Atatürk Havalimanı’nda işten çıkarılan yüzlerce işçi için örnek karar

Atatürk Havalimanı’nın taşınması sürecinde yüzlerce işçi 'sadece prosedür' denilerek fesih bildirimi imzaladı. Haksız yere işten çıkarılan işçilerden biri iade davasını kazandı. Karar örnek olacak.

Burcu Günüşen

Atatürk Havalimanı’nın İstanbul Havalimanı’na taşınması öncesinde yüzlerce işçiye “herhangi bir kaygı duymamaları, evrakların yeni havalimanına geçiş prosedürünün bir parçası olduğu” söylenerek iş akdinin feshi bildirimi imzalatıldı.

İşçiler yeni havalimanına taşınılmasının ardından işten çıkarıldı ancak işe iade davası açmaları için gereken süre fesih bildiriminden sonra bir ayla sınırlı olduğu için açılan davalar işçilerin aleyhine sonuçlandı.

İşçiler için örnek bir kararsa Bakırköy 21. İş Mahkemesi tarafından 6 Kasım tarihinde verildi. Mahkeme A.T.Ü. Turizm İşletmeciliği A.Ş. tarafından işletilen Atatürk Havalimanı'nın duty free kısmında, kozmetik bölümünde çalışan bir işçinin iş akdinin feshinin geçersizliğine, işçinin işe iadesine karar verdi.

İşçiler için tazminat ve yargılamanın iadesi yolu açılacak

İşçinin avukatı Kübra Mengüç, diğer davalarda mahkemelerin tanık dinlenmesini kabul etmediğini ancak sözkonusu davada tanıkların dinlenmesiyle işverenin fesih sürecinde hukuka aykırı davrandığının ispatlandığını dile getirdi. Mengüç kararın kesinleşmesinin ardından, daha önce dava açan ve mahkeme kararları aleyhlerine kesinleşen işçiler için de yargılamanın iadesi yolu açılabileceğine işaret etti.

İşçiler iş akitleri devam ediyor kanısıyla canhıraş çalıştı

Yaklaşık 600 işçinin benzer bir biçimde iş akitlerinin haksız feshedildiğini ifade eden Avukat Mengüç, taşınma döneminde çalışanlar iş akitlerinin devam ettiği kanısında olsun diye işverenlik tarafından sistemli bir çaba gösterildiğini, yeni havalimanı için giriş kartları hazırlandığını, işçilerin de bu dönemde yeni havalimanına transfer oldukları düşüncesiyle canhıraş çalışmalarını sürdürdüğünü anlattı. 

Avukat Mengüç davanın gelişimi ve diğer işçilere etkisinin nasıl olacağına dair soL’un sorularını yanıtladı.

Öncelikle davanın içeriğinden bahsedebilir misiniz? İşçiler fesih bildirimlerini neden imzaladılar?

Müvekkilim A. T. Ü. Turizm İşletmeciliği A. Ş. tarafından işletilen Atatürk Havalimanının, duty free kısmında, kozmetik bölümünde, 7 yılı aşkın süredir, marka temsilcisi unvanıyla çalışmış, deneyimli bir kadın işçidir. İş yerinin çalışma koşulları havalimanlarının 24 saat açık işletmeler olması nedeniyle hayli ağırdır.

Bildiğiniz gibi İstanbul Havalimanı yapımı tamamlanmadan alelacele kullanıma açılmıştır. Taşınma sürecinin başlangıcı -bildiğimiz kadarıyla- 05.04.2019 tarihine tekabül etmektedir. Ancak davalı işverenlik ve İstanbul Havalimanı ihalesini kazanan şirket tarafından bu tarihler önceden bilinmekte ve operasyonel planlama daha önceye dayanmaktadır. Bu kapsamda müvekkilimizin de aralarında bulunduğu (yalnızca kozmetik kısmında çalışan) 200'den fazla işçiye 2019 yılı ocak ayı sonu ve şubat ayı başlarında fesih bildirimi imzalatılmıştır. 

Bu dönemde işverenlik işçilere, herhangi bir kaygı duymalarına gerek olmadığını, evrakların tamamının yeni havalimanına geçişin bir prosedürü olduğunu, açılacak havalimanında aynı unvanla, aynı koşullarda çalışmalarına devam edeceklerini bildirmiştir. Müvekkilimiz ve pek çok işçi gerek basında yer alan patron beyanları gerekse de bu ifadeler nedeniyle işe iade davası açmamıştır. Ayrıca bu dönemde çalışanlar iş akitlerinin devam ettiği kanısında olsun diye işverenlik sistemli bir çaba göstermiştir. İşten çıkarılan işçileri yeni açılacak havalimanının oryantasyon çalışmalarına dahil etmiş, yeni havalimanı giriş kartlarını hazırlamış, standların kurulumu vb. işler için işçilerden faydalanmıştır. İşçiler bu dönemde yeni havalimanına transfer oldukları düşüncesiyle canhıraş çalışmalarını sürdürmüştür.

