65 yaş üstüne yasak: Göstermelik ve anlamsız

Yaşlılara sokağa çıkma yasağı stratejisinin Covid-19 salgınını kontrol altına alma bakımından etkinliği hep sorgulandı. Bunun temel nedeni Türkiye’de yaşlıların çocuk ve/veya torunlarıyla birlikte yaşıyor olmalarıydı. Ayrıca yaşlılar ihtiyaçlarını karşılayabilmek için de dışarıya çıkmak zorunda kalıyorlardı.

İlker Belek

AKP 21 Mart tarihinde 65 yaş ve üzeri vatandaşlara tam bir sokağa çıkma yasağı getirdi.

Bunun gerekçesi Avrupa ülkelerinde yaşlılarda hastalık ve ölüm hızlarının yüksekliği ile yoğun bakım yataklarını yaşlı hastaların doldurmuş olmasıydı.

Yasak 10 Haziran’da önemli derecede gevşetilerek yaşlılara saat 10.00 ile 20.00 arasında sokağa çıkma izni verildi.

Hal böyle iken son bir haftadır benzer yöndeki yasaklar değişik illerin pandemi kurullarınca yeniden gündeme getirilmeye başlandı.

Yaşlılara sokağa çıkma yasağı: Etkinliği çok şüpheli bir strateji

Yaşlılara sokağa çıkma yasağı stratejisinin Covid-19 salgınını kontrol altına alma bakımından etkinliği hep sorgulandı.

Bunun temel nedeni Türkiye’de yaşlıların yaklaşık %40’ının çocuk ve/veya torunlarıyla birlikte yaşıyor olmalarıydı. Ayrıca yaşlılar ihtiyaçlarını karşılayabilmek için de dışarıya çıkmak zorunda kalıyorlardı. Yani, yasak yaşlıların dış ortamla temasını engelleyemiyordu. 

Nitekim Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 5 Haziran tarihinde ölümlerin %93’ünün 65 yaş ve üzerindeki grupta olduğunu açıklamıştı. Aynı tarihte nüfusu Türkiye’den çok daha yaşlı olan Avrupa’da yaşlı ölümlerinin payı Türkiye’den daha azdı: 60 yaş üzeri ölümlerin toplamdaki oranı %94’dü. Üstelik Avrupa ülkelerinin hiç birisinde yaşlıların sokağa çıkmasını engelleyen özel bir strateji de uygulanmamıştı.

Sağlık Bakanlığı’nın son verileri de yaşlıların eve kapatılmasının etkili olmadığını gösteriyor

Maalesef Sağlık Bakanlığı salgın verilerini hiçbir zaman tam olarak yayımlamadı. Ancak Haziran ayının sonundan beri durum raporlarıyla ölümlerin ve vakaların yaşa, cinsiyete ve bölgelere göre dağılımını veriyor.

Dolayısıyla yaşlılara uygulanan yasağın etkilerini, yaşlılara uygulanan sokağa çıkma yasağının önemli derecede gevşetilmiş olduğu dönem için bilebiliyoruz.

Ama bu da işimize yarar: Zira yasağın gevşetilmiş olduğu bir aylık zaman içinde yaşlı vaka ve ölümlerinde artış beklenir.

Aşağıdaki üç tabloda 29 Haziran ile 9 Ağustos arasındaki dönem için yaş gruplarına göre hastalık hızını (vaka sayısı/nüfus), ölüm oranını (ölüm sayısı/vaka sayısı) ve ölüm hızını (ölüm sayısı/nüfus) göstereceğiz.

Sonuç 1: Yasağın gevşetildiği dönemde yaşlıların hastalık hızında önemli bir değişiklik olmadı.

Sonuç 2: Yasağın gevşetildiği dönemde ölüm oranında (beklenenin tersine) azalma gerçekleşti.29 Haziran/9 Ağustos döneminde yaşlılarda ölüm ­sayısı

Sonuç 3: a) Yasağın gevşetildiği dönemde yaşlı ölümlerinde (beklendiği gibi) artış oldu: %9,7 oranında. b) Ancak benzer yönde bir artış daha genç yaşlarda da gerçekleşti:  25-49 yaş grubunda %8,6, 50-64 yaş grubunda (daha da fazla oranda) %10,8. c) Kısaca, yasağın gevşetilmesi ölüm sayısı bakımından yaşlılara özel dezavantajlı bir sonuca yol açmadı.

Sonuç: Yaşlıları eve kapatmak ne toplumu ne de yaşlıları koruyor

Veriler yaşlıları eve kapatmanın salgını kontrol altına almaya da, yaşlıları hastalık ve ölümden korumaya da, dolayısıyla yoğun bakım birimlerinin dolmasını engellemeye de yaramadığını gösteriyor.

Bunun nedenini açıkladık: Yaşlılar evlerinde zaten gençlerle temas halindeler ve yasak olsa bile ihtiyaçları için ev dışına çıkmak zorundalar.

O nedenle yapılması gereken toplumsal ölçekli salgın mücadelesi: Karantina, vaka ve temaslı tespiti ve izolasyonu. 

Üretimin, toplu taşımanın, toplu eğlencelerin, toplu kutlamaların, toplu ibadetin devam ettiği bu koşullarda bunları yerine getirmek ise olanaksız.