888. gününde direnişçilerle konuştuk: 'Cargill’den bir onur alacağımız var'

Cargill'de sendikaya üye oldukları için işten çıkarılan ve yargıda kazanan işçilerin işbaşı yapmak için mücadelesi sürüyor. İşçiler direnişlerinin 888. gününde soL'a konuştu: 'Cargill yönetimini sendikal tazminata mahkûm ettik. Cargill’den maddi bir alacağımız yok. Ama bizim bir onur alacağımız var. Bu sadece Cargill işçilerinin mücadelesi değil.'

Patronların Ensesindeyiz

Sendikalı oldukları için işten atılan Tek Gıda-İş’e bağlı Cargill işçileri direnişlerine 888. günde kararlılıkla devam ediyor. 

Eylemlerini Bursa Orhangazi’de bulunan fabrika önünde ve İstanbul Ataşehir’de bulunan Cargill Genel Merkez binası önünde sürdüren işçiler mücadelelerini, yaşadıklarını ve bundan sonraki planlamalarını soL’a anlattı. 

Cargill işçilerinin direnişi nasıl başladı ve bugüne nasıl gelindi? 

Cargill’de 2014 yılından itibaren Tek Gıda-İş sendikası olarak başladığımız örgütlenme çalışması 2018 Mart ayında tamamlanmaya yakın bir noktaya geldi. Bunu fark eden Cargill yönetimi 17 Nisan 2018 tarihinde 14 sendika üyesi işçi arkadaşımızı küçülmeyi bahane ederek işten çıkardı. Tabi küçülme bahaneydi. Bu arkadaşlarımızın hepsi sendika üyesi olduğu için işten çıkartıldı. Biz de o günden itibaren, Cargill’de tekrar işimize dönebilmek için bir mücadeleye başladık.

Cargill mücadelesi bu ülkede anayasal haklarını kullandığı için işten atılan bütün işçilerin mücadelesidir, sadece Cargill işçilerinin mücadelesi değildir. O sebepten dolayı da sembolik bir anlamı ve önemi vardır. Bugün Cargill direnişinin sekiz yüz seksen sekizinci günü ve bu sekiz yüz seksen sekiz gün dahilinde bizler “işe iade” davalarımızı kazandık. Aynı zamanda da Cargill yönetimini sendikal tazminata mahkûm ettik. İşveren bu noktada şunu yaptı; Nisan ayında bitti davalarımız. Mahkeme işverene dedi ki; “sen burada anayasal bir suç işledin, bu arkadaşları işbaşı yaptırıyor musun? Yoksa şu kadar tazminat öde.” Tercihi işverene bıraktı. Cargill yönetimi, iş başı yaptırmak yerine tazminatı banka hesaplarına yatırarak, işçilere iş başı yaptırmama yolunu tercih etti. Bizim burada itiraz ettiğimiz esas konu; ben mağdur edildiysem, suçu işveren işlediyse, niye bana sorulmuyor da, Cargill yönetimine soruluyor? Uluslararası hukuk benim iş başı yapmamdan yana tavır koyuyor. İLO ve OECD sözleşmelerinde bu var. Biz de bunun mücadelesini devam ettiriyoruz. 

 
Şu anda neler yapıyorsunuz, bundan sonra neler yapılacak? Cargill işçilerinin güncel eylem planı ve takviminde neler var?

Nisan ayında bizim mahkemelerimiz bitti ama ülkemizi ve dünyayı saran pandemi krizi sebebiyle, gerek şehirlerarası ulaşım, gerekse hastalığın yaygınlaşmasından kaynaklı eylemlere ara vermek durumunda kaldık. Daha sonraki süreçte baktık ki ülkede Ayasofya cami açılıyor, mitingler yapılıyor, çaylar atılıyor insanların kafasına, insanlar kapış kapış o çayları toplarken, işçi direnişlerinin beklemesinin bir anlamı olmadığını düşünerek, mücadelemize devam kararı aldık. Yaklaşık bir hafta Orhangazi’de, işten atıldığımız fabrikanın önündeki otopark girişinin kapısını kapatarak, eylemlerimizi 24 saat devam ettirdik. Daha sonra İstanbul’a geldik. 

Coca Cola, Pepsi, Unilever ve Nestle önünde eylemler

Şöyle yapıyoruz; Bizler Pazartesi günü saat 13.00’te, Cargill’in müşterileri olan Coca Cola, Pepsi, Unilever, Nestle, Mondelez gibi firmalara gidiyoruz. Ülkenin gerçekten büyük, uluslararası firmalarının kapısına gidiyoruz ve bu konuda Cargill firmasını uyarmaları yönünde açıklamalar yapıyoruz. Çünkü bunların birçoğunda biz örgütlü bir sendikayız. Ama onlarda örgütlü olmamız, tedarikçisinin de örgütlü olmasını gerektiriyor. Yani anayasal haklara saygı duymayan bir şirketten mal almalarını etik olarak doğru görmüyoruz ve onların yardım ve desteklerini talep ediyoruz. Aksi bir durumda mücadeleyi o şekilde ilerleteceğimizi söylüyoruz.

