ANALİZ | Almanya'da Sol Parti kongresini topladı: Sol, ne kadar ve nereye kadar sol?

Almanya'da Sol Parti kongresi tamamlandı. İki yeni kadın eş başkan seçildi. Partinin izleyeceği temel politikalardaki yönelimleri tartışmalı gözüküyor.

Haluk Arican

Almanya’daki Sol Parti’nin (Die Linke) kongresi geçtiğimiz hafta sonu 600 civarında delegenin katılımıyla online olarak düzenlendi. Eş Başkan adayı olarak önceden isimleri üzerinde uzlaşı sağlanan Janina Wissler, oy kullanan 532 delegenin 448’inin (yüzde 84,2) oyunu alırken, diğer aday Susanne Hennig-Wellsow 536 delegenin 378’inin (yüzde 70,5) verdiği oyla partinin diğer eş başkanı oldu.

Wissler, Sol Parti’nin Hessen eyaleti parlamentosu grup başkanı, Hennig-Weslow ise partinin Thüringen eyaleti ve parlamento grubu başkanlığını yürütüyor.

Biri doğudan diğeri batıdan seçilen iki tecrübeli kadın siyasetçinin Sol Parti’nin başına getirilmesi, seçimler öncesi, simgesel açıdan önemliyken, partinin izleyeceği temel politikalardaki yönelimleri tartışmalı gözüküyor.

Solun bir kesiminde, partinin başına getirilen iki siyasetçinin kadın olmaları öne çıkartılırken, Sol Parti kongresi, önümüzdeki dönemde de süreceği belli olan hedefe varmak için ilkelerden ne kadar taviz verilmesi gerektiği tartışmasıyla geçecek gibi gözüküyor.

Sol, ne kadar ve nereye kadar sol?

Sol Parti, doğudaki Berlin ve Thüringen eyaletleriyle ve batıdaki Bremen eyaletinde SPD ve Yeşiller Partisi ile koalisyon hükümetinde yer alıyor. Sol Parti, dış politikanın ciddi anlamda rol oynamadığı eyaletlerde, parçası oldukları her hükümette sermaye yanlısı politikalara kısa sürede uyum sağlamada büyük başarı sağladı. 

Federal hükümete katılabilmek içinse sermaye politikalarını ülke içinde uygulamak yetmiyor. Dış pazarın çok önemli rol oynadığı Almanya için, askeri operasyonlar, yani savaş siyaseti de (Silah zoruyla ‘’İnsan Hakları’’nı uygulatma) yaşamsal önemde.

Sol Parti’nin açmazı da burada başlıyor.

‘’Süper Seçim Yılı’’ olarak adlandırılan bu yıl, altı eyalette yapılacak seçimlerin yanı sıra bir de genel seçim var.

Sol Parti’nin oy oranın seçim barajının biraz üstünde kritik bir seviyede olması ve partinin federal düzeyde de olası bir SPD-Yeşiller koalisyonunda yer almak için atılması gereken adımlar, adları konulmasa bile büyük tartışmalara neden oluyor. Savaş karşıtlığı gibi partinin temel ilkesi olduğu iddia edilen ve oldukça tartışmalı başlıkta geri adım için alıştırmalar yapılırken, kapitalizmi ister samimi isterse utangaçça gündeme getiren soldan da partinin daha çok ayrıştırılmasına çalışılıyor.

Bunun bir sonucu olarak, Sol Parti’de son dönemde göze batan sağa kayma, eyalet ve federal meclis seçimlerinin yapılacağı 2021 yılına girilir girilmez büyük bir hız kazandı. 

Ocak ayının başına Berlin’deki devrimci solun geleneksel Luxemburg-Liebknecht yürüyüşünü iptal ettirmek isteyen ama başarısızlığa uğrayan ve polis saldırısına ciddi bir tepki göstermeyen Sol Parti, NATO’ya destek veren ve AB Ordusu’na da onay veren bir raporun partide görüşülmesi için kamuoyuna açıklanması üzerine, yoğun bir iç tartışmaya girdi.

Yine aynı günlerde Sol Parti Merkez Yönetim Kurulu (MYK), yaptığı bir açıklama ile Küba yönetimini, ABD destekli karşı devrimci kontralarla masaya oturmayı kabul etmediği için, insan haklarına uymadığı gerekçesiyle eleştiren bir metni oy birliği ile kabul etti.

Küba ile dostluk konusunda öne çıkan ve solda olduğu iddia edilen bir kısım Sol Parti MYK üyelerinin de açıklamaya destek vermeleri ve parti içinde büyük bir tartışma çıkmaması, parti içi sol tarafından seçim taktikleriyle açıklanırken, tepkiler üzerine geri adım atıldı.

Farklı eğilimleri temsil ettikleri söylenen yeni eş genel başkanların da iyi polis-kötü polis rolüyle seçimlere kadar idare edecekleri, koalisyon görüşmelerine olanak sağlayacak bir durumun ortaya çıkması halinde, kelime oyunlarıyla parti çoğunluğunun desteğinin sağlanabileceği daha önce Yeşillerin yaşadığı deneyimle sabit.

Kongreden sonra eş başkanlığa seçilen Susanne Hennig-Wellsow1 ile yapılan bir röportajda bu durum açıkça görülüyor. ‘’Sorumluluk almalı ve olumlu bir mesaj vermeliyiz’’ diyen Hennig-Wellsow, ‘SPD ve Yeşillerle koalisyona hazır olduklarını belirtiyordu.

