AKP'nin kuruluş yıldönümünde bir hatırlatma: Neydi o günler?

14 Ağustos 2001'de kurulan AKP, Türk siyasi hayatına ciddi etkilerde bulunacak, Türkiye Cumhuriyeti'nin neredeyse bir asırlık serüveninde özel bir yer taşıyacaktı. Bildiğimiz anlamda Cumhuriyet'in tasfiyecisi bu partiyi kuruluşundan kısa süre iktidara taşıyan koşulları hatırlamak, hala önemli görünüyor.

Volkan Algan

AKP denince bu partinin iktidara gelme sürecini 28 Şubat’tan başlatmak neredeyse bir kural haline geldi.

28 Şubat’ı da içine alan 90’lı yıllar gerçek anlamda istikrarsızlık yıllarıdır. Beceriksiz koalisyon hükümetleri, sosyalizmin çözülmesi ve solun ülke siyasetinde geri plana düşmesi sonrasında artık yük haline gelen kontgerilla örgütlenmelerinin terörü, Kürt savaşının getirdiği şiddet ve kontrolsüzlük, özellikle yoksul mahallelerde solun boşalttığı alanı siyasal İslam’ın doldurup palazlanması ve mevcut devlet aygıtını zorlar hale gelmesi, ekonominin neoliberal dönüşümünün emekçilere hayatı zehir eden faturası, yüksek enflasyon ve işsizlik…

AKP’nin iktidara gelme sürecinde en büyük avantajlarından biri, arkasına, 90’lar boyunca yükselen ve 28 Şubat ile hem aşırılıkları budanan hem de boynuna gururla taşıyacağı bir “mağdur madalyası” takılacak olan siyasal İslam’ın mirasını alması ve merkez sağ partilerin bu yıllar boyunca bir bir enerjilerini tüketerek halkın gözünde bitmiş olmaları oldu.

AKP “sağ” gibi Türkiye’de büyük oy potansiyeli taşıyan bu kulvarda, kendini tek başına buldu.

90’lı yıllarda önce ANAP, sonra da DYP’nin at koşturduğu merkez sağ, bu partilerin fütursuzca uyguladığı serbest piyasa ekonomisi, sosyal devletin tasfiyesi, engellenemeyen enflasyon, işsizlik ve yolsuzluk skandalları yıllar içinde bu partileri eritince sahipsiz kaldı. Bu süreçte yükselme trendi içinde olan Refah Partisi’nin önü 28 Şubat ile kesilince AKP büyük bir potansiyeli kucağında bulmuş oldu.

AKP’nin 2001 krizi sonrası iktidar olunca eline tutuşturulan IMF reçetesini olduğu gibi uygulamaya koydu. Serbest piyasa konusunda ANAP ve DYP’yi de aşmasına rağmen hem İslamcı kökleri nedeniyle kitlelerle kurduğu ilişkide taşıdığı göreli avantaj, hem de sosyal devleti çözmesine rağmen cemaatler aracılığıyla sağladığı “yardım-sadaka” çarkı, sağ seçmeni uzun yıllar AKP’ye bağlamak için yetecekti.

28 Şubat’ı da içine alan restorasyon yıllarında siyasal İslam’ın radikal unsurları çökertilirken, Refah Partisi siyasal arenadan tasfiye edildi. Artık kontrolü güçleşen ve pis işlere bulaşan soğuk savaş döneminin kontrgerilla artıkları büyük oranda uysallaştırıldı. Öcalan Türkiye’ye teslim edilerek Kürt sorununda yeni bir sayfa açıldı.

Yapılan alan temizliği, Türkiye tarihinde hiçbir partiye kısmet olmayacak kadar uygun ortamı AKP’nin iktidar olması için hazırlamış oldu: İstikrarsızlık unsurlarından arındırılmış bir siyasi ortam, merkez sağın erimesi ile sahibini arayan sağ seçmen, 2.’sini kurmak adına devlette gereken yapısal dönüşümü sağlamak için 1. Cumhuriyet’e düşman gerici bir gelenekten gelen ve sonuna kadar sermaye yanlısı uygun kadroların getirdiği avantaj ve 11 Eylül sonrası ABD’nin bir numaralı düşman ilan ettiği radikal İslam karşısında Ortadoğu’da “uyumlu İslamcı” bir müttefike duyulan ihtiyaç…

Bu yazılanları AKP’nin kuruluşunun kısa bir denklemi olarak görebiliriz. Ancak neredeyse 20 yıllık bir zaman diliminden bahsediyoruz. Partinin kuruluş kodları ve bağlamı bugüne kadarki dönemini ciddi olarak etkilese de, bu yazıyı belli bir bağlamı hatırlamak için okumak gerekiyor.

AKP'nin dünya emperyalist sistemindeki belirsizlik ve oynamalar arasında bir burjuva partisi olarak Türkiye kapitalizminin agresif arayışlarına yanıt vermek konusundaki hevesi, partinin ilerleyen yıllardaki serüveninde, onun kuruluşundaki denklemin dışına taşan özellikleri de yüklenmesine neden olduğunu söyleyebiliriz.