Sırbistan'da Nazi işbirlikçisi başbakanın iade-i itibar girişimi protesto edildi

Sırbistan'da yüzlerce kişi, II. Dünya Savaşı'ndaki Nazi destekli kukla Sırp hükümetinin başbakanı olan Milan Nediç'in iade-i itibar girişimini protesto etti.

Gökhan Cömert

II. Dünya Savaşı sırasında Yugoslav Ordusu'nun Genelkurmay Başkanı, Yugoslav Kraliyet Hükümeti'nin Savaş Bakanı ve Nazi işgalinin devamında kurulan kukla hükümetin ise başbakanı olan Milan Nediç'in iade-i itibar davasının görüldüğü mahkeme önünde pazartesi günü yüzlerce antifaşist solcu ve komünist protesto gösterisinde bulundu.
 
Aralık ayında görülen ilk duruşmada, Nediç'in ailesinin avukatı Zoran Zivanoviç, mahkemeye sunduğu tanıklıkların ve delillerin Nediç'in savaş suçlusu olmadığını gösterdiğini iddia etmiş ama buna rağmen idam edildiğini ve ideolojik/siyasi nedenlerden dolayı mülklerine el konulduğunu ileri sürmüştü.
Dün yapılan ikinci duruşmada, Nediç'in iade-i itibar davası yalnızca karşıtları tarafından değil ve destekçileri tarafından da izlendi.
 
Pankartlar ve bayraklar taşıyan her iki grup duruşma sırası ve sonrasında mahkeme önünde karşılıklı sloganlar attılar.
 
Yugoslavya Yeni Komünist Partisi de yaptığı yazılı açıklamada, gerçekleştirilen protestonun bir dizi eylemden sadece biri olduğunu belirterek çetniklerin ve faşistlerin Nazilerin karşısında ülkeyi savunmuş gibi gösterilip tarihin dezenforme edilerek yeniden yazılması çabalarının utanç verici olduğunu, eylemlerin devam edeceğini ifade etti.
 
Bir sonraki duruşmanın 14 Mart'ta görülmesi planlanıyor.
 
MİLAN NEDİÇ KİMDİR? 
1944’te Yugoslav partizanların başarıları ve Belgrad’a yaptıkları saldırı ile birlikte Nediç Hükümeti yıkıldı ve 6 Ekim’de Nediç Belgrad’ı terk ederek o dönem Almanya’ya bağlı olan Kitzbühel, Avusturya’ya kaçarak İngilizlere sığındı. 1 Ocak 1946’da İngiliz kuvvetler Nediç’i Yugoslav komünist güçlere teslim etti.
 
Nediç, vatana ihanet suçundan Belgrad’da mahkum edildi. 5 Şubat’ta gazeteler, Milan Nediç’in gardiyanların bakmadığı bir sırada camdan atlayarak intihar ettiğini rapor etti.

İADE-İ İTİBAR GİRİİMLERİ NE ANLAMA GELİYOR?
2006′da Sırbistan Parlamentosunun çıkardığı yasa çetnikleri ve partizanları eşitleyerek Mihayloviç ile komünist rejimin diğer 'mağdurları' olan Prens Pavle’nin ve sürgündeki hükümetin başbakanı Slobodan Yovanoviç’in iade-i itibarı sürecinin önünü açmıştı.

Bu nedenle son yıllarda eski savaç suçlusu çetnik liderlerin ve monarşi temsilcilerinin iade-i itibar girişimleri Sırbistan'da sık sık gündeme geliyor. II. Dünya Savaşı'nda partizanlar tarafından yakalandıktan sonra Yugoslav mahkemesi tarafından vatana ihanet, işgalci güçlerle işbirliği ve halka karşı işlediği suçlardan dolayı ölüme mahkum edilen ve kurşuna dizilen çetnik hareketinin lideri Draja Mihayloviç'in iade-i itibar davası bunun en önemli örneği.
 
