1972’yi Hatırlamak: 3 Saniyelik Geri Dönüş

48 yıl önce, Soğuk savaşın gerginliğinde, ABD ve Sovyetler Birliği arasında oynanan basketbol olimpiyat finali, iki farklı anlayışın kapışmasına ve muhteşem bir geri dönüşe sahne olmuştu. 1972 Olimpiyatları’nın bir diğer özelliği ise siyasi olayların ve eylemlerin gölgesinde gerçekleşmesi oldu.

İsmail Sarp Aykurt

1972 Münih Olimpiyatları denildiğinde akla ilk gelenlerden birisi SSCB ile ABD arasındaki basketbol maçı olsa da, 26 Ağustos-11 Eylül tarihleri arasındaki olimpiyatlarda bir olay daha dikkat çeker. 4 Eylül’ü 5 Eylül’e bağlayan gece gerçekleşen ve sonucunda 11 İsrailli sporcu ile 5 Filistinli militanın öldüğü olaylar ciddi bir infiale sebep olmuştu.

Soğuk savaşın gergin havası sportif atmosferin ötesine geçmişti. 1972 basketbol finali de böyle bir atmosferde oynandı. 

Olaydan sadece 4 gün sonra, 9 Eylül günü gerçekleşen final, İtalyanları eleyen ABD takımı ile Küba’yı geçen Sovyetler Birliği’ni karşı karşıya getirir. 1972 yılına kadar olimpiyatlarda hiçbir maçını kaybetmeyen Amerikan takımının mağrur yapısı ve kibri fark edilmeyecek gibi değildir. Sovyetler Birliği’ne karşı maçın mutlak favorisi olarak görülmektedir. 

Amerikalıların iddialarına göre, Sovyetler Birliği basketbolu ‘kendilerinden’ öğrenmiş; 1960 yılından sonraki tüm Sovyet oyuncuları, NBA logosuna can veren ikonik siluetin sahibi ünlü oyuncu Jerry West’in maç kayıtlarını izleyerek yetişmişlerdir. Bunun için ise 1960 Roma Olimpiyatları’nda Robertson, Bellamy ve West’li kadrosuyla Sovyetler Birliği’ne karşı 81-57’lik skorla kazanılan ve West’in 19 sayı atarak yıldızlaştığı maç referans gösterilir. Hatta ileri gidilir; büyük Sovyet basketbolcu Sergei Belov, “Sovyetler’in Jerry West’i” olarak propaganda edilir.

Soğuk savaş, parkelerde de tüm sıcaklığıyla hissedilir ve küstahlık konusunda Amerikan tarzına yaklaşan hiçbir ülke yoktur. Keza, bunun sonuçları yıllar içerisinde daha çok görünür hale gelecektir.

Sovyetler Birliği ise 1971 EuroBasket’i kazanan önemli kadrosu ile gelmiştir Münih’e. Önemli baş antrenör Vladimir Kondrashin ile asistan koç Sergei Bashkin liderliğinde iyi bir kadroya sahiptir ve kolektif bir oyun anlayışı egemendir takımda.

İdeolojik bir 9 Eylül gecesi

9 Eylül günü, iki ekol takımın ve iki farklı toplumsal sistemin parkelerdeki yansımalarının karşı karşıya geldiği gündür. Batı Almanya’nın tozlu parkelerine Sakandalidze, S. Belov, Korkiya, A. Belov ve Zharmukhamedov ilk beşi ile başlayan Sovyetler Birliği, Sergei Belov öncülüğünde maça iyi bir başlangıç yapar. Genel olarak gergin bir havada geçen maç, ikinci yarıda yoğunlaşan tartışmalar ile kesilir. Maç içinde her iki takımdan da diskalifiye edilen oyuncular olur ve küçük bir fark ile Sovyetler öndedir.

Ancak maçın gidişatı değişir. Bir basketbol karşılaşması normal olarak geri dönüşler ve farklı ritimler barındırdığından, Amerikalı basketbolcular atletik özelliklerini ve çabukluklarını de kullanarak maça tutunurlar. Amerika'nın hücumcularını bir süre durduran Sovyet müdafaası, kimi yerlerde aksasa da maça ortak olmayı sürekli sürdürür.

