En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim: 20. yüzyılda kapitalizmden sosyalizme geçişi başlatan devrimin önderi Lenin, hiçbir zaman halka yalan söylemedi. Manipülasyon yapmaya çalışmadı. Sahte umutlar üretmedi. Aksine, halkın kurtuluşuna kavuşmasını engelleyecek, geciktirecek her türden yanılsama ile mücadele etti.

Lenin’in siyaseti, Lenin’in yazıları

Elbette Lenin çok boyutlu bir devrimciydi, yirminci yüzyılın en parlak Marksistlerinden biriydi. Bir kuramcı ve bir eylemci, bir örgütçü ve bir kurucu olarak, İç Savaş’ta ülkesini savunan bir lider ve bir devlet adamı olarak onun pek çok yönünden söz edilebilir. Bu özelliklerinin herhangi birini diğerlerine değinmeden anlatmak zor, üstelik eksikli olur. Bu yazı onun ayırt edici özelliklerinden bir diğerini, kalem ustalığını, politikaları nasıl savunduğunu incelemeyi amaçlıyor. Ne söylesek az olacağını bilerek, ve ondan “yazmaya dair” öğrendiklerimize sadık kalmaya çalışarak...

Lenin’in yazılarını Lenin’in yazıları yapan, elbette ki yazıların içeriği, yani onun siyasetidir, işaret ettiği doğrultudur. Öte yandan, Bolşeviklerin siyasetinin daha geniş bir yankı uyandırabilmesinde, Lenin’in bazılarını kitlelere yayılmasını kolaylaştırmak için broşür olarak da bastırdığı makalelerinin, mektuplarının, raporlarının katkısı tartışılmaz.

Ciltlerce eseri olan birinin yazıları birçok şekilde incelenebilir; örneğin konulara, dönemlere, ya da türlere göre ayrılabilir. İncelemeye girişmeden bu tasnifi bir şekilde yapmak ve yazıyı bağlamında ele almak mutlak bir zorunluluk. Kaldı ki Lenin’in yazılarının bağlamından koparılarak incelenmesi nadir değildir; ve bunun vahim siyasi sonuçları olabilmektedir. Burada Ekim Devrimi’nin hemen öncesindeki, daha doğrusu iki devrim arasındaki yazıları ön plana çıkararak bazı sonuçlara ulaşmaya çalışacağız. Çünkü 1917 yılı, iki devrimin gerçekleşmesi bakımından olduğu kadar, emperyalist savaşın yıkıcılığı karşısına sosyalist bir iktidarla çıkılmış olması nedeniyle de özgün bir yıldı. Bu özgünlüğü, Şubat devrimi ile birlikte sermaye sınıfını temsil eden hükümet ve küçük burjuva aydınların çoğu “sınıflararası ulusal bir ateşkes anlaşması” sağlandığını zannederken, Bolşeviklerin “bağımsız bir sınıf politikası” ile kavgaya girişmesi yaratmıştı.1 Savaş koşullarında gerçekleşen burjuva demokratik devrimine Bolşeviklerin müdahalesi öyle bir dinamik ortaya çıkarmıştı ki, iki devrim arasındaki sekiz ayda neredeyse her gün, hatta her saat ayrı bir önem kazanmıştı. Kitlelerin kafası fazlasıyla karışıktı; bazı örnekler Bolşeviklerin kafasının da epey karışabildiğini gösteriyor. Doğru zamanda doğru hamleyi yapmak gerekliydi, hazırlıksız yakalanmak da geç kalmak da karşıdevrimin kazanması anlamına gelecekti.

Şubat sonrası büyük bir hızla gericileşen Sosyalist Devrimci (SR) ve Menşevikler ile onların ortaklık ettikleri burjuva siyasetçilerine karşı devrimin ihtiyaçlarını tutarlılıkla temsil edecek irade, Lenin’in önderliğinde güçlendi. Lenin Şubat Devrimi ile birlikte yayın hayatına yeniden başlayan RSDİP(b) Merkez Komitesi’nin gazetesine, Pravda’ya, hemen her gün, hatta bazen günde iki, üç tane birden yazdı. Bu son derece kritik zamanlarda yazdıkları yalnızca 1917’nin değil, bir bütün olarak insanlık tarihinin akışına yön veren metinlerdi dersek, abartmış olmayız.

