Almanya Türkiye’ye neden turist göndermiyor?

Herkes Türkiye’nin günlük vaka sayısını hala 1.000’in altına indiremediğini, günlük test sayısının son derece yetersiz ve dolayısıyla 'hayalet vaka' sayısının çok yüksek olduğunu da biliyor. Türkiye’den gideceklere engel çıkarılmasının nedeni günlük vaka sayıları ve 'kontrolsüz' normalleşme

İlker Belek

Aslında Türkiye’ye turizm yasağı getiren AB. Ancak bu ayın başında AB dönem başkanlığını Almanya devraldığı için AKP hükümeti yasağın kaldırılmasını sağlamak amacıyla apar topar Almanya’ya çıkarma yaptı.

Heyette Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı da vardı. Görüşme 2 Temmuz’da gerçekleşti.

Heyet Almanlara Türkiye’nin tedavide ne kadar başarılı, sağlık sistemi alt yapısının ne kadar güçlü olduğunu anlattı ve Türkiye’deki sağlık sigortası şirketlerinin Covid-19 için yabancılara yönelik yeni paketler hazırladıklarından söz etti.

AB emperyalist bir blok

AB “emeğin Avrupası”, gelişmişlik abidesi, özenilecek bir yapı değil. Ne olduğunu salgın sırasında bütün dünya gördü. Virüs karşısında rezil oldular.

AB emperyalist bir blok ve Almanya da bu bloğun öncü, toparlayıcı, yönlendirici gücü.

Tabi ki öncelikle kendi çıkarlarını düşünecekler. Bugün hangi kapitalist ülke böyle yapmıyor ki? O nedenle dibe vurmuş ekonomilerine belki bir nebze ilaç olur diye öncelikle kendi coğrafyalarında turizmi canlandırmak istiyorlar ve bu amaçla da “korumacı” davranıyorlar. Vatandaşlarının yabancı ülkelere seyahatini sınırlıyorlar. Zaten artık herkes her alanda küreselleşmenin bittiğini söylemiyor mu?

Ancak, AB’nin vatandaşlarına turizm izni vereceği ülkeler listesine bakıldığında, Türkiye’ye getirdiği engelde bu türden bir emperyalist planın izini bulmak biraz zor.

Zira AB; Cezayir, Avustralya, Kanada, Gürcistan, Japonya, Fas, Yeni Zelanda, Güney Kore, Tayland, Tunus, Uruguay ve bazı koşulları yerine getirmesi halinde Çin’e turizm izni veriyor.

Engellerin nedeni günlük vaka sayıları ve 'kontrolsüz' normalleşme

Almanya’da salgın yönetimiyle ilgili karar verici tek merci Robert Koch Enstitüsü. Bizde O’nun karşılığı Hıfzıssıhha Enstitüsü, ama bu kurum 12 Eylül darbesinden beri neredeyse tamamen atıl durumda. Darbeciler Enstitüyü solcu bulmuşlardı.

Salgın döneminde Sağlık Bakanlığı’nın oluşturduğu bilim kurulu ise bir kurum değil, adı üzerinde kurul ve yetkisi yalnızca danışmanlık düzeyinde. Daha da ötesinde salgın yönetiminde en başından beri son derece hatalı görüşlere imza attı.

Tabi ki bütün bunlar dünyanın, AB’nin, Almanya’nın ve Robert Koch Enstitüsü’nün de bilgileri dahilinde.

Dünyanın bilgisi dahilinde olan başka konular da var: Türkiye’deki vaka ve test sayıları ile salgın yönetimi stratejileri. Nitekim ortak basın toplantısında Almanya Dışişleri Bakanı alınan kararda ülkelerin aldıkları tedbirlere baktıklarını söyledi.

Herkes Türkiye’nin günlük vaka sayısını hala 1.000’in altına indiremediğini, günlük test sayısının son derece yetersiz ve dolayısıyla “hayalet vaka” sayısının çok yüksek olduğunu da biliyor.

Almanya bütün bunları bile bile Türkiye’ye seyahat izni verir mi?

Günlük vaka ve test sayıları

Türkiye’de ve AB’nin turizm seyahat izni vermeyi planladığı ülkelerdeki günlük vaka sayıları (1) ve 1.000 kişiye yaptıkları günlük test sayıları (2) şöyle:

Görüldüğü gibi turizm izni verilenlerin içindeki yüksek gelirli ülkelerin test sayısı halen çok fazla. Buna karşılık test sayısı Türkiye’den düşük olanlarda ise günlük vaka sayıları 0’a yakın düzeylere inmiş durumda. Örneğin Tunus’un günlük test sayısının Türkiye kadar olduğunu varsaysak bile günlük vaka sayısı ancak 17 oluyor.

Dolayısıyla AB’nin Türkiye’yi kara listeye alırken ayağını bilimsel bir zemine bastığı kesin.

Bütün bunlar AB’nin ve Almanya’nın bu konudaki kararının emperyalist planlardan bağımsız olduğunu mu gösterir? Elbette hayır. İşin altında bir bit yeniği tabi ki olabilir.

Ancak bu konu bakımından önemli olan nokta Türkiye’nin salgındaki sicilinin hiç parlak olmaması.

1-https://www.who.int/emergencies/diseases/novel-coronavirus-2019/situati…

2-https://ourworldindata.org/coronavirus-testing