Açık öğretimle psikoloji eğitimi ilanına büyük tepki

İstanbul Üniversitesi’nde psikoloji bölümünün açık öğretim statüsünde eğitime açılmasının ardından başta Türk Psikologlar Derneği olmak üzere hem çeşitli kurumlar hem de öğretim üyeleri ve öğrenciler karara tepki gösterdi. Hızla çoğalan bölümler ve trajik bir şekilde artan mezun sayısı nedeniyle psikoloji mezunları asgari ücret düzeyinde bile iş bulamaz halde.

İnci Boyacıoğlu

İstanbul Üniversitesi’nin eğitim bilgi sisteminde psikoloji lisans eğitiminin “Açık Öğretim Programları” arasında listelenmesi psikoloji camiasını ayağa kaldırdı. Başta Türk Psikologlar Derneği olmak üzere hem çeşitli kurumlar hem de öğretim üyeleri ve öğrenciler karara tepki gösterdi. Öte yandan programın bölüm öğretim üyelerinin onayı alınmaksızın açıldığı da ortaya çıktı. 

Kontenjanlarının hızla dolması nedeniyle özel üniversitelerin gözde bölümlerinden birisi haline gelen psikoloji ile ilgili İstanbul Üniversitesi’nin aldığı karar tepki topladı. Aslında son yıllarda psikoloji lisans eğitiminin açık öğretim programı kapsamında verilmesi birçok kez gündeme gelmişti. Ancak alandaki akademisyenler ve Türk Psikologlar Derneği buna büyük bir direnç göstermiş ve gerçeklemesine izin vermemişti. Bugün pandemi koşullarında psikoloji eğitimi zorunlu olarak uzaktan eğitim ile veriliyor. İstanbul Üniversitesi’nin ilanı bu uygulamayı kalıcı hale getiriyor.

Pandemi döneminde tüm dünyada başta lisans düzeyi olmak üzere, ilköğretim ve liselerde uzaktan eğitimin ağırlığını artırma yönünde bir eğilim ortaya çıktı. Uzaktan eğitim kapitalist düzen açısından daha az masraf, daha az çalışan ve daha çok müşteri anlamına geliyor. Çünkü bu düzen eğitimi toplumsal bir hizmet alanı olarak değil, kâr elde edebileceği bir sektör olarak görüyor. Günümüz Türkiyesinde açık öğretim programında açılacak bir psikoloji bölümü ise oldukça kârlı bir yatırım. Ama bilimsel, gerçekçi ve ahlaki değil! Bugün açık öğretimde açılacak bir psikoloji programına akademisyenleri, öğrencileri, mezunları, dernekleri, alanda çalışan uygulamacılarıyla psikoloji camiasının bir bütün olarak tepki vermesinin sebebi de bu.

Mezun ve işsiz sayısı trajik bir şekilde arttı

Verilen tepkiler, psikoloji alanındaki sorun yumağını da gözler önüne seriyor. Aslında psikoloji bir bilim dalı olarak sosyal bilimlerden fen bilimlerine, sağlık bilimlerinden eğitim bilimlerine uzanan geniş bir bilim alanını tarif eder. Klinik psikoloji, gündelik hayatta “psikolog” denilince insanların aklına gelen mesleğin temsil edildiği alt alandır. Kişilerin psikolojik sağlıklarına yönelik bilimsel araştırmaların yürütüldüğü ve psikoterapi gibi uygulamaları da içeren klinik psikoloji ise Türkiye’de giderek popüler bir meslek alanı halinde. Gerçek fiili işsizliğin 14 milyona yaklaştığı ülkemizde gençler iş sahibi olma umuduyla psikoloji bölümlerine yöneldi. Psikoloji lisans bölümünden mezun olanlar engellilere yönelik özel rehabilitasyon merkezleri, diyaliz merkezleri, trafik alanındaki psikoteknik değerlendirme merkezleri gibi özel alanlarda ve Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı gibi kamusal alanlarda istihdam edilebiliyor. Ancak hızla çoğalan psikoloji bölümleri ile birlikte mezun sayısı trajik bir şekilde arttı ve psikoloji mezunları asgari ücret düzeyinde bile iş bulamaz hale gelmişti.  