1917 yazılarının etkisini, yazıldığı koşulların zorluğunu da hesaba katarak düşünmek gerekiyor. Şubat Devrimi ile proletaryayı temsil eden çeşitli yayınlar faaliyete geçmiş olsa da, Bolşeviklerin propaganda olanakları her zaman burjuvazininkinden ve emperyalistlerinkinden daha zayıftı.2 Lenin bu durumdan şöyle yakınıyor: “Broşürüm, genel ekonomik düzensizlik ve St. Petersburg matbaalarının verimsizliği nedeniyle eskimiş oldu. Broşür 10 Nisan 1917’de yazıldı; bugün 28 Mayıs ve broşür hala basılmış değil!” Lenin, Proletarya’nın Devrimimizdeki Görevleri başlıklı ve bir program etüdü sayılabilecek broşürünü RSDİP(b) üyelerine zamanında ulaştırsa da kamuoyuyla gecikmeli olarak paylaşabilmiş. Broşürde dile getirdiği genel sorunlar bir yana, işlerin Pravda’ya düzeltmen bulunamayacak kadar zor olabildiği bir dönemden söz ediyoruz. O ve bolşevikler Alman ajanlığıyla suçlanmıştı, basımevleri sık sık baskın yiyordu. Döneme dair kaynaklar, yazıların zaman zaman sansürlendiğine (hatta bazen yayın toplatılmasın diye ya da ılımlı gözükmek adına kendi yoldaşlarının sansürlediğine) de işaret ediyor. En önemlisi bu sürenin önemli bir bölümünde Lenin sözlü propaganda olanağından yoksundu, kaçak durumundaydı.3 Yani hızla gelişmekte olan ve devrimin öznesi haline gelen işçi sınıfıyla etkileşiminin en önemli anında, Lenin’in elindeki temel müdahale aracı böylesi koşullarda kaleme alınmış bu yazılardı.4

Öte yandan, bu metinleri bugün de son derece değerli kılan yalnızca içeriği ve zamanlaması değil. Ortaya konuş biçimi de yüz yılı aşan canlılığın bir parçası. Açmaya çalışalım. Lenin nasıl yazıyordu, ve nasıl yazmıyordu?

Sistematik ve kıyasıya teşhir

Lenin, siyasi hayatı boyunca; fakat özellikle de 1917 içinde, sürekli bir hesaplaşma içinde oldu. “Her şeyden önce anayasal yanılsamaları sistematik bir şekilde ve kıyasıya teşhir etmediğimiz, tüm köklerini açığa çıkarmadığımız ve düzgün bir siyasi perspektifi yeni baştan kurmadığımız takdirde... ”5 Sistematik ve kıyasıya. İşte Lenin’in hesaplaşma biçimini, Temmuz 1917 tarihli Anayasal Yanılsamalar başlıklı makale/broşüründeki bu iki sözcük tanımlıyor (Lenin’in broşürde yanılsama diye uyardığı burjuva anayasal demokrasisi, Temmuz ayaklanmasını fırsat bilip Pravda’yı kapatıyor).

1917’de kaleme alınanlar, bu sistematik ve kıyasıya teşhiri, partililere olduğu kadar partisizlere de, en geri kalmış köylülere, sabırsız Baltık denizcilerine, Vyborg, Moskova, Donetsk ve bilimum taşra emekçilerine ve Avrupa’da Rus proletaryasıyla kucaklaşmayı bekleyen enternasyonalistlere de sunmak amacını taşıyordu. Kıyasıya teşhir, karşıdevrimcilerin “sürüngen” gazeteleri eliyle aldatılan kitleleri gerçekle buluşturma görevinin olmazsa olmazıydı.

Aynı yılın Haziran ayında, Geçici Hükümet müttefikleri İngiltere ve Fransa'nın yönlendirmesiyle güneyde taarruza geçer ve ekonomik dağılma alametleri belirginleşirken, Geçici Hükümet’in bunu yönetmek için kurduğu konseyin kime hizmet edeceğini sorgulayarak teşhir eder:

“Bu konseyin ağırlıklı çoğunluğu kapitalistlerden oluşacakmış. Dalga mı geçiliyor? İşte bu değerli kurumun bileşimi:

