Bir aile hekiminin isyanı: Plansızlığın acısı bizden çıktı, sadakanızı kabul etmiyoruz

AKP’nin salgının başından beri tüm taleplerine kulak tıkadığı aile hekimlerine ilişkin dün çıkarılan düzenlemeyi bir aile hekimiyle konuştuk: Bu bir tür sadaka ve hiçbir şekilde kabul edilmemesi gereken bir adım. Gerçekten bir parmak bal çalmak gibi bir şey ve daha ciddi bir salgın atağının öngörüldüğünü gösteren bir adım.

Haber Merkezi

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla dün Resmi Gazete’de yayımlanan "Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” tartışma yarattı.

Özellikle yandaş basın söz konusu düzenlemeyi aile hekimlerine “müjde” olarak sunarken, salgının başından bu yana oldukça zor koşullarda çalışan, neredeyse hiçbir taleplerine kulak asılmayan aile hekimleri, bu haberi pek de “müjde” olarak görmüyor.

Erdoğan’ın imzasını taşıyan düzenlemeyi soL’a değerlendiren bir aile hekimi, “Bu bir tür sadaka ve hiçbir şekilde kabul edilmemesi gereken bir adım. Gerçekten bir parmak bal çalmak gibi bir şey ve muhtemelen daha ciddi bir salgın atağının öngörüldüğünü ya da zaten yaşanmakta olduğunu gösteren bir adım” değerlendirmesinde bulundu.

'Asıl sorun bu plansızlık'

Aile hekimlerinin her şeyden önce salgının kontrol edilememesinden şikayetçi olduğunun altının çizen sağlık emekçisi, “Birinci basamakta çalışan sağlık emekçilerinin öncelikli sorunu, koruyucu sağlık hizmetlerinin epidemiyoloji ölçütlerine uygun biçimde verilmiyor olması. Yani salgın yönetimi konusunda gösterilen eksikliğin, plansızlığın ve strateji yoksunluğunun bıraktığı neredeyse tüm boşlukların aile hekimleri birimleri tarafından kapatılmasının, telafi edilmesinin beklenmesi. Asıl sorun bu plansızlık" dedi.

'Bu süreç tam bir saçmalık'

"Bir hasta şikayeti nedeniyle hastanelere, ikinci basamak sağlık kuruluşlarına başvurduğunda, burada yapılan tetkikler tamamlandıktan sonra geri kalan sürecin yönetilmesi işi, bu hastayı yüz yüze görmesi mümkün ve uygun olmayan, hastanın yakın temaslı bilgileri hakkında öncesinde fikir sahibi olmayıp sonrasında sürece dahil olan aile hekimlerine bırakılıyor" diyen sağlık emekçisi, sözlerini şöyle sürdürdü:

PCR yaptırmak için ikinci ya da üçüncü basamağa gitmesi gereken hastalar, kendi imkanlarıyla buralara gittikten sonra test sonucu çıkana kadar geçen sürede rapor almak üzere birinci basamak sağlık kuruluşlarına geliyor.

Bu kişinin test sonucu sonradan pozitif çıktığında bu arada geçen süreçte toplu taşıma kullanmış, birilerine temas etmiş oluyor.

Sonrasında da o sırada bebeklerin aşılandığı, gebe takibinin yapıldığı yani kısacası asli fonksiyonunu yerine getirmeye çalışan aile sağlığı merkezlerindeki enfekte olmamış isimleri enfekte edebilecek bir temas yolu açılmış oluyor. Bu süreç tam bir saçmalık.

'Salgın yönetilemiyor'

Bir başka sorun da mütemadiyen güncellenen saha rehberleri. Hastaların telefonla takiplerinin hangi günler yapılacağı bilgisi değişiyor, bu bizim kullandığımız yazılımlara rötarlı yansıdığında arada izlem boşlukları yaratıyor.

Baştan itibaren asıl problem hastaların hastaneye başvurduktan sonra fark ediliyor olmasında, kısacası, asıl sorun salgın yönetinin olmaması.

'Telefonla hasta takibi işi amaca hizmet etmiyor'

Bize düşen telefonla hasta takibi işi amaca hizmet etmeyen bir şey, birinci basamaktakilerin yaptıkları işi hangi bilimsel kriterle yaptıklarını kendilerine kabul ettirmesi gerek, bu da ayrı bir sorun.

Tüm bu dikkatisizliğin ve plansızlığın sonucunda enfekte olan, kaybettiğimiz çalışma arkadaşlarımız oldu.

Biliyoruz bu devam edecek, bu şekilde gittiği sürece bu devam edecek, bunu öngörebiliyoruz.

‘Bu çok yanlış, çirkin ve reddedilmesi gereken bir şey’

Bu yapılan son düzenlemeyle bir tür sus payı, ağza bir parmak bal çalınması denebilecek bir şey söz konusu oldu.

Sanki öyle ki birinci basamakta çalışan insanlar maddi özendirici olmadığı için şikayetçi, sanki maddi özendiriciler sayesinde çalışıyorlar, sağlık hizmeti sunuyor, üretiyor algısı yaratılıyor. Bu çok yanlış, çirkin ve reddedilemesi gereken bir şey.

‘Plansızlığın acısı bizden çıktı’

Biz  her şeyden önce kendi sağlığımızı kendimiz korumak zorunda kalıyoruz. İlk baştan itibaren zaten kişisel koruyucu ekipmana ulaşmakta büyük zorluk çektik, cepten karşılamak zorunda kaldık. Nice sonra bu ekipmanlar bizlere de gönderilmeye başlandı.

Onun dışında bütün düzenlemeri kendimiz yaptık. Triyaj düzenlemesi, enfekte olma ihtimali olanların ASM’ye kabulüyle ilgili düzenlemeleri kendimiz yaptık. Bunun dışında hiçbir eğitimden geçmedik, bu kadar kapsamlı bir salgının birinci basamakta nasıl yönetilmesi gerektiğinin merkezi düzeyde planlamamasının acısı bizden çıktı.

Zorunlu sektörler dışında üretim durmadığı sürece bu yayılımın durmayacağı belliyken, “üretim ve ihracat bizim önceliğimiz” diyen bir iktidar aklı nedeniyle ister birinci basamak, ister ikinci basamak sağlık hizmetlerinde özveriyle çalışısın, sonuçta bu planlalama eksikliğinin acısı hem hastalardan hem sağlık çalışanlarından çıkacak.

Son düzenlemeye gelirsek… Bu bir tür sadaka ve hiçbir şekilde kabul edilmemesi gereken bir adım. Gerçekten bir parmak bal çalmak gibi bir şey ve muhtemelen daha ciddi bir salgın atağının öngörüldüğünü ya da zaten yaşanmakta olduğunu gösteren bir adım