Bu düzen, üniversite eğitimi planlamasını bilimsel hedef ve kriterlere göre yapmadığı gibi işsizliğe çözüm sunabilecek ekonomik bir programa da sahip değil. Kestirmeci bir çözüm olarak popülerleşen lisans programları gerekli alt yapı olsun olmasın hemen her üniversitede açılıyor. Bir zamanlar onlu rakamlara tekabül eden psikoloji bölümlerinin sayısı son 10 yılda 150’yi geçti. Ayrıca uygulamalı eğitimler içeren bir lisans programında kontenjanların maksimum 30 olması gerekirken, YÖK psikoloji bölümlerine her yıl yüze yakın öğrenci kontenjanını dayatmaya başladı. Bölümlerde psikoloji alanında uzmanlaşmış öğretim üyelerinin sayısı kısıtlı. Akademik kadrolar ilahiyat fakültesinden din psikolojisi lisansüstü eğitimlerine sahip öğretim üyeleriyle veya psikiyatri, rehberlik ve psikolojik danışmanlık gibi ilişkili bilim dallarından devşirilen öğretim üyeleriyle tamamlanıyor. Bu bölümler sadece lisans değil, lisansüstü eğitim programları da açıyor, açmak zorunda bırakılıyor.

Psikoloji halk sağlığı alanının temel bileşenlerinden

Oysa psikoloji birçok şeyin yanında halk sağlığı alanının temel bileşenlerinden birisi. Niteliksiz eğitimlerin sonunda diplomaya ve “psikolog” ünvanına kavuşan yüzlerce mezunun uygulama alanında insanların sağlığına zarar verme ihtimali hatta kendilerinin zarar görme ihtimali var. Psikoloji alanındaki kirlenme toplum sağlığını da tehdit edecek bir noktaya geldi. Bugün ilahiyat, sosyoloji, felsefe gibi alanlardan mezunlara büyük eğitim ücretleri karşılığında “Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programları” açan özel üniversiteler bulunuyor. Normalde süpervizyon ve danışmanlık gibi ağır bir eğitim yükü barındıran klinik psikoloji yüksek lisans eğitimlerinin maksimum 10 öğrenci ile yapılması gerekirken, bu bölümler 150-200 kişilik kontenjanlar açıyor.

Peki, buna kim dur diyebilir? Türk Psikologlar Derneği onlarca yıldır bir meslek yasası çıkarılması için ve alandaki uygulamaları denetleyebilecek bir meslek odası için mücadele veriyor. Ancak girişimleri hep sonuçsuz kaldı. Düzenin var olan meslek odalarından kurtulmaya, bölmeye, güçsüzleştirmeye çalıştığı bir ülkede yeni meslek odaları için kapılar sıkıca kapatıldı. Meslek yasası ise imamlara “manevi danışmanlık” gibi yeni bir meslek alanının icat edilmesi gündemdeyken sürekli hasır altı ediliyor.

Umutluyuz çünkü örgütleniyoruz!

Ama bugün en karanlık noktada psikoloji camiası olarak umutluyuz! Çünkü örgütleniyoruz! Öğrencilerimiz ve mezunlarımız öğrenci örgütleri ve derneklerimizin çatısı altında bir araya gelirken sosyal medyada bunun çağrısını yükseltiyor; psikoloji alanında çalışan akademisyenler uygulama alanda çalışan meslektaşlarıyla birlikte yürütülecek mücadelenin ana hatlarını oluşturmaya çalışıyor.

Artık küçük bir meslek grubu değiliz, düzenin akıl dışı eğitim politikaları sayesinde oldukça kalabalıklaştık. Bu büyük kalabalığın bir güce dönüşebildiğini hep birlikte göreceğiz.

Özetle, akıl sağlığı ciddi bir iştir, oyuna gelmez!