Burjuva Bakanlar - 6

Sermayenin temsilcileri (Bankalar, borsa, tarım vb.) - 9

Toplam - 15

İşçilerden (İşçi ve Asker Temsilcileri Sovyeti) - 3

Sendikalardan - 3

Köylü temsilcilerinden - 3

Toplam - 9

Ekonomik çözülmeyi işte böyle toparlayacaklarmış. Denize bir köpekbalığı atarak”.6

Kesinlik ve keskinlik

Lenin’in hem partisine, hem devrime giden yola, Bolşevizm adını alacak olan programı çakabilmesi, programının netliği ve gücü kadar, alternatifini ekarte edebilmesi sayesinde olmuştur. Taraflaştırıcıdır, karşıtını adeta sözleriyle nakavt eder. Öyle ki, ABD’li Marksist William Z. Foster bu durumu İngilizce’de anlatmak için “imha edici” (annihilating) sözünü kullanıyor.

Gerçekten de onun en bilinen, en çok tekrarlanan özelliklerinden biri ne kadar sıkı bir polemikçi olduğu. Örneğin en önemli eserlerinden biri olan Emperyalizm kitabını yazmak için dört dilde 148 kitap ve 213 makale devirmesine rağmen7, kitabı ısrarla bir broşür olarak nitelendirmesi dikkat çekiyor. Zira onu ilgilendiren emperyalizmin ekonomik analizi değil siyasi analizi. Ve eserin polemik yönünü öne çıkarmak, Kautsky’ye diyecekleri üzerinden işçileri taraflaştırmak istiyor.

Daha geriye gidecek olursak polemiğin onun için öteden beri biricik sorun çözme yöntemi olduğunu görürüz:

“... “Merkez” temsilcilerinden biriyle, kongrede, aramızda geçmiş bir konuşmayı anımsamamak elden gelmiyor. “Kongremizdeki hava ne kadar da bunaltıcı” diye yakınıyordu o yoldaş. “Bu kırıcı savaş, bu herkesin birbirine karşı giriştiği kışkırtma, bu birbirini ısıran tartışma, bu yoldaşça olmayan davranış!..” Ben bu sözlere “kongremiz çok görkemli” karşılığını verdim. “Özgür ve açık bir savaşım. Fikirler ifade edildi. Görüş farklılıkları ortaya kondu. Gruplar biçimlendi. Eller kaldırıldı. Bir karar alındı. Bir aşama geçildi. İleri! Benim için aslolan budur! Bu, yaşam demektir! Bu, sizin, sorun çözümlendiği için değil, ancak yoruldukları için susan aydınlarınızın sonu gelmez, usandırıcı laf gevelemelerine benzemez…”8

Pyotr Vasiliev, Petrograd'a giden trende Lenin, 1949

1917 boyunca da Bolşevikler ve diğer siyasetler arasındaki farkı keskinleştirmek için, ayrıntılarda dahi hiçbir polemikten kaçınmıyor. Şubat Devrimi’nin ardından, “gericilik ve karşıdevrimle mücadele etmesi” koşuluyla da olsa -ki bunun gerçekçi bir koşul olmadığı kısa bir zaman içinde ortaya çıkacaktır- Geçici Hükümete destek vermekten bahsetmiş yoldaşlarıyla giriştiği polemik ve onları tarafında konsolide edebilmeyi başarması ilk adım sayılmalı. Partiyi kazanmak, kitleleri de aynı tarafta konsolide edebilmesinin anahtarı. Çünkü Şubat’tan sonra işleri “küçük burjuvaziyle birlik sağlamak değil, proleter devrimi mahveden bu Sosyal Demokratların kesin yenilgisini sağlamaktır”9 ve bunun için gerekli ne ise yapılacaktır, yazılacaktır.

Polemiklerini etkili yapan ise taşı gediğine koymak ve meselenin özünü kaçırmamak. Hatta bu konuda muhataplarının da kulağını çekmekten geri durmuyor: “Polemik yaparken konuya sadık olunmalı. Bu tarz polemiklerde topu taca atmak zararlıdır”10.