Muhabirin, ‘’Alman askerlerinin yurt dışındaki varlığı bu girişimi başarısız kılmaz mı?’’ sorusuna, ‘’Bütün askerler geri dönmeli’’ yanıtını verirken, muhabirin "bu durumda koalisyonun bu partilerle nasıl kurulması mümkün olacak" sorusuna, çok açık bir yanıt veriyordu: ‘’Ülke dışındaki askerleri başka bir hükümet (Merkel-H.A) gönderdi.’’

Hennig-Wellsow, yurtdışı askeri operasyonlara izin veren parlamento kararının (tezkere) değiştirilmesi, parlamento içi görüşmelerine ve Sol Parti’nin toplumsal gelişmeleri değiştirebilmesine bağlı, uzun, zor bir süreç olduğunu da vurgulamayı ihmal etmiyordu.

Kabaca ‘’O zamana kadar kim öle kim kala’’nın bir başka versiyonu.

Kısa bir süre öncesine kadar parti içindeki troçkist Marx21 grubuna üye olan Hennig-Wellsow, parti eş başkanlığına aday olması gündeme gelince gruptan istifa ederek, sosyalist olduğunu, kendisini hiçbir zaman troçkist olarak nitelendirmediğini açıklamıştı.23

Program tartışmaları

Sol Parti’nin ‘’Seçim Programı’’ haziran ayında yapılması planlanan kongrede belirlenecek.

Şubat ayının başında ‘’Seçim Programı’’ bir taslak olarak tartışılmak üzere açıklandı. Tartışma, barış ve güvenlik politikaları başlıkları üzerinde sürüyor.

Alman Federal Ordusu’nun NATO’nun yürüttüğü askeri operasyonlara, savaşlara taslakta karşı çıkılırken Birleşmiş Milletler (BM), özellikle de Avrupa Birliği’nin askeri operasyonları ile ilgili bir ifadenin metinde yer almaması, kuşku uyandırıyor. 

Sol Parti’nin Federal Meclis Savunma Komisyonu’ndaki temsilcisi Alexander Neu, formülasyonun net olmadığını belirterek, ordunun her türlü Almanya dışı operasyona katılmasına karşı çıkarken, aynı partinin meclis grubunun Güvenlik Politikaları Sözcüsü Matthias Höhn’ün tam tersini iddia ettiği görülüyor.

Höhn’e göre, ordunun her türlü yurtdışı operasyona katılmasını reddetmek, Birleşmiş Milletler’in barışı sağlamaya yönelik askeri misyonlarına katılmamak anlamına gelecek. Bu da BM’yi güçlendirme siyasetine zarar verir.

Alman ordusunun yurt dışı misyonlarına karşı çıkan parti üyeleri, Almanya’nın da içinde olduğu büyük (emperyalist) devletlerin askeri müdahalelerinin hep barış kisvesi altında yürütüldüğüne dikkat çekerken, diğer grup bu pozisyonun federal seçimlerden sonra Yeşiller ve SPD ile koalisyon pazarlıklarına baştan engel olacağını belirtiyor.

Sol Parti uzun yıllardır, Berlin başta olmak üzere doğudaki eyaletlerde koalisyon kurduğu her yerde sermaye yanlısı politikaları başarıyla uyguladı. Bu konuda SPD ve Yeşiller ile bir sorun yaşanmıyor.

Gerek Yeşiller gerekse SPD, genel seçimlerden sonra Sol Parti ile kurulması olası bir koalisyon hükümeti önündeki en büyük engel olarak, bu partinin Alman Ordusu‘nun yurt dışında sürdürdüğü savaşlara (barış misyonlarına) karşı olmasını gösteriyorlar.

Artık ne olursa olsun federal hükümette yar almasını isteyen ve savaş karşıtı grubun önemli bir kesiminin de içinde yer aldığı parti çoğunluğu, bu çelişkiyi aşmanın yollarını arıyorlar.

Sosyal demokrasinin beton kuralı: Eşek Ede Kanunu

Batı’nın gelişmiş kapitalist ülkelerindeki koalisyon hükümetlerine alan açan, çok partili parlamenter rejimlerde, hükümet koalisyonlarına katılmanın koşulu, en fazla oyu alan parti olmaktan ziyade, sistemin kırmızı çizgilerini kabul eden temel bir yaklaşıma sahip olmaktan geçiyor. Sol-devrimci bir kökenden gelen sosyal demokrat partilerin, sol değerlere bağlı tabanlarını sermaye düzeniyle uyumlaştırma siyasetinde önemli tecrübeler biriktirdiğini kabul etmek gerekir.

Hükümete girmek için verilecek tavizler farklılaşsa da, kural betonlaşmış durumda: ‘’Yap, ama adını koyma’’.

19. yüzyılın sonunda sosyal demokrasi içinde revizyonizm tartışmasını başlatan Eduard Bernstein’e parti yönetimi karşı çıkarken, eleştirdikleri Bernstein’in dile getirdiği siyaset değildi. Çünkü onu zaten uyguluyorlardı; onları rahatsız eden bunun devrimci bir siyaset olmadığın vurgulayan Bernstein’ın açıkça bu revizyonist yönelimi savulmasıydı.

SPD’nin o zamanki üst düzey yöneticilerinden olan ve Bernstein’la samimi olduğu anlaşılan Ignaz Auer bunu ona yazdığı bir mektupta edebi bir dille şöyle formüle ediyordu ’’Sevgili Ede, sen büyük bir eşeksin, çünkü böyle şeyler söylenmez, yapılır’’!

Sol Parti de tarihten dersini almış gözüküyor.