Amerika’da kölecilik ve ırkçılık: Beyaz adama köle lazım

ABD’de ilk kölelerin getirilmesinden dört yüzyıl sonra ırk ayrımcılığı daha incelmiş biçimleriyle devam ediyor. Amerikan yasaları siyahi nüfus için pozitif ayrımcılık öngörse de siyahi nüfusun işsizlik oranı beyaz nüfusun iki katı. Üstelik siyahiler ırkçı beyazlar için potansiyel birer suçlu. Irkçılık ve ayrımcılık emperyalist kapitalizmin olmazsa olmazı.

Haber Merkezi

ABD’yi Avrupalı sömürgeciler “keşfetti”… Keşfin ilk sonucu çalıştırmaya ve köle olarak kullanmaya uygun olmayan yerli halkların yok edilmesi, soykırıma uğraması oldu. Ardından Yeni Dünya Afrika’ya açıldı. Amerika’yı keşfeden Avrupalılar Afrika kıtasındaki sömürgelerinden gemilere doldurarak getirdikleri insanları köle olarak sattılar. Geniş Amerikan topraklarını işlemek, demir yolu yapımı ve benzeri en ağır işlerde çalıştırılmak üzere ticari bir mal olarak alınıp satılan bu insanlara olan talep, kapitalizmin gelişimine paralel olarak arttı, bir insanlık dramına dönüştü. Öyle ki ordu içerisinde de ayrı bir tabur olarak görevlendirilen siyahilerin en kanlı savaşlarda öne sürülmüş, bir tür azap askeri olarak kullanılmıştı.

Amerika’nın kuzey ve güney eyaletlerindeki kölelik üzerinde yapılan planlar ve çıkar farklılıkları, büyük bir iç savaşa dönüştü. Köleliğin devamından yana olan büyük çiftliklerin, tarım ekonomisinin baskın olduğu, bu yüzden köleliğe ihtiyaç duyan Güney yenildi, kapitalist ilişkilerin baskın olduğu ve “özgür” proleterlere ihtiyaç duyan Kuzey kazandı. Savaş 1865 yılında sona erdi. Savaşta yaklaşık 620 bin kişi ölmüştü. Bu kanlı savaştan sonra Kongre köleliğin kaldırıldığını ilan etti.

Savaştan köleciliğe karşı olanlar galip geldi ama bu köleliğin ortadan kalkmasına neden olmadı. Siyahilere beyazlarla aynı bölgelerde değil kendilerine ayrılan bölgelerde yaşama koşulu getirilmişti. Sağlık, eğitim, iş ve toplu taşıma araçlarının kullanımı konusunda ayrımcılık hiç ortadan kalkmadı.

Kölelik yasal olarak kaldırılmış olsa bile siyahiler ekonomik özgürlükleri olmadığı için yine köle gibi çalışmak zorunda kaldı. Siyahiler toplumda ikinci sınıf insan muamelesi görmekten kurtulamadı. Afro Amerikalıların ırk ayrımına karşı mücadelesi yüzyıl daha devam edecekti.

1963 yılında Martin Luther King’in düzenlediği ve “Birmingham Eylemleri” sırasında polisin ölçüsüz saldırıları ülke çapında tepkilere neden oldu ve siyahilerin mücadelesinde önemli bir ivme yakalanmasına katkı sağladı. Sivil Haklar Hareketi liderlerinden Medgar Evers’ın öldürülmesi ve Birmingham kentinde siyahilere ait bir kilisenin bombalanması sonucu dört kız çocuğunun hayatını kaybetmesi 1964 Sivil Haklar Yasası’nın (Civil Rights Act) doğmasında etkili oldu.

Bu yasa ile birlikte işe alımlarda düzenleme yapılırken ırk, renk, din ve milliyete dayalı ayrımcılık yasaklandı. Yasanın uygulanmasının denetlenmesi amacıyla Eşit İstihdam Fırsatı Komisyonu (Commission on Equal Employment Opportunity) kuruldu. 1965 yılında Oy Kullanma Yasası’nın (Voting Rights Act) hayata geçmesi, siyahilerin sözde var olan oy kullanma hakkını engellemek için bin dereden su getiren uygulamaları da sonlandırıyordu.

1992 yılında Afro-Amerikalı Rodney King’e yönelen ölçüsüz polis şiddeti, görgü tanıklarına rağmen polislerin serbest bırakılması büyük bir çatışmaya dönüştü. Los Angeles’taki çatışmalarda 53 kişi öldü, 200’ü aşkın kişi yaralandı ve 800 bina ateşe verildi. Olaylar güvenlik güçlerinin sert müdahalesi sonrasında bastırılabildi. Tekrar toplanan California Yerel Mahkemesi durumu bir kez daha ele aldı ve King’in insan haklarının ihlal edildiği yönünde karar verdi. Bu kararla dört polisten ikisi serbest kalırken, ikisi tutuklanarak cezaevine gönderildi.

ABD’de ilk kölelerin getirilmesinden dört yüzyıl sonra ırk ayrımcılığı daha incelmiş biçimleriyle devam ediyor. Amerikan yasaları siyahi nüfus için pozitif ayrımcılık öngörse de siyahi nüfusun işsizlik oranı beyaz nüfusun iki katı. Üstelik siyahiler ırkçı beyazlar için potansiyel birer suçlu. Irkçılık ve ayrımcılık emperyalist kapitalizmin olmazsa olmazı. Ötekiler, aşağıdakiler, ilkeller olmaza zenginlere kim hizmet edecek?