Yine Lenin’in polemiklerinde burjuvazinin ve sosyal demokrasinin muğlak diline karşı, proletaryanın netliği temsil ediliyor. 1917 boyunca yazdıkları içinde, belki prematür bir girişim olan Temmuz ayaklanması hariç tutulacak tek uğrak olabilir, tereddüt içinde olan, net bir doğrultuya işaret etmeyen tek bir yazı bulunmuyor. Net olmasının bir sebebi de karşıtlarınca yapılacak çekiştirmelere ve “tahrifatlara” ya da yanlış yorumlamalara izin vermemek. Bolşevikler arasında titrek davrananları eleştirmekten de geri durmuyor. Örneğin Eylül’de, Kornilov darbesinin ardından ortaya çıkan hükümet sorununu çözmeye yönelik olarak Menşevik ve SR’ların önerisiyle düzenlenen ve o sırada yeraltında olan Lenin’in katılamadığı Demokratik Devlet Konferansında alınan tutumun muğlaklığına kızmaktadır:

“Yoldaş Zinovyev Komün hakkında bu kadar muğlak (en hafifinden muğlak olarak ifade edersek) yazarak, Petrograd’da Komün’ün muzaffer olsa da, 1871’de Fransa’da olduğu gibi yenilebileceğini söyleyerek hata etmiştir. Bu mutlak olarak yanlıştır. Eğer komün Petrograd’da zafere ulaşırsa, tüm Rusya’da muzaffer olur… Yoldaş Kamenev Konferans’ta verdiği ilk konuşmada saf bir “anayasal” ruhla hükümete güvenoyu sorusunu gündeme getirerek hata etmiştir. Eğer, böyle bir toplantıda, Kornilovcu Kerenski ile ilgili gerçekleri dile getirmek mümkün değilse, ki bunlar çoktan Raboçi Put ve Moskova’nın Sotsial Demokrat’ında11 yazıldı, neden bu yazıları alıntılayıp kitlelerin bilmesini sağlayarak, Konferansın Kornilovcu Kerenski hakkındaki gerçekleri duymak istemediğini söylemedi?”

Polemikçilikten bahsederken şunu da not etmek gerekiyor: O tüm önermelerini “en objektif kesinlik”e dayandırır, küçük ayrıntılara büyük önem verir ve bu sayede son derece incelikli çözümlemeler yapabilmektedir. Zaten Marksizmin gereğidir bu, yalnızca ona özgü değildir; ama önemlidir. Söylediklerini dümdüz ifade etse de, hatta kulağa köşeli gelecek, neredeyse bodoslama denecek bir düzlükte yazsa da, bu ifade arkaplanda titiz bir çalışma ile oluşturulur: “Ezilen sınıflar her daim ezenler tarafından aldatılmaktadır, ama bu aldatılmanın tarihin farklı anlarında farklı anlamları vardır. Taktikler ezenlerin halkı aldattığı kaba gerçeğinden hareketle oluşturulamaz; taktikler sınıf ilişkilerini, parlamento içi ve dışı mücadelenin gelişimini bütünüyle analiz ettikten sonra oluşturulmalıdır.”12 Öyleyse alınacak bir ders daha çıkıyor: Polemikçilik içi boş bir sertlik, kitleleri etkilemek ya da taraflaştırmak adına hamaset tuzağına düşmek değildir!

Sadelik ve içtenlik

Zetkin anılarında, Lenin’i tanımlayan en temel özelliklerinin sadelik ve içtenlik olduğunu söylüyor. Lenin’in temas kurduğu kişilerde yarattığı ilk izlenimin bu olduğu, başka anılarda da geçiyor. Yazılarında da hissedilen bu. Bu sadelik, kesinlikle yüzeysellik anlamına gelmiyor. Karmaşık konuları, karşısındakine tüm açıklığıyla anlatmak gayretinde olduğundan, okuyanı örgütlemek gayretinde olduğundan, en anlaşılır şekliyle sunmak zorunda. “Dışarıya” yazılan tüm yazılar için geçerli bir ilke bu.

Bu nedenle, konuşmalarında olduğu gibi yazılarında, mektuplarında da retorik denebilecek, öylesine yazılmış, ya da sırf doğru olduğu için orada bulunan, tek bir bölüm bulunmuyor. Edebi bir değer var ama “edebiyat” yok.