4857 Sayılı İş Kanunu'nun 20. maddesinde yer alan hüküm gereği işe iade davası yönünden dava açma süresi fesih bildiriminin imzalanmasından itibaren 1 ay geçmekle son bulmaktadır. Öte yandan aynı Kanun’da ihbar süresi de işçilerin kıdemlerine göre belirlenmiştir. Müvekkilimin ve iş akdi feshedilen diğer pek çok işçinin kıdemleri gereği ihbar süreleri 6 hafta ile 8 hafta arasında değişkenlik göstermektedir. Fesih bildiriminde işverenlik ihbar süresine uyduğu için işçiler işten “gerçekten çıkarıldıklarını” öğrendiklerinde işe iade davası yoluna başvurabilme süreleri geçmiştir. Somutlaştırmak adına;

Davamıza konu olayda 28.01.2019 tarihinde fesih bildirimi imzalayan müvekkilimin işe iade davası yönünden hak düşürücü süresi 28.02.2019 tarihinde son bulmaktadır. Kıdemi gereği ihbar süresi ise 8 haftadır. Bu durumda ihbar süresi ise 25.03.2019 tarihinde dolmaktadır. Yani işten “gerçekten çıkarıldığını” öğrendiği 25.03.2019 tarihinde işe iade davası açma hususunda Kanun’da tanımlanmış süre çoktan geçmiştir. 

Tarafımızca dava ancak 2019 yılı mayıs ayı başlarında açılabilmiştir. Dava dilekçemizde Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 2016/11264 E., 2017/7812 K. sayılı kararından alıntı yapılmış ve fesih sürecinin hukuka aykırı olduğunu ispatlayabilmemiz için tanık dinletme talebimizin kabul edilmesi istenmiştir. Böylelikle Mahkeme dosyada tanıklarımızı dinlemiştir. Tanıklarımızın dinlenmesi ile işverenliğin fesih sürecinde hukuka aykırı davrandığı ispatlanmıştır. Mahkeme, feshin geçersizliğine ve müvekkilin işe iadesine karar vermiştir. 

Tanıkları dinletmek için mücadele verildi

Mahkemenin verdiği kararın hukuki olarak önemi nedir?

Müvekkilim ile aynı dönemde, aynı şekilde iş akdi feshedilen başka işçiler de aynı davayı açmıştır. Diğer mahkemeler davaların süresinde açılmadığı gerekçesiyle işçilerin tanık dinletme taleplerini kabul etmemiş ve davaları reddetmiştir. İşçiler bu kararı, bir üst Mahkeme olan Bölge Adliye Mahkemesine taşımışlarsa da işbu Mahkeme de işçiler aleyhine karar vermiştir. Yerel Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesinin verdiği kararlar Yargıtay kararına açıkça aykırı olmasına karşın kesinleşmiş ve işçilerin olağan kanun yolları tükenmiştir. Söz konusu davalar bizim davamız devam ederken kesinleştiği için davamızın gidişatını hayli olumsuz etkilemiştir. Karşı yan tarafından, aleyhimize olan bu kararlar dosyaya sunulmuş ve bizim davamızın da reddolunması istenmiştir. Tarafımızca Mahkemeye, söz konusu kararların bizim dosyamız yönünden emsal olmadığı, zira aleyhe karar verilmiş dosyalarda tanık dinlenmediği izah edilmiştir. Yani dosyada birincisi tanıkları dinletmek, ikincisi aleyhe kararları egale etmek olmak üzere iki hukuki mücadele verilmiştir.

Kaç işçi bu şekilde işten çıkarıldı? Bu mahkeme kararı diğer işçilerin durumunu etkiler mi?

İşverenliğin gerçekleştirdiği hukuka aykırı fesihten etkilenen işçi sayısı -bildiğimiz kadarıyla- yalnızca kozmetik bölümünde 200’den fazladır. Havalimanında benzer sayılarda işçi istihdam edilen aksesuar ve alkollü içecek bölümleri de bulunmaktadır. Kabaca bir hesapla 600’den fazla işçinin işverenliğin hukuka aykırı feshinden etkilendiği söylenebilir. Bu işçilerin büyük bir kısmı haklarının zayi olduğu düşüncesiyle dava açmamış ve 8 ila 12 aylık ücretleri tutarında tazminattan mahrum kalmıştır. Bu bakımdan düşünüldüğünde davada verilen kararın Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde kesinleşmesiyle birlikte birçok işçinin mahrum kaldığı bu tazminatlara kavuşması mümkün hale gelebilecektir.

Açtıkları davayı kaybeden işçiler yönünden yeni bir durum sözkonusu olacak mı?

Bahse konu işçilerin davamızın kesinleşmesiyle birlikte Yargılamanın İadesi yoluna başvurmalarının önü açılabilecektir.