AYM'nin bu kararını hatırlamanın zamanı: Özel üniversiteler anayasaya aykırıdır

Şu anda ülkenin dört bir yanını kaplayan özel okullar, 1971 yılında Anayasa Mahkemesi'nde ilginç bir davanın konusu olmuş, özel yüksek okullar Anayasaya aykırı bulunmuştu.

Haber Merkezi

Eğitimin tamamen ticarileştiği, özel okulların her geçen gün daha fazla teşviğe konu olduğu, devlet okullarının ise giderek daha fazla içinin boşaltıldığı bir dönem yaşanıyor.

Böylesi bir dönemin içindeyken bugün dikkat çeken bir davanın, özel yüksek okullarının Anayasa'ya aykırı bulunarak kapatılmasının yıldönümü...

1962'de açılmış, çok sayıda protestoya konu olmuştu

Türkiye'de ilk özel yüksek okulun kuruluşu 1962 tarihine denk gelirken, bu tarihten sonra bu kurumlar çeşitli protestoların konusu oldu.

Çeşitli eylem ve protestoların ardından bu konuda dikkat çeken bir adım atan Mimarlar Odası, söz konusu okullardan mezun olanları odaya kayıt etmeyeceğini duyurmuştu. Bu karar sonrası 1971 yılında AYM söz konusu düzenlemeyi görüşmüş, ve özel yüksek okulları anayasaya aykırı bulmuştu.

"Anayasa'nın 120. maddesinde üniversiteler için Devlet tekelinin öngörülmüş olmasiyle güdülen erek toplum yaşam bakımından büyük önem taşıyan öğretim alanlarını yalnız özerk kamu tüzel kişilerine bırakmaktadır. Buna göre herhangi bir üniversitenin öğretim alanına girmiş bulunan konularda özel kişilerin yüksek öğretim kurumu kurmaları, 120. maddenin konulmuş ereklerinin birisiyle çelişir ve bu bakımdan Anayasa'ya aykırı olur. Ayrıca, ileride üniversite öğretimi alanına girecek olan bir öğretim konusunda özel yüksek okul açılması veya daha önce açılmış böyle bir okulun sürdürülmesi dahi o zaman Anayasa'ya aykırı bir duruma girmiş olacaktır" denilirken, kararda şu ifadelere de yer verilmişti:

Üniversitelerin özerkliği ilkesi benimsenirken güdülen erek, üniversite öğretimi niteliğindeki yüksek öğretimi, nesnel, bilimsel ölçüler dışındaki etkilerin başka deyimle siyasal çevrelerin veya çeşitli çıkar veya düşünce kümelerinin etkileri dışında tutmaktadır, özel yüksek okul zorunlu olarak (Anayasa'nın 21. maddesinin ikinci fıkrası gereğince) Devletin gözetim ve denetimi altında bulunacaktır. Bundan başka özel yüksek okullar belli iktisadi çevrelerin veya düşünce kümelerinin çıkarlarına uygun bir öğretime daha yatkın birer ortamdırlar. Demek ki üniversite görevi yapan özel yüksek okullar, Anayasa'nın 120. maddesinde öngördüğü özerklik ilkesinin konulmasıyla güdülen erek ile dahi çatışmaktadırlar.

Anayasa'nın 120. maddesinde üniversite kuracak olan Devlet için yerine getirilmesi zorunlu birtakım buyruklar ve yasaklar vardır. Bunlar üniversitenin Devlet eliyle ve yasa ile kurulması buyruğu, üniversitelere bilimsel ve yönetimsel özerklik sağlanması buyruğu, özel kişilere üniversite açtırma yasağı, üniversitenin organlan ile öğretim üye ve yardımcılarının üniversiteler dışında kalan bir makam ya da kişi tarafından görevlerinden uzaklaştırılması yasağıdır. Bu yasaklar ve buyruklar yasa koyucuyu da, Devletin öbür organlarını da, Anayasa'nın 8. maddesi uyarınca, bağlamaktadır.

O dönem ne denilmişti?

Elektrik Mühendisleri Odası, tartışmaların yaşandığı ve konunun AYM gündemine taşındığı sırada konuya ilişkin bir çalışma hazırlamış, söz konusu çalışmada tek yolun özel okulların devletleştirilmesi olduğuna işaret etmişti.

Söz konusu çalışmada şu ifadelere yer verilmişti:

Özel yüksek okullar aynı zamanda bugün iktidarı ellerinde tutanların aşırı kâr ihtiraslarının da sonucu ve aletidir. Özel yüksek okullar, bu kâr ihtirasının eğitimi bile ticaret aracı haline getirebilecek azgınlıkta olduğunun kanıtıdır.

Yönetici güçlerin eğitimle güttükleri amaç, hiçbir zaman ülkemizin gelişmesi, ilerlemesi doğrultusunda değildir. Aynı zamanda, bu güçlerin Anayasa'ca getirilmiş olan yurttaşların eğitiminin sağlanmasını zorunlu kılan ödevi de umursadıkları yoktur. Böyle olunca devlet üniversite ve yüksek okulları eğitim için çırpınan binlerce genç yurttaşın ihtiyacına cevap verememektedir. Üniversite kapılarına yığılan bu binlerce genç «ticaret erbabı» için iyi bir kâr konusu oluşturmaktadır. 

Özel Yüksek Okullar konusunda, iktidar çevresinden olup da rezaletin bu kadar apaçık ortaya çıkmasından korkanlardan, muhalefet cephesinden olup da gerçekleri görme yetenekleri sarsıntı geçirmiş olanlara kadar pek çok kuruluş ve kişi bunların daha iyi denetlenmesi önerisini getirdiler. Yukarıdan beri anlattıklarımız, özel okulları hiçbir denetimin yola getiremiyeceğini, yola getirmeye kararlı bir denetimin onları mutlaka kapamak zorunda kalacağını ortaya koymuştur. Bu öneri, sonuçta patronları korumayı, özel okulları sahte bir denetim görünüşü altında yaşatmayı hedef alan bir öneridir. 

Gene patronlarca önerilen vakıflaştırma tezi vardır. Bu da statüleri ayarlayıp sömürüyü sürdürme yoludur. Okulları satınalma gibi iyi niyetli davranışlar da geçersiz yollardır.

1967'de "Büyük Ankara Yürüyüşü"nün önerdiği yol: "DEVLETLEŞTİRME", bugün de geçerli tek doğru yoldur. Bu görüşe karşı çıkan iktidar ve patron çevreleri, bunun çok zor ve devletin maddî olanaklarını aşan bir iş olduğunu ileri sürmektedirler. Bu görüş bir aldatmacadan ibarettir, özel yüksek okulların eğitim amacıyla kullanılmak üzere para karşılığı devletletirilebilecek hiçbir şeyleri YOKTUR. 

"DEVLETLEŞTİRME"den kastedilen, bu okulların KAPATILMASI ve bir daha açılmalarının ÖNLENMESİDİR. Buralarda okuyan öğrenciler ise devlet üniversite ve yüksek okullarının bütün olanakları zorlanarak eğitilmelidir.