Şunu kast ediyorum: Yıllarca sürgünde ve Avrupa’nın başka ülkelerinde durmaksızın okuyan Lenin’in güçlü bir imgelemi, çok zengin bir dağarcığı olduğu açık. Başvurduğu metaforlarda da bu görülebiliyor. Fakat bazı örnekleri bu yazıda da yer alan metaforlar anlatımını renklendirmekten ziyade, okuyanı harekete geçirmek gibi bir işleve sahip. Belki de eskinin köhneliğinden kurtulmak için bir an evvel yeni anlamlar, yeni ifadeler bulmaya ihtiyaç vardı ve metaforlar bunun sembolüydü de denebilir. Ama yaptığı malumatfuruşluk ya da okuyucuyla salt entellektüel düzeyde bir ilişki kurmak kesinlikle değil. Siyasi bir misyonla yazılan tüm bu yazıların tek amacı ikna.

Ayrıca “laf kahramanlarının” özünde ne kadar ödlek olduğunu ve bu tür bir kahramanlığın aslında kandırma amacı taşıdığı bizzat kendisi söylüyor13. Lanetlediği bu hatadan uzak duruyor.

Tüm yazıları mücadelenin ve devrimin hizmetinde olan bir dava adamının dışavurumculuktan fazlasıyla sakınacağını tahmin edebiliriz. Kendisini hiç düşünmeden ve bir kez bile ön plana çıkarmadan, muazzam bir adanmışlık içinde yazar. Birinci kriteri faydalılıktır; amaca uygunluktur. Yazarken mücadele eder, ve mücadele ederek yazar. Böyle olduğu için de kalemini ne bir eksik, ne bir fazla oynatır. Tek bir cümleyi bile israf etmez, zaten acelesi vardır.

Ona bu yazıları yazdıran, ve yazılarının bu etkiyi uyandırmasını sağlayan en önemli etkenlerden biri de, etrafındaki herkesin tanık olduğu, emekçi halka duyduğu büyük sevgi. Lenin, emekçilerle tükenmez bir merakla ilgileniyor, yaşamlarını ve bakış açılarını hep daha iyi anlamaya çalışıyor. Sevdiği için iyi anlamaya çalışıyor; dahası, iyi anlamadan iyi anlatamayacağını da biliyor. Rabinowitch’in 1917 Petrograd'ını incelerken partinin "kitlelerin ruh haline karşılık verebilmesi de, en az devrimci disiplin, örgütsel birlik ya da Lenin'e itaat kadar nihai Bolşevik zaferine katkıda bulunmuştur" demesi boşuna değil14. “Kitlelere anlayabilecekleri bir dilden konuşmalıyız. Sovyetler ve komünizm, yalın ve anlaşılır.” diyor Lenin. Savaşın Geçici Hükümet, barışın ise Sovyetler’de somutlandığı, Sovyetlerin burjuvazinin iktidarına karşı devrimci bir alternatif olarak ortaya çıktığı15 bir dönemde en yalın ve en anlaşılır sloganın “Bütün İktidar Sovyetlere” olmasından doğal ne olabilir?

Anlayabilecekleri dilden konuşmanın iki nedeni var: İlki açık, dönüşmeleri için anlamaları yani Bolşevik Parti programının kendi ihtiyaçları ile örtüşen tek program olduğunu idrak etmeleri gerekiyor. İkincisi, okuyucuya duyulan saygıdan ileri geliyor. Saygı, Lenin’e mutlak bir tevazu ile yazdırıyor. Rusya gibi bir toplumda, etkili olmak için tepeden bakar bir tarz tutturmak da bir yere kadar işe yarayabilirdi; fakat bu işin kolayına kaçmak olurdu. Lenin’in özgünlüğü, olgunlukla ve karşısındakini kendisiyle eşit bir seviyeye koyarak anlatmak ve kavratmak. Sırf anlaşılmış olmak için zor konuların üstünden atlamadan, geçiştirmeden, tane tane…16

Tam da bu sevgi ve saygı nedeniyle Jakoben-miş gibi, enternasyonalist-miş gibi yapılmasına, “konferansçılık oynanmasına” tahammül edemez. Sovyet yürütmesi içinde olup, Sovyetlerin ülke yönetimindeki etkinliğini ortadan kaldırmak isteyenlere öfkelenir. “Becerikli bir hokkabazın elindeki çıngırak gibi şıkırdayan şatafatlı sözler”17le süslenmiş yalanları affetmez.

Özgüven ve nükte

Gorki, ölümünden sonra Lenin ile ilgili anılarını yazdığında, belki biraz da yokluğunun acısıyla büyüterek, “sözleri sanki kendi iradesinin değil tarihin iradesinin tezahürü gibiydi” der. Bolşevik lider omuzlarında hissettiği tarihsel zorunluluğu karşıya yansıtmaktadır. Kavga ve devrim kaçınılmazdır.

