 2 saat 21 dakika

*Piskopos Cyril, halkı Hypatia’ya karşı galeyana getirmek için İncil’den alıntılar yapmıştır; “Kadın sessizliği ve uysallığı öğrenmelidir. Kadının ne ders vermesine ne de erkeğin üzerinde yetki sahibi olmasına izin vermeyeceğim. Suskun olacak ve sessiz kalacaktır. Çünkü önce Âdem, sonra Havva yaratılmıştır”