AKP dövizi durdurmak için ne yaptı, nasıl bıraktı?

Yazarımız Prof. Dr. Korkut Boratav, geçtiğimiz hafta soL'da kaleme aldığı yazısında, AKP'nin dövizi durdurmak için elinde artık bir enstruman kalmadığını dile getirmiş, 'Saray ise, herhalde, Financial Times editörlerinin 30 Temmuz tarihli tavsiyelerine uyup “ekonominin çekim gücüne direnmekten” vazgeçecektir' ifadesini kullanmıştı. Yazıdan bir hafta sonra dolar tarihi rekorunu…

Haber Merkezi

Dolar, avro ve altında yaşanan yükselişin durdurulamazken, AKP'den her zamanki açıklamalarına benzer bir açıklama geldi ve "Hükümetimiz Cumhurbaşkanımızın dirayetli yönetimi ile dimdik ayaktadır. Her türlü kriz senaryosunu şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da boşa çıkaracağız ve hedeflerimize yürüyeceğiz" ifadesi kullanıldı.

Dövizde ve altında yaşanan yükseliş bu açıklamanın ardından da devam ederken rekor kırmaya devam ediyor.

Yazarımız Prof. Dr. Korkut Boratav, geçtiğimiz hafta soL'da kaleme aldığı yazısında, iktidarın dövizi baskılamak için elinde enstruman kalmadığına işaret etmiş, dövizin "piyasa koşullarına" terk edileceğini dile getirmişti.

Boratav'ın yazısının ardından geçen bir haftanın sonunda dolar ve avro tarihi  rekorlar kırarken, söz konusu yazısının ilgili bölümünü yeniden hatırlatıyoruz:

Döviz kurlarına yansıyan gerilimin  kronolojisine göz atalım. 

Bank of International Settlements (BIS) Türkiye’de Ekim-Aralık 2019 ortalama dolar fiyatını 5,79 TL olarak hesaplamış. Salgınla birlikte dolar fiyatı hızla tırmandı; Nisan sonunda 7 TL eşiğine ulaştı.

Uluslararası finans çevrelerinin Türkiye’ye ilişkin o tarihli bir yorumunu aktarıyorum: “7 TL’ye her yaklaştığında dolar satışları dalgası başlıyor; rezervler eriyor; bu fiyat aşağı itiliyor. Ekonomik ve finansal mantığa karşı açılan bu savaş ilginçtir.” (FT, 30 Nisan 2020).

Dolar kurunun aylık ortalaması Mayıs’a kadar yükseldi. Haziran’da dolar fiyatı biraz aşağı çekildi; sonra istikrar buldu. Mayıs, Haziran ve Temmuz’un ilk dört haftasında ortalama dolar fiyatları (TL olarak) şöyledir: 6,93 → 6,83 →6,85…

Tuhaf bir durum var: Yukarıda sıraladığım dış kırılganlıklar ağırlaşırken döviz kuru istikrar kazanmıştır. Finans uzmanlarının ifadesiyle “ekonomik ve finansal mantığa karşı açılan savaş” kazanılmış görülmektedir. Hangi yöntemlerle?

Bu “yöntemler”, “sermaye hareketlerinde denetim” başlığı altında toplanır. Açıkça ilan edilmez; zira, bu doğrultuda ileriye gidilirse ülke, uluslararası sermaye hareketleri bakımından fiilen “yasaklı” bir kategoriye taşınır. Dış borçların ödenememesi gündeme gelir.

İktidar, adını koymadan bu doğrultuda adımlar atmıştır. Bir kriz algılaması yaygınlaşmadan döviz fiyatlarını frenlemeye çabalamaktadır.

Barış Soydan bu yöntemlerin adını açıkça koymuş: “Türkiye sermaye kontrollerine başladı bile: Bankaların yurt dışıyla swap işlemlerinin öz kaynaklarının yüzde 0.5’i ile sınırlandırılması; yurt dışına TL vermelerinin önlenmesi; uluslararası bankalara TL’de işlem yasağı getirilmesi; 100 bin dolar alanların bir gün beklemek zorunda kalması; ihracatçıların kazandıkları dövizi 6 ay içinde Türkiye’ye getirme mecburiyeti sermaye kontrolü değilse nedir?” (T24, 20 Mayıs).

Bu yöntemlere, (dış finans çevrelerinin de yakından izlediği) TCMB ile kamu bankaları arasındaki TL/dolar swap işlemlerini ekleyelim; kamu bankalarının, hatta Hazine’nin net rezervlerinin eksiye indiği tespiti ile birleştirelim (Kerim Rota, Para Analiz, 23 Mayıs). Gözlenecek ki, Türkiye ekonomisinde net döviz pozisyonu “artı” olan iki “sektör” kalmıştır: Özel bankalar ve  döviz mevduatı tutan hane halkları…

Bu iki sektörde de “dolarlaşmaya” son verilirse, sermaye hareketlerinin kontrolü tamamlanır; döviz fiyatları da hedeflenebilir. Yüzyılın başında bu işi Arjantin becerdi; sermaye hareketlerinin kontrolü ile büyümeyi bağdaştırdı. Ama emekçilerin sürüklediği sert bir sınıf mücadelesi sonunda…

Son adımları atmak, finans kapitale, sonuçlarını göze alarak meydan okumaktır. Yarım-yamalak yöntemlerle “zaman kazanma” peşinde olan Saray’ın sınıfsal kimliğine aykırıdır. Döviz fiyatlarını frenleme çabası, bu yazı kaleme alınırken dahi ($1=6,99 TL) yenilgiye uğramış gibidir.

Saray ise, herhalde, Financial Times editörlerinin 30 Temmuz tarihli tavsiyelerine uyup “ekonominin çekim gücüne direnmekten” vazgeçecektir. Yani sermaye hareketlerini denetlemeye son verecek; dolar fiyatını büyük ölçüde piyasaya teslim edecektir.