Lenin yazılarında, gerçek kılmak istediğini, kaçınılmaz olanın da bu olduğunu göstererek gerçek kılar.

“Devrimimizden edindiğimiz tecrübe bize açıkça, bunun sonucunun Sosyalist Devrimcilerin ve Menşeviklerin daha da zayıflaması, kitlelerden daha da kopmaları, kitleler içinde müthiş bir öfke ve hoşnutsuzluğun birikmesi, devrimci proletaryaya, Bolşeviklere yönelik sempatinin muazzam ölçüde artması olacağını söylüyor”18. İlk bakışta bu cümle bir çıkarım ve bir öngörü içeriyor. Fakat bu öngörü, ya da sezgi ifade edilirken tutturulan dile bakacak olursak, sanki gelecek önden müjdeleniyor. Öylesine kendinden emin. Lenin’in dili böyle kullanmasında savaşın ve ekonomik bunalımın yarattığı atmosferin etkisi mutlaka vardır. Fakat bundan öte, sözleri, tarih önünde haklı olan tarafta olmanın özgüvenini yansıtıyor. Yazıdaki bu özgüven, kaderini eline almak üzere olan işçi sınıfına bulaşıyor.

Özgüven hata yapmayacağından emin olmak anlamına gelmiyor. Hedefinin gerçekliğine inanmaktan ileri geliyor. Özgüven bu hedef uğruna hata yapabilmeyi, ve fakat günün gerektirdiği hızda bundan dönecek manevrayı yapabilmeyi de içeriyor. Hiçbir zaman kendisi için yazmamış olan Lenin, hata yapmayı da bir prestij meselesi olarak hiç görmüyor. Belli kısımları bariz biçimde eğilip bükülmüş olsa da Cliff, 1917’yi anlatırken Bolşeviklerin özgüveninden şöyle bahsediyor: “Bolşevik Parti'nin hata yapmamış olduğunu, büyük yanlışlara düşmemiş olduğunu düşünmemek gerekir. Hatalar yapmıştır şüphesiz. Ne var ki, tüm hataları içtenlikle ve hızla telafi etmesini de bilmiştir. Bu, bolşevizmin tüm tarihi boyunca, özellikle de 1917 yılının devrimci aylarında gözlenen bir karakteristiğidir.” Ardından Lenin’den aktarıyor: “Bir siyasi partinin kendi hatalarına karşı takındığı tutum, o partinin içtenliğini, sınıfa ve emekçi halka karşı sorumluluklarını pratikte nasıl yerine getirdiğini sınamanın en önemli ve en güvenilir yollarından biridir. Bir hatanın açıkça itirafı, onun nedenlerinin sorgulanması, onu düzeltmenin yöntemlerinin araştırılması -işte ciddi bir partinin işaretleri bunlardır; partinin görevleri yerine getirmesinin, sınıfı ve sonra kitleleri eğitip yetiştirmesinin yöntemi budur.”19

Kitlelere özgüven aşılamaktan devam edelim. 1917’nin zor günlerinde Bolşeviklere yöneltilen iftira ve karalamaları, Fransız gericilerinin birlik olup Dreyfus’u yaftalamalarına benzetiyor. Hepsinin boşa çıkarılacağına kesin olarak inandığından bu benzetmeyi iç rahatlığıyla yapıyor.20 Ve bir diğeri: Temmuz ayaklanmasının sertçe bastırılmasının ardından işçi ve askerlerin silahsızlandırılması kararı Lenin’e göre olsa olsa “vahşi boğaların konferansı”nda alınmıştır; o halde kararın sahipleri hak ettikleri gibi aşağılanmalıdır21.

Ondaki bu cüret, Jakobenlerden mirastır ve bekleneceği gibi egemen sınıfta büyük bir nefret uyandırır. Onu düşmanlaştırmakta en ileri gidenlerden biri olan Churchill’in “dünyanın en korkunç tarikatının başı” olarak nitelemesi bundandır. Nefretleri karşılıklıdır, Lenin insanların hak etmedikleri ve kesinlikle ortadan kaldırılabilir yoksullukları yaşamasından ve bunun nedeni olan sınıftan nefret eder. Ona göre burjuvazi Şubat-Ekim arasında “tek bir kanlı yumak” olmuştur. Lenin bu kanlı yumağı tek tek ilmiklerine ayıracak bir çözümlemeye tabi tutar, fakat nihayetinde bu yumaktan bir fiskede kurtulmak için siyaset yapar. Bunun için yazar.