2012 yılında başlayan iade-i itibar davası Mayıs 2015'te sonuçlanmış ve Sırbistan Yüksek Temyiz Mahkemesi tarafından Mihayloviç'in itibarının iade edilmesine karar verilmişti.

Monarşi yanlısı olan çetnikler, savaş sırasında binlerce Yugoslav’ın katledilmesinden sorumlu tutuluyor. Çetniklerin lideri Draja Mihayloviç’in itibarının iade edilmesi de bu yüzden sadece Sırbistan’da değil tüm eski Yugoslavya ülkelerinde tartışma yaratmıştı.

İade-i itibar davaları sadece ilgili kişilere itibarlarının iade edilmesi anlamına gelmiyor, aynı zamanda tarihsel gerçeklerin çarptırılarak II. Dünya Savaşı’nda mağlup edilen milliyetçi ideolojinin de itibarının iade edilmesi anlamına geliyor. Öte yandan bunun güncel politikada da yansımaları oluyor. Henüz 1980'lerde Sırp Bilim ve Sanatlar Akademisi'nde ısıtılan milliyetçi tarih tezleri 2006 yılında parlamentoda kabul edilen yasayla hukuki ve siyasi koruma altına alınmış oluyor; aynı zamanda gerek 1999'daki NATO bombardımanı sonrası, gerekse Kosova'nın tek taraflı bağımsızlık sürecinde yükselen Sırp milliyetçiliğinin konsolidasyonu sağlanıyordu.

İADE-İ İTİBAR GİRİŞİMLERİNE ANAYASAL MONARŞİ EŞLİK EDİYOR
Şubat 2001'de Yugoslavya Federal Cumhuriyeti parlamentosu, Karacorceviç ailesinin üyelerine vatandaşlık öngören bir mevzuatı kabul etti. Söz konusu bu mevzuat, Ağustos 1947'de Ulusal Meclis Başkanlığı'nın, Veliaht Prens Aleksander dahil tüm Karacorceviç hanedanlığı üyelerinin vatandaşlıktan çıkarılmasına yol açan kararnamesinin iptaline giden yolun taşlarını döşüyordu.

Mart 2001'de Karacorceviç hanedanının kraliyet sarayları da dahil el konulan tüm gayrimenkulleri, mülkiyet hakları daha sonraki bir tarihte parlamento tarafından verilecek kararla geçirilmek üzere konut amaçlı kullanılmak üzere iade edildi.

1945'te Tito'nun Yugoslavya'da krallık yönetimini devirmesinden sonra ABD'ye yerleşen, ABD'de sürgünde öldükten 43 yıl sonra, 26 Mayıs 2013 tarihinde düzenlenen törenle Belgrad yakınlarındaki kraliyet mozolesine gömülen son Yugoslavya kralı II. Petar'ın oğlu Veliaht Prens Aleksander bugün başkent Belgrad'daki Kraliyet Sarayı'nda yaşıyor.

Temmuz 2015'te Belgrad Yüksek Mahkemesi, Karacorceviç hanedanlığı üyelerinin vatantaşlık haklarını elinden alan 1947'deki kararnamenin tüm hukuki sonuçlarının geçersiz sayılmasına hükmetti.

Bu kronolojik verilerden sonra belirtilmesi gereken ve bunların doğal sonucu şu ki; Aleksander bugün, Sırbistan'ın anayasal monarşiye geçmesini savunuyor ve kendini de bu yapının doğal, meşru kralı olarak görüyor. Monarşinin Sırbistan'a "istikrar, süreklilik ve birlik" getireceğinin propagandasını yapan Aleksander, bu doğrultuda siyasetüstü bir görüntü vermeye çalışıyor ve insani yardım çalışmaları ile sivil toplum organizasyonlarına önemli bir zaman harcıyor.

Başta Sırp Ortodoks Kilisesi ve milliyetçilerin gündeme getirdiği anayasal monarşi tartışmaları Sırbistan'da son yıllarda gündemdeki yerini ağırlaştırmış durumda.