Abdullah Gül hayranlarına ‘yıldönümü’ hatırlatması: Nasıl seçildi, nasıl bir cumhurbaşkanı oldu?

Bugünlerde Kılıçdaroğlu’nun gözde cumhurbaşkanı adaylarından olan Abdullah Gül, 13 yıl önce bugün oldukça tartışmalı bir sürecin sonunda cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuştu. Bugün CHP yönetimi tarafından Erdoğan’a karşı muhalefetin adayı ilan edilmek istenen Gül’ün Cumhurbaşkanlığı, Erdoğan’ın noter memurluğuyla geçmişti.

Haber Merkezi

AKP’nin cumhuriyeti tasfiye sürecinde en kritik rollerden birini oynayan isimdi Gül. 367 krizi, Cumhuriyet Mitingleri, e-muhtıra, Ergenekon gibi başlıkların hepsinin tam da göbeğinde yer alan iki isimden biri olmuştu. Bugünlerde ondan ‘muhalefet lideri’ yaratmaya heveslenenler, cumhurbaşkanı adayı yapmak isteyenler zamanındaki lakabını bile unutmuşa benziyor: Çankaya Noteri…

Bugün “Çankaya Noteri” Gül’ün, 13 yıl önce cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasının yıldönümü.

İşte Kılıçdaroğlu’nun gönlündeki ismin o koltuğa 13 yıl önce nasıl oturduğunun ve görev süresindeki icraatlarının kısa öyküsü…

Cumhuriyet Mitingleri, 367 krizi ve ‘Kardeşim Gül’ ilanı

AKP’nin 2002 seçimlerinde ABD, patronlar ve cemaatler desteğiyle iktidara gelmesinin ardından en önemli başlıklardan biri, bu koalisyon tarafından “ayak bağı” olarak görülen “cumhuriyetin tasfiyesi” olmuştu.

AKP’nin bu konuda attığı bazı adımlar 2007 yılına kadar yer yer sert “muhalefetle” karşılaşırken, bu konudaki en dikkat çeken kavgalardan biri Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin dolmasının hemen öncesinde çıktı.

Tek başına iktidar olan AKP, Meclis’teki çoğunluğunu kullanarak ülkenin bir numaralı koltuğuna kendi partisinden bir ismi oturtmayı planlıyordu.

Bu konuda öne çıkan ilk isim dönemin Başbakanı Erdoğan olurken, ana muhalefetin lideri Deniz Baykal, “Sakın ha cumhurbaşkanı adayı olma, sakın ha olma. Bak sana geçmişte hep söyledim 1 Mart’ta tezkereyi getirme dedin, getirdin önledik. 17 Aralık’ta sakın imzalama dedim, imzaladın durum ortada. Haklı çıkmama güvenerek, sakın ha cumhurbaşkanı adayı olma. Bu tavsiyem kulağına küpe olsun Sayın Tayyip Erdoğan. İki hafta sonra ihtirasının kurbanı olma. Çok istiyorsun biliyorum ama önemli olan doğruyu yapmak” diyordu.

Bu çıkışı Cumhuriyet gazetesinin “Tehlikenin farkında mısınız?” çıkışı takip etti.

Dönemin en önemli hamlesi ise yüzbinlerin buluştuğu ve Erdoğan’ın ve bir AKP’linin cumhurbaşkanı adayı olmasına karşı yapılan “Cumhuriyet Mitingleri” oldu.

Tam da bu atmosferde partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, 24 Nisan 2007 tarihinde, “Bugüne kadar beraber bu yolda olduğumuz, bu hareketi beraber kurduğumuz Abdullah Gül kardeşimiz” diyecekti.

Bu kararın ardından Sabih Kanadoğlu, daha sonra “367 krizi” olarak anılacak formülü gündeme getirerek, Cumhurbaşkanı seçmek için Meclis’te 367 vekilin bulunması gerektiğini söyleyecek, Baykal, Gül’ün adaylığına karşı çıkarak Meclis’teki oylamaya katılmayacaklarını duyuracaktı.

Baykal’a bugünlerde Erdoğan’a yakın olan isimlerden Mehmet Ağar da destek verecekti.

27 Nisan’da yapılan Meclis toplantısını 180 vekil boykot edecek, Gül aldığı 357 oya rağmen 367 krizine takılacaktı. Oylama sonrası CHP kararı AYM’ye taşırken, aynı akşam TSK tarafından “e-muhtıra” yayımlanacaktı.

Bu tablonun ardından sıkışan AKP erken seçim kararı alırken, 22 Temmuz’da yapılan seçim sonrası yeniden tek başına iktidarı alacaktı. Ancak asıl önemlisi bu kez MHP de barajı geçiyor, Meclis’teki oylamaya da katılacağını ilan ediyordu.

Bahçeli’nin desteğiyle aşılan 367 krizi sonrası Gül 28 Ağustos 2007’de, gecikmeli de olsa bir numaralı koltuğa oturuyordu.

Yani bugünün “muhalefet lideri” ilan edilen, Erdoğan’ın karşısına çıkarılması gerektiği söylenen Gül’ü, bundan 13 yıl önce koltuğa böylesi tartışmalı bir sürecin ardından oturuyordu.

Nasıl bir cumhurbaşkanı oldu?

Abdullah Gül’ün nasıl bir cumhurbaşkanlığı performansı çizdiğinin en net özeti o dönem adının “Çankaya noteri”ne çıkması olmuştu.

AKP’nin üniversiteler, yargı, emniyet, TSK gibi başlıklarda attığı tüm tartışmalı adımlar öncesindeki gibi Sezer duvarına çarpmıyor, Meclis’te kavga konusu olan hiçbir düzenleme Çankaya’da bir günden fazla beklemiyordu.

AKP’nin hazırladığı tüm yasaları teker teker onaylayan, adeta bir noter gibi çalışan Gül, birinci cumhuriyete yönelen tüm saldırıların onaylayıcı aktörlerinden biri olmuştu.

Üstelik Gül’e “Çankaya Noteri” diyen isimler sadece “muhaliflerden” oluşmuyor, Gül’e cumhurbaşkanlığı yolunu açan isimlerden olan MHP lideri Devlet Bahçeli de Gül için “Çankaya noteri” ifadesini kullanıyordu.

Yurtdışı ziyaret rekorunu kırdı, 886 yasadan sadece 4’ünü veto edebildi

Erdoğan’a gelene kadar “en çok seyahat eden cumhurbaşkanı” sıfatını alan Gül, görevi boyunca birçok yabancı ülkeyi ziyaret etti.

Görev süresi boyunca birçoğunu birden çok olmak üzere toplam 66 ülkeyi ziyaret eden Gül, önüne gelen 886 yasadan sadece 4'ünü veto edebilecekti.

Gül’ün veto ettiği yasalar “Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu”, “İşsizlik Kanunu”, “Şike Yasası” ve sansür düzenlemesinin sadece iki maddesi olmuştu.

Görevinin son döneminde Erdoğan’ın köşke çıkması kesinleşip, kendisinin partiye dönmesinin neredeyse imkansız hale geldiği aşamada “akil insan” rolünü üstlenmeye çalışan Gül, yolsuzluk operasyonu ve Gezi sırasında yaptığı açıklamalarla Erdoğan’la ters düşmüş ama iki konuda da “ortalama” açıklamalar yapmakla yetinmişti. Gül, Gezi’yi savunduğu iddialarını aksine, “Gezi’yi vandallık, terör örgütlerine fırsat ve vahim olaylar” olarak tanımladığını daha kısa süre önce ilan etmişti.