Ve son olarak: Ancak özgüveni yüksek biri tüm bu baskı, şantaj ve asılsız suçlamalara maruz kalırken mizahı büyük bir rahatlıkla kullanabilir. Lenin’in nüktedanlığı, karşıtlarını alt etmekte kullandığı iğneleyici dili başka dönemlerdeki yazılarında da fark edilir. Örneğin büyük Alman ozanı, sivri dilli Heine beslenme kaynaklarından biridir. Aynı şekilde hiciv ustası (Aleksandr) Ostrovski… Hatta “tükenmez bir enerjiye ve kıvrak bir mizah duygusuna” sahip Engels. Bunu bilinçli olarak yaptığını düşünebiliriz; Gorki, Lenin’in mizahtan anlayan bir ruhun sağlıklı olduğuna inandığını söylüyor22. Çok önemli bir nüans ile: İroni yapmak, ukalalık ya da birtakım söz oyunlarıyla akıl taslamak değildir. Lenin kendini değil, tartıştığı konuyu ön plana çıkarak mizahı kullanır.

Devrim için Lenin’i okumaya devam

Zamanlaması, içeriği ve ortaya konuş biçimi… Lenin’in yazıları Lenin’in siyasetidir. Yazıların kitle etkisinin, daha doğrusu bu etkinin sonuçlarının en net göstergesi Ekim Devrimi ve yeni kurulan işçi devletidir.

İncelediğimiz kısa fakat çarpıcı aralıktan yüz yıl sonraya, bugüne geldiğimizde koşullara dair şunları söyleyebiliriz: Burjuva ideolojisinin araçları çok daha çeşitli. İletişim olanakları açısından büyük bir nicelik farkı ve radikal bir nitelik farkı var. İşçi sınıfı ise örgütlülük açısından en parlak döneminde sayılmaz. Tüm bunlar, bugün de kapitalizmin büyük bir çıkmaz içinde olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Devrimin güncelliği perspektifinden bakanlar için, kitlelerle yazılar aracılığıyla etkileşim kurmaya dair Lenin’den öğrenilebilecek çok şey bulunuyor.

İyisi mi Lenin’i devrim için, sosyalist iktidar için okumaya devam edelim…23 Ve son sözü devrimin ertesinde, halka verdiği sözü tutmuş, muzaffer olmuş, Sovyet iktidarını kalıcılaştırmak görevini kuşanmış Vladimir İlyiç’e bırakalım:

“Bırakın ‘sosyalist’ ağlaklar gaklasın, burjuvazi öfkesinden dumanlar çıkarsın. Ancak görmemek için gözlerini kapatan, duymamak için kulaklarını tıkayan insanlar fark edemez ki, tüm dünyada sosyalizme gebe olan eski, kapitalist toplumun doğum sancıları başlamıştır.”24

