'Bayram' geride kalırken Türkiye'de çocuk olmak...

Türkiye'de çocuklara cinsel istismar son 15 yılda 10 kat arttı. 780 çocuk anneleriyle cezaevinde. 17 bin çocuk evlendirildi. Türkiye'de çocukların durumunu Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Avukatlarıyla konuştuk.

Neslihan Koçaslan

Çocukların bayramı olan 23 Nisan geride kaldı...

Ancak Türkiye'de çocuklara ilişkin ortada olan veriler, kutlanacak bir "bayram" bile kalmadığını gösteriyor.

Evliliklerin yüzde 5'i çocuklar

AKP döneminde 16 kez değiştirilen eğitim sistemi ve bu değişikliklerin öğrenciler üzerindeki etkileri sayısal verilerle açıklandı. 2018 yılına ait verilere göre 4+4+4 sistemiyle 12 yıllık eğitimin zorunlu olmasına rağmen, eğitim süresi 7,5 yıla düştü. 4-17 yaş grubunda eğitime devam etme oranı yüzde 84,2’yle sınırlı kaldı. Raporda yer alan bilgilere göre yapılan evlilerin yüzde 5'i çocuk evlilikleri. TÜİK verilerinde 2017’de ülkede gerçekleşen resmi evliliklerin yaklaşık yüzde 5’i, 16-17 yaş grubundaki kız çocuklarından oluşuyor.

'Cinsel saldırı 10’a katlandı'

CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun hazırladığı rapor, çocuklara ilişkin tablonun boyutlarını ortaya koydu. Rapora göre çocuklara cinsel istismar 15 yılda 10 kat arttı. 780 çocuk anneleriyle cezaevinde. 17 bin çocuk evlendirildi. Geçen yıl 67 çocuk işçi yaşamını yitirdi.

17 Bin çocuk gelin

Türkiye’deki kadınların yüzde 25’inden fazlasının 18 yaşından önce evlendirildiği, bu oranın kırsal bölgelerde yüzde 32’ye kadar yükseldiği belirtildi. Ayrıca, TÜİK 2019 verilerine göre, 16-17 yaş grubundaki kız çocuklarının, resmi evlenme içindeki oranı yüzde 3,1 olarak açıklandı.

İstismar 10 kat arttı

2006-2019 yılları arasında çocuklara yönelik cinsel istismar suçları 10 kat arttı. İstismar suçundan 2006’da 2 bin 337 karar verilirken, günümüzde bu rakam 21 bin 518’e ulaştı. Ayrıca, Türkiye’de çocuklar arasındaki uyuşturucu kullanımı ve çocuklara yönelik cinsel istismar konusunda TÜİK istatistikleri 2019’da açıklanmazken, 2020 istatistik takviminden de çıkarıldı.

Cezaevlerinde çocuklar

İHD verilerine göre ise Türkiye’de 3 bin 100 çocuğun tutuklu ve hükümlü olarak, 780 çocuğun ise anneleriyle birlikte cezaevlerinde bulunduğu belirtildi.

4 bin yaşam hakkı ihlali

Aylık insan hakları ihlalleri raporlarındaki veriler, 2011-2019 yılları arasında Türkiye’de en az 4 bin 104 çocuğun yaşam hakkının ihlal edildiğini gösterdi. Bu yıl ise 8’i mülteci en az 9 çocuğun yaşam hakkı ihlal edildi.

67 çocuk 'iş cinayetinde' öldü

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre 2019’da 67 çocuk işçi “iş kazalarında” yaşamını yitirdi. Bu çocukların 29’unun 14 yaş ve altında, 38’inin ise 15-17 yaş arasında çocuk/ genç işçi olduğu belirlendi. 2020’nin ilk üç ayında ise 7 çocuk işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.

Türkiye'deki tablo git gide iç karartıcı bir hal almaya başlamışken, çocuklarla ilgili son raporları Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği üyesi avukatlarla konuştuk. Çocuların hak ihalleri için her türlü mücadeleyi vermeye devam edeceklerini belirten avukatlar, İstanbul Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Sözleşmeleri'ne uyulması gerektiğinin altını çizdi. 

Türkiye'ye var olan eğitim eşitsizliğine değinen avukatlar, çocuklarn eşit ve özgür bir eğitim alması gerektiğini belirtti.  

Avukatlar çocuklara yönelik suçların artma sebepleri üzerinde durdu ve bunları şöyle özetledi: Çocukların hak ettiği eğitimi almasının engellenmesi, çocukların erken yaşta evlendirilmesi, çocukları birey olarak görmeyen ve haklarını tanımayan toplumsal yargıların hüküm sürmesi, çocuklar bakımından ailenin birincil olarak söz sahibi olması, çocuğa yönelik suçları kapsayan yasal mevzuatın politik amaçlar dâhilinde yönlendirilmesi.

