Bir Alman yoldaşın ardından...

Alman Sosyalist Birlik Partisi üyesi ve TKP dostu Akademisyen yazar Alfred Kosing 21 Ekim'de uzun yıllardır yaşadığı Alanya’da hayatını kaybetti. Musost Canbek Alman yoldaşının arkasından yazdı...

Musost Canbek

Duvar yıkıldı! Çığlıklarının orta yerinde bir belgeselin gözü olan kamera en sarsıcı an’a odaklanıp kalıyor: Doğu Almanyalı bir grup insan 100 Mark’lık bir kağıt paraya parmak uçlarıyla dokunup ona bakakalarak Batı Almanya’nın milli marşını söylüyor…

Belki de bu feci ihanet ve yıkım sahnesini gördükten sonra 1989’da 60’lı yaşlarını yeni geçmeye başlamış Alfred Kosing’de o komünist entelektüel öfke, yılların akademisyenlik tecrübesiyle iyice kök salmıştır. Ya da sadece Doğu Almanya’daki yayınevleri tarafından basıldığı için Nazilerin yaktığı kitapların birkaç katı olan milyonlarca kitap bu defa kapitalizm tarafından uluorta çöpe atılmış, binlercesi gizlice kalorifer kazanlarında yok edilmiş ve bir o kadarı da tuvalet kağıdına –şaşırma sayın okur, doğru okuyorsun- dönüştürüldüğünde, o dehşet anında sosyalizmin mirasını kalemiyle kapitalizmden koruma yeminini etmiş olması muhtemeldi Kosing yoldaşın. Öyle olmasaydı ömrünün sonuna kadar bir karınca çalışkanlığıyla birbirinden önemli eserlerin yazarı olması mümkün olmazdı. 

21 Ekim 2020 tarihinde de yıllardır yaşadığı Alanya’da hayatını kaybeden Alman Sosyalist Birlik Partisi (SED) üyesi Alfred Kosing  yoldaşımızın biyografisi ve eserleri büyük bir değer ve önem taşıyor.

Kendisi Demokratik Alman Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminden başlayarak başta Walter Ulbricht ve Erich Honecker ile beraber SED’de görev almış ve akademide felsefe alanından mezun olmuş komünist bir aydın olarak birbirinden önemli eserlere imza atmış ve sık sık Sovyetler Birliği’ne çalışma ziyaretleri de yaparak oradaki gelişmelerden haberdar olmuş, birçok SBKP üyesiyle yıllar süren bir işbirliği içinde gelişmelere tanıklık etmiştir.

2015 yılında tesadüf eseri kendisinin Alanya’da yılın büyük bölümünde ikamet ettiğini öğrendim. Ancak iletişim kurmakta önce kararsızlık yaşadım çünkü geçmişini reddeden ve sol liberalizmle bile isteye zehirlenmiş, sosyalist geçmişiyle yüzleşme bahanesiyle Doğu Almanya ve Sovyetler Birliği deneyimine küfretmekten utanmayan bir emekli profesörle yüz yüze geleceğimi düşünmüştüm. Ancak  tanışma isteğimi büyük bir nezaketle kabul etti ve 25 Eylül 2015’de kendisini evinde ziyaret ettim.

Saatler boyunca -o zaman- 87 yaşında olmasına rağmen son derece dinamik ve marksist bir tavırla bana gözlem ve deneyimlerinden bahsetmşti. Sovyetler Birliği deneyimini sahiplenmenin vazgeçilmez bir önemi olduğunu bu konuda bize kapitalistlerin asla ahlâk dersi veremeyeceğini, önce kapitalistlerin kendi evlerinin önünü temizlemesi gerektiğine sürekli vurgu yaptı.

“Stalinizm” kavramının kapitalizmin soğuk savaş dönemindeki Sovyetler Birliği’ne psikolojik savaşın bir parçası olduğu yönündeki tespitimi paylaştığını ama Stalin dönemindeki uygulamaların tarihsel materyalist bir yöntemle incelenmesinin hayati bir önemi olduğunu vurguladı.

1924-1953 arasındaki dönemde yaşananların tarihsel materyalist tahlili konusundaki özel hassasiyeti çok önemli ve kıymetliydi. Eserlerinin pusulasını da hep bu tavizsiz hassasiyet oluşturdu. “Tarihe idealist bir bakış açısıyla bakamayız,” sık sık tekrar ettiği bir cümleydi konuşmalarımızda.

Alfred Kosing’in şahsında, kendi kuşağının birçoğu utanç verici nedamet teraneleriyle dönekleşmiş aydın müsveddelerinin aksine, komünist öfkesini bilimsel sosyalist hassasiyetin suyunda bileylemeye devam eden ve hayata komünist bir kararlılıkla bakan, ilk sosyalizm denemesinin kurucu kuşağının en saygın temsilcilerinden birini kaybettik.

70’li yıllarda Türkçeye öğrencisi olmanın onurunu ömür boyu gururla taşıyacağım sevgili hocam Veysel Atayman tarafından çevrilen “Marksçı-Leninci Felsefe Sözlüğü” Kosing yoldaşın yıllar süren çalışmasıyla genişletilmiş bir yeni basımla Almanya’da birkaç sene önce yeniden okuruyla buluştu.

Eserleri reel sosyalizme küfredenlere marksist analiz kılıcını çekerek yüksek sesle ihtar ve ihtar etme kararlığının bir ifadesi ve sosyalizmin tarihini sahiplenici bir sorgulama süzgecinden geçirerek daha da güçlendirme azminin göstergeleridir. 

Kosing’ın başyapıtı sayılan “Marksist Felsefe Sözlüğü”nün Türkçemizde genişletilmiş yeni basımını görmeye kendisinin ömrü yetmedi ne yazık ki. Görev yerine getirilecektir elbette ve Kosing’ın bu satırların yazarına bıraktığı en büyük vasiyeti budur. Onun bize bıraktığı bir diğer büyük vasiyet de yorulmak bilmeyen bir çalışkanlıktır.