5 haftalık eylem planı

Basın açıklamasından sonra Cargill firmasının merkez ofisinin bulunduğu Palladium Tower’a geliyoruz. Burada geceli gündüzlü Cuma gününe kadar yatıyoruz. Yaklaşık 5 haftadır buraya gelip gidiyoruz. Önümüzde 5 haftalık daha bir eylem planı var. Bu eylem planından sonra Cargill‘den bize olumlu bir dönüş yapılmazsa, bizler eylemselliğimizi başka boyutlara da taşıyacağız.

Uluslararası bir mücadele

Bu sadece Türkiye’de verilen bir mücadele değil. Aynı zamanda sendikamızın üst örgütü Uluslararası Gıda Sendikaları Birliği IUF de yurtdışında bu şirketin genel merkezine ve az önce saymış olduğum şirketlerin genel merkezlerine Cargill’e baskı yapmaları yönünde çalışmalar yapıyorlar. Yani uluslararası bir alanda da mücadele söz konusu. Dünyadaki bütün işçilerin sıkıntıları var. Yani sadece Türkiye’de işçi sınıfı sıkıntılı değil, bütün dünyada işçi sınıfı sıkıntılı. Bütün dünyada emeği üste çıkartabilmemiz için de mücadeleyi hep beraber vermek zorundayız. Bu sebeple bu uluslararası boyuta taşınmış bir mücadele. Bütün dünyada kapitalistler ortak hareket ediyorsa, işçi sınıfı da ortak hareket etmeli.

Cargill direnişi, direnişteki işçiler için ne anlam ifade ediyor? Yani neden bunca 800 küsur gündür süren inat?

Bizim hep bir sloganımız var: “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”. Bunu söylüyoruz ama bunu fiiliyatta da uygulamamız lazım. Yani pratikte bunu sadece söylersek, sloganist bir yaklaşım bizi hiçbir yere ulaştırmaz. Cidden çalışma hayatında durumlar kötü. İşçi olup, emekçi olup, emekçi olduğunun farkında olmayan insanlar için bile geçinebilmek gerçekten zor. Ev geçindirmek, insanların evine ekmek götürebilmesi... Ki bunun için birleşmek zorundayız. Yani bu mücadelede hep şunu savunduk, “İşçi sınıfının başarı hikayelerine ihtiyacı var. Başarı hikayelerinden yola çıkarak kendilerine başarı hikayeleri yazabilmesi için yola çıkartmaya ihtiyacımız var.” Bu kesinlikle yalnız olmuyor. Biz burada tek başımıza kalmış olsak inanın biz de yılarız ama buraya gelen dostlarımızın bize vermiş olduğu şevkten bizler daha hırslanıyoruz, daha mücadelede kalıyoruz. Ki, Cargill direnişinin şöyle bir özelliği var normalde biliyorsunuz direnişler başlar paralar alınır, mahkemeler kazanılınca biter. Cargill direnişi buna rağmen, bitmedi. Cargill’den maddi bir alacağımız yok. Ama bizim bir onur alacağımız var. Bizim bir şeref, bir haysiyet alacağımız var. Biz, işçinin onurlu mücadelesinin temsilcileriyiz ve bunu sağlayabilmek de dostlarımızla, emek dostlarımızla omuz omuza beraber güzel. O sebepten dolayı bu mücadeleyi hep beraber vermek zorundayız.

'Sendikaya üye olursan işten atılırsın endişesini yıkmamız gerek'

Fabrikalarda insanlar sendikaya üye olmak istemiyor diye bir şey yok, sendikaya üye olursa işten atılmak gibi bir endişeleri var. Bu endişeyi yıkmamız lazım. Cargill patronunun nezdinde diğer patronların da, “Cargill patronunun başına gelen kendi başıma gelmesin!” diyerekten daha temkinli davranmalarını sağlamak ve insanların, işçilerin anayasal haklarına saygı duymalarını sağlamak için bir mücadele bu. Biz sorunu kamuoyuna anlatmaya çalışıyoruz. Yoksa her zaman başından beri söylüyorum, on dört tane arkadaş işsiz kaldı da “biz işsiz kaldık aman Cargill’e geri girelim” diye bir yalvarmamız yok. Biz başta dedik, onurlu bir mücadeledeyiz ve direnişçileriz bizler. Biz uğradığımız haksızlığa karşı onurumuz için o fabrikaya geri girmek zorundayız ve bunu talep ediyoruz.