'2020'nin ilk 4 ayında cinsel istismara maruz kalan 2 bin 356 çocuk için avukat görevlendirildi'

23 Nisan Türkiye'nin dört bir yanında kutlanıyor. Ancak çocukların aldıkları eğitimin gerilediği, çocuklara yönelik cinsel istismarın arttığına dair raporlar açıklandı. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Üyesi, Antalya Barosu'na bağlı Avukat Yağmur Burçin Sayın: 2019 yılının tamamı, 2020 yılının ilk 4 ayında sadece ve sadece İstanbul’da  cinsel istismara maruz kalan 2 bin 356 çocuk için avukat görevlendirildi. Bu mağdur çocukların yüzde 85’i kız çocuklarıyken, yüzde 45’lik kısmı ise 12-15 yaş arasındaki çocuklar. Şimdi biz bu çocukların eğitiminden, sosyalliğinden ve bayramı kutlamasından bahsedelim. Elbette kutlamalar yapılacak, ne de olsa TBMM’nin kuruluşunun 100. Yıl dönümü, elbette kutlayacağız çünkü Ulusal Egemenlik Bayramı. Ancak ve ancak hem Covid-19 sürecinde hem de yeni infaz yasası doğrultusunda, hem bu çocukların hem de risk altında bulunan çocukları düşünmeden edebilir miyiz?

'Evinde bilgisayarı, interneti, tableti olmayan çocuklar ne yapacak?'

Şimdi biz özgür çocuklardan nasıl bahsedebiliriz? Biz bu çocuklara kendilerini müdafaa etmelerini nasıl anlatabiliriz. Yine bizler onlara, yasa kapsamı doğrultusunda istismar edildin, evlenebilirsin mi diyeceğiz? Bu örnekler artar artar artar …  Sadece istismar ile kalmıyor çocukların durumu , çocuk işler- eşitsizliğe maruz kalan çocuklarımız … Salgın döneminde Online eğitime geçildiğinde ilk aklıma gelen soru şu olmuştu? Evinde interneti olmayan, hatta ve hatta bilgisayar ve telefonu olmayan ve hatta evi olmayan çocuklar ne yapacaklar? İnanın hala buna cevap veremiyorum veremiyoruz. Bu çocukları birde sınava tabi tutacaksak, nerede eşitlik. Elbette burada teknolojiden faydalanan çocuklarımıza laf edemeyiz. Mümkün mertebe kendilerinin en güzel şekilde eğitimlerini devam ettirmesi  arzusu içindeyiz. Ama gel gör ki şans var şans var diyebiliyoruz sadece. 

'İstanbul Sözleşmesi'ne uyulmalı'

Bilindiği üzere aralarında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin de yer aldığı pek çok uluslararası belgede, 0-18 yaş grubunda yer alan insanlar “çocuk” olarak tanımlanmaktadır. Sözleşmeyi hazırlayanlar ve imzalayanlar olarak biliyoruz ki; bireyin yaşamındaki güçlük ve sorunlarla başarılı bir biçimde baş edebilmesi, çocukluk dönemini geride bırakıp kendi yaşamını sürdürebilir hale gelmesi ya da erişkin olabilmesi için, bebeklikten başlayarak gelişiminin bütün dönemlerinde biyolojik gelişiminin tamamlanması yanı sıra, toplumsal yaşamın gerektirdiği pek çok bilgi beceriyi edinmesi, yeteneklerini geliştirmesi, gerekmektedir.

Ancak biliyor ve görüyoruz ki, çocuk yaşta olmalarına karşın, kendilerinden oldukça büyük yaşta erkeklerle evlendirilen kız çocukları kendilerini geliştirme koşul ve olanaklarından yoksun kılınmakta, ev içine hapsedilmekte, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan kadınlık ve annelik rolleri gibi yerine getirmekte zorlanacağı pek çok sorumlulukla karşı karşıya bırakılmaktadır. Kız çocuklarının erken yaşta ve kendileri hakkında özgür kararlar verme yeterliliğine sahip olup olmadıklarına bakılmaksızın, aile ve çevre baskısıyla alınan kararlar sonucu evlendirilmesi, olumsuz etkilerinin yaşamının sonraki dönemlerinde de sürdüğü her yönüyle çocuğa yönelik bir cinsel istismardır. 

Sonuç olarak, çocuk yaşta evlilik bir çocuğun temel haklarının ihlal edilmesi, hayatının çalınması ve geleceğe ilişkin umutlarının karartılması anlamına gelmektedir. 

Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi’nde devletin sorumlulukları ayrıntılı olarak tanımlanmıştır. Benzer biçimde, İstanbul Sözleşmesi’nde de erken yaşta zorla evliliklerin suç olarak düzenlenmesi zorunlu kılınmaktadır

'Çocuk haklarının ihlali yönündeki her tür müdahale karşısında mücadele etmeye devam edeceğiz'

Sonuç olarak, çocuklara ilişkin sahip olduğumuz toplumsal sorumluluklarımızla, kız çocuklarının erken yaşta zorla evlendirilmelerine ve kendisine tecavüz eden cinsel saldırı failleriyle evlendirilerek failin affedilmesine yönelik her tür söylem ve yasal değişiklik girişimi kabul edilemez. Cinsel istismar da dahil olmak üzere çocuklara yönelik her tür istismarın suç olduğu, cinsel istismar suçunun ise hangi gerekçeyle olursa olsun affedilemeyeceği asla akıldan çıkarılmamalıdır.