Taa ki, maçın o kaotizm dolu son saniyelerine girilinceye kadar…

Kısa bir zaman sonra, Sovyet ritmi düşer ve fark kapanır. Maçın tamamlanmasına 7 saniye kala, fark 1’e iner. Sovyetler 49-48 öndedir. Hücum sırası da Sovyet basketbolcularda olduğundan aslında Sovyet takımı avantaj sahibidir. Ancak, basketbolun tabiatında var olan, fakat hesapta olmayan bir top kaybı pahalıya patlar. Faul almayı başaran ABD’li oyuncu Doug Collins iki serbest atış kullanır.

ABD, serbest atışlar sonrasında 1 sayı öne geçer. Sovyet basketbolcular dip çizgiden (baseline) oyunu başlatır ancak 3 saniye içerisinde kullanması gereken topu hiç de iyi değerlendiremez. 

ABD tarafındaki sevinç görülmeye değer olsa da; kısa sürer.

Sovyet benchi duruma hemen itiraz eder ve o zamanki kurallar ile söylenirse, elektronik bir aygıt vasıtasıyla alınan mola gözden kaçırılmıştır. FIBA yetkilileri sahaya inerek kısa bir inceleme yapar ve topu Sovyetler Birliği’ne verir. Kondrashin ve Bahskin’in hakem masasına koşmalarıyla başlayan sürecin nedeni açıktır. O günün kurallarına göre, ikinci serbest atış sayıya dönüştükten sonra takımların mola alması olanaklı değildir. Bu duruma göre, Sovyetler Birliği’nin mola hakkını kullanamadan topu kendi yarı sahalarından oyuna sokması gerekecektir. Bu da, taktik ve oyun planları gereğince kabul edilemez bir şeydir. 

Sovyet koç Kondrashin, yine dönemin kuralları gereği molasını serbest atışlar kullanılmadan önce elektronik aygıtın düğmesine basıp, masadaki lambanın yanmasını sağlayarak talep etmiştir. 1972’deki mola alma kuralları bellidir: Ya hakem masasındaki kırmızı lamba teknik ekibin elinde bulunan aygıt yolu ile yakılacaktır ya da sözlü bir talepte bulunulacaktır hakem masasından…

Mola meselesi, bu maçtan yıllar sonra da ve özellikle emperyalist ana akım medya tarafından sıklıkla kurcalanacaktır.

Devam edelim. 

Mola meselesi sürerken ABD’ye yakınlığıyla bilinen FIBA dönem sekreteri William Jones, sürece müdahale eder.  Tartışmalar sürse de, süre 3 saniyeye tamamlanır ve oyun yeniden başlatılmak üzere ayarlanır. Maçtan bir süre sonra, dönemin FIBA teknik komite üyeliği görevinde bulunan Es Steitz’in dediğine göre, ABD’liler saatin 3 saniye olarak güncellenmesine itiraz etmezler. Nedeni ise Sovyetler Birliği’nin sayı atabileceklerine ihtimal vermemeleridir!

En uzun 3 saniye

Bitime 3 saniye kala oyun ikinci kez başlar. Sovyet teknik ekibi bir oyuncu değişikliği düşünür ve Zharmukhamedov ile Ivan Edeshko’yu değiştirir. Önemli bir değişimdir bu ve taktik bir müdahale söz konusudur.

Dip çizgiden (baseline) topu oyuna iyi bir pasör olan Edeshko sokacaktır ama önünde 2,11 metre boyundaki Tom McMillen vardır. Hedef, dip çizgiden topu Amerikan pota altındaki Sovyet hücumcu Aleksandr Belov’a iletmektir. Sovyet oyuncular yeniden dip çizgiden başlarlar oyuna ancak bu kez de süreyi iyi kullanamazlar. 

Ancak buna rağmen yine bir gariplik olduğu açıktır. Çünkü 3 saniye olması gereken Sovyet hücum süresi, henüz 1. saniyede hatalı bir bitiş sesi ile sonlanır. Henüz 1 saniye geçmesine rağmen kalan 2 saniye kullanılmadan bitiş kornası çalar.

İlginç şeyler olur, top panyadan seker ve parke, Amerikan sporcuların sevinç çığlıklarıyla dolar. Dolar dolmasına da kalan 2 saniye nereye kaybolmuştur? Saat teknisyeni Ande Chopard 3 saniyeyi tam ayarlayamamıştır. Keza, baş hakem Righetto’da bunu atlamıştır.