  • 1. Troçki L., 1917 Yılı, Köz Yayınları, 1977, syf.17
  • 2. Lenin V.İ., Devrime Doğru, Çev: Alper Birdal, Yazılama Yayınevi, 2018, syf. 244
  • 3. Uzun süre Avrupa’da sürgün olması da, uzaktan ve yazıyla etkili olabilmeyi tecrübe etmesini sağladı muhakkak. Fakat yine de 1917 Temmuz-Ekim arasında, yani ortalık yanarken uzaktan yazmanın başka bir anlamı var.
  • 4. Parti içine başka müdahaleleri, eleştirileri, Petersburg’a döndükten sonra sosyal demokratlarla birleşme önerilerine karşı "gerekirse tek başıma da yoluma devam ederim" açıklaması, bu süre içinde binlerce yeni üyenin katılımıyla hızla büyüyen partinin yerel kurullarını toparlayışı, yeraltına geçme kararı, işleri uzaktan yönetmek mümkün olmamaya başladığında Merkez Komitesi'ne haber vermeden Finlandiya'dan Vyborg'a dönüşü, devrimin hemen arifesinde ağırdan alanlara öfkelenip istifaya kalkması gibi birçok eylemi...Elbette her birinin bu etkileşimde ayrı önemi var. Fakat yazılarına odaklanacağımızdan bu kadarını söylemekle yetinelim.
  • 5. Lenin V.İ., a.g.e. syf. 291.
  • 6. Lenin V.I., Collected Works 25, Progress Publishers, 1974, syf 108-109
  • 7. Prashad V., Lenin 150, Editora Expressão Popular, 2020, syf. 11
  • 8. Bir Adım İleri İki Adım Geri’de, RSDİP ikinci kongresinde partinin devrimci ve oportünist kanatları arasındaki çatışmayı anlatırken bu diyalogdan bahsediyor. Aradan geçen on üç yılda en ufak bir yorulma emaresi yok.
  • 9. Lenin V.İ.,. a.g.e syf. 193, Nisan Tezlerini Savunan Bir Makale ya da Konuşmaya İlişkin Notlar
  • 10. Serbest çeviri bana ait. İngilizce orijinali: “In polemics, one should stick to the point. It is harmful in this kind of polemics to try to quibble the issue away.” Lenin VI, Collected Works 25, Progress Publishers, 1974, syf 108-109
  • 11. Lenin VI, Collected Works 26, Progress Publishers, 1977, syf 43-51 Pravda’nın yasaklandığı dönemde başka isimlerle çıkması gerekti. Raboçi Put bu isimlerden biri. Sotsial Demokrat Moskova’da Bolşeviklerin günlük gazetesi. Raboçi Put’ta 24 Eylül tarihinde yayımlanan ve Demokratik Devlet Konferansı'nı ve orada Petrograd parti önderliğinin tavrını eleştirmek üzere kaleme alınan bu makale, aslında "Sahte Kahramanlar ve Bolşeviklerin Yanlışları" başlığını taşıyor. Ama Bolşeviklere yöneltilen eleştiriler yayın kurulu tarafından çıkarılarak sadece "Sahte Kahramanlar" başlığıyla basılıyor.
  • 12. Lenin V.I., Collected Works 26, Progress Publishers 1972, syf 52-58
  • 13. Lenin V.I., Collected Works 24, Progress Publishers, 1964, syf. 546-548.
  • 14. Rabinowitch A. Bolşevikler İktidara Geliyor (Çev. Levent Konyar) Yordam Kitap, 2010, syf. 19
  • 15. Hekimoğlu C., Ne Yapmalıcılar Kitabı, Gelenek 2000:6 syf. 209 Bu tablo 1917’de zamanın hızlı ve şaşırtıcı iniş çıkışlarla akışı içinde yerini Bolşeviklerin kendi göbeklerini kendilerinin kesmesine bırakıyor.
  • 16. İşçilerin anlatılanlarda kendi hayatlarıyla bağ kurabilmeleri, Lenin’in siyasi hayatı boyunca yazdığı tüm metinlerin ortak noktasıydı denebilir. Yaşamının en yakın tanığı Krupskaya da buna işaret ediyor. “İyi anlaşılma”nın bir başka örneği: Losurdo, Savaş ve Devrim adlı kitabında Lenin’in devrimi bir yahudi komplosu olarak niteleyenlere karşı, özellikle köylerde bulunan ve ortodoks inancında olan milyonlarca okumaz-yazmazın anlayabilmesi için sesini banda kaydederek propaganda yaptığını söylüyor.
  • 17. Lenin V.İ., Devrime Doğru syf 278 Devrim, Taarruz ve Partimiz makalesinde geçici hükümetin bakanlarını kast ederek bu cümleyi kuruyor.
  • 18. Lenin V.İ., Devrime Doğru syf. 348
  • 19. Cliff T. Bütün İktidar Sovyetlere Lenin-2, Z Yayınları, 1994, syf. 204
  • 20. Lenin V.I., Collected Works 25, syf. 168-169
  • 21. Troçki L, a.g.e. syf. 39
  • 22. Gorki M., Days with Lenin, Martin Lawrence, 1933, syf. 23
  • 23. Okuyan K., Lenin’i nasıl okumalı? Gelenek 71 https://gelenek.org/lenini-nasil-okumali/#easy-footnote-5-18673
  • 24. Lenin V.I., Collected Works 27, Progress Publishers, 1972, syf. 494-499