Devletin görevi, kız çocuklarının erken yaşta zorla evlendirilmesini engellemektir, cinsel istismar suçlularını cezalandırmak ve bu suçların gerçekleşmesini önlemektir; geleneksel, göreneksel, dinsel dogmaların ardına sığınarak suçluları cezasız bırakmak değildir. Başta çocuk yaşta zorla evlendirilme olmak üzere evrensel çocuk haklarının ihlali yönündeki her tür müdahale karşısında kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz.

Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Üyesi, İzmir Barosu'na bağlı avukat Meliha Tuğba İravul: Son zamanlarda hazırlanan, ülkemizdeki çocuk hakları ihlallerine ilişkin raporlar göz önüne alındığında çocuğa yönelik şiddettin ve istismarın her geçen yıl arttığı gözükmektedir. Çocuklara yönelik suçların artma sebepleri üzerinde duracak olursak çocukların hak ettiği eğitimi almasının engellenmesi, çocukların erken yaşta evlendirilmesi, çocukları birey olarak görmeyen ve haklarını tanımayan toplumsal yargıların hüküm sürmesi, çocuklar bakımından ailenin birincil olarak söz sahibi olması, gibi sebeplerin yanı sıra çocuğa yönelik suçları kapsayan yasal mevzuatın politik amaçlar dâhilinde yönlendirilmesini de bu sebepler arasında sayılabilmektedir.

'Şiddet ve istismara karşı sadece ağırlaştırılmış cezalar değil, korumacı önlemler alınması gerekir'

Yapılan çalışmalar sonucu elde edilen veriler Türkiye'de giderek artan çocuğa yönelik şiddete ve istismara yönelik işe yarar önlemler alınmadığı takdirde çok korkunç sonuçlar doğuracağı açıktır.  Bu korkutucu tablonun engellenmesi için, çocuklara yönelik şiddet ve istismara karşı mücadelede ağırlaştırılmış cezalar değil, uzun vadeli korumacı ve önleyici önlemler alınması gereklidir.

Örneğin cezaların ağırlaştırılması kadar çocukların istismar ve şiddetten korunmasına yönelik olarak, yasal mevzuatın düzgün bir şekilde uygulanması ve bu işi üstlenen kurumların görevlerini yerine getirmesindeki sıkıntıların giderilmesi gerekmektedir.

Yasal mevzuat zaten var olan haliyle ciddi cezalar içermektedir. Dolayısıyla bu yasaların işlerliği, istismarcının herhangi bir iyi hal indirimi almadan cezalandırılması, davaların daha kısa sürede karara bağlanması ve gerekli olan delillerin doğru bir şekilde toplanması sağlanarak gerçekleştirilebilir.

Bunun yanı sıra çocuğa karşı işlenen suçların sadece yasal mevzuatla önlemek mümkün değildir. Ancak yasal mevzuatın doğru bir şekilde uygulanmasının yanı sıra koruyucu önleyici politikalarında işlevsellik kazanması hainde bu sorunun önüne geçilebilecektir. Bu sebeple koruyucu ve önleyici çalışmalara da ağırlık verilmesi gerekmektedir.

'Eğitimde fırsat eşitsizliği çok yüksek'

Çocukların aldıkları eğitimdeki gerilemeye gelecek olursak, buradaki en önemli sorun eğitim sistemindeki sürekli değişimden kaynaklanmaktadır. Her gelen bakanın kendi eğitim sistemini kurmayı hedeflemesi sonucunda Eğitim sisteminin sürekli olarak değiştirilmesi sebebiyle istikrarın sağlanamaması eğitimde sorunların ağırlaşmasına sebebiyet vermektedir. 

Bunun yanı sıra öğrencilerin fırsat eşitsizliği, finansman kaynaklı sorunlar ile fiziki koşulların yetersizliği ve öğretmenlerin yaşadığı politik kaynaklı sorunlarda eğitim sistemindeki temel sorunlar arasında yer almaktadır. Aileler arasındaki ekonomik fark ne yazık ki eğitim sistemimize de yansımakta ve çocuklar arasındaki fırsat eşitliğini yok etmektedir. 

Merkezi sınavlar, kalabalık sınıflar, ezberci eğitim, fiziki yapı eksikliği, mevcut öğretmenlerin niteliği, eğitime erişimdeki eşitsizlikler, eğitim sisteminin siyasete alet edilmesi, öğretmen atama sistemi gibi teknik sebeplerin yanı sıra çoğu çocuğun ekonomik sebeplerden dolayı çalışmaya zorlanması ve çocuk yaşta evlenmeye zorlanması sebebiyle eğitim hakkının elinden alınması da eğitimin gerilemesindeki temel sebepler arasında yer almaktadır.