ABD’liler 50 saniyeyi gösteren ve çalışamamış, ayarlanamamış saate göre maçı yine kazandığını düşünür. Delice bir sevinç başlamıştır parke, tribün ve benchte…

Ancak durum yine değişir. Sovyet itirazı yeniden kabul olur, çünkü zaten skorboard yanlış çalışmıştır. Amerikan tarafı çılgına dönse de, koçları İba, hakem heyetini pozisyon tekrarlanırsa takımını sahadan çekmekle tehdit eder.

Ancak pozisyon tekrar edilir ve tehdit ile beylik söylemlerin bir karşılığı olmaz.

Sovyetler yenideb dip çizgidedir.

3 saniyeyi 3. kez oynamak için…

Top Ivan Edeshko’nun ellerindedir. Ivan, topu olanca gücü ile Sovyet dip çizgisinden Amerikan pota altına doğru atar. Topu alan Sergei Belov’un kardeşi Sovyet pivot Aleksandr Belov 3 saniye tükenmeden hemen evvel sayıyı yapar!

Aleksandr Belov, Amerikan basketbolcular Joyce ve Forbes’ı ekarte ederek kolay bir turnike hareketiyle maçı ülkesine kazandırır.

URS:51 USA:50. Skorborddaki son görüntüdür.

Sovyet cephesinde inanılmaz bir sevinç yaşanırken; olağanüstü tartışmalar da başlamış olur. Sovyet sporcunun ayağın çizgiye bastığından, bilinçli yapılmış bir Sovyet kayırmacılığına, kural hatası, 3 saniye ihlâli, hakem keyfiliğinden, siyasi müdahalelere kadar vb. çoğu uydurma bir süre hikâye ortaya konur.

Madalya törenine çıkmayan ve gümüş madalyayı reddeden ABD’liler, oyuncular arasında olmasa da kimi yetkililer arasında fiziksel temasa varacak kadar yükselen kimi sürtüşmelerin çıkmasına sebep olur. FIBA jürisi ise 3’e 2 oy ile ABD’nin itirazını reddeder. Önce sportif, sonra da resmi olarak ABD maçı kaybeder.

9 Eylül 1972, Amerikan basketbol hegemonyasının ve ‘yenilmezliğinin’ yerle yeksan edildiği gündür. Tesadüf ya da zorlama değildir; hemen 2 sene sonra 1974 yılında Sovyet basketbolcu Salnikov’un 38 sayı ile parladığı ve Sovyetler’in ABD’yi yenip yine şampiyon olduğu tarihsel bir evrenin de ilk adımıdır.  

http://interaktif.sol.org.tr/basketbolda-sovyet-zaferi/ 

Tarihteki en önemli karşılaşmalardan birisi, 1972 / Sovyetler Birliği- Birleşik Devletler basketbol müsabakası

Tarihin en çok konuşulan maçlarından birisi olan 1972 finalini konu edinen Ocak 2018 çıkışlı ve Anton Megerdiçev’in yönetmenliğini üstlendiği Dvijeniye Vverh (Dikey Hareket- Going Vertical & Three Seconds) isimli 2017 yapımı Rus sinema filmi, Sovyet basketbol takımının “açık favori” gösterilen ve 63 maçtır yenilgi yüzü görmeyen ABD takımını yenmesini anlatıyor.

1972 Münih Olimpiyatları ve 9 Eylül 1972 SSCB-ABD basketbol müsabakası Soğuk Savaş’ın en önemli sportif uğraklarından birisi olmuştur. 

Kapitalist ABD’nin mağrurluğu ise en az bu zafer kadar konuşulmuş, alınan yenilgi Amerikan diplomasisine kuşkusuz ki hoşlanmadıkları bir darbe vurmuştur.

Son pası sahanın bir ucundan diğerine gönderen Edeshko ise Sovyetler’i destekleyen milyonlarcası gibi mutludur. Söylentilerden, yakıştırmalardan, kara propagandadan hiç de rahatsız olmaz.

Son sayıyı yapan Aleksandr Belov ise daha 27 yaşında, 1978 yılının 3 Ekim’inde aramızdan ayrılır ancak kendisi de topa o son dokunuşu da